Son mesaj - Gönderen: Recep Ergin - Salı, 01 Kasım 2011 23:40
Sitemizin yeni hali www.gumushane.gen.tr/v2 adresinde test edilmektedir. Lütfen belirli aralıklarla ziyaret ederek, yaşadığınız aksaklıkları ve önerilerinizi admin@gumushane.gen.tr adresinden veya buradaki formdan bize bildirin.
14 Temmuz 2010 tarihli Demokrat Gümüşhane Gazetesindeki yazısı
Siteye Ekleyen
Recep Ergin
ÜLKE GÜNDEMİ BAŞKENTİN GÜNDEMİ
Yıllık iznimizi memlekette geçirdikten sonra tekrar Başkentte Ankara sokaklarındaydık. Gümüşhane'nin yayla havasından Ankara'nın bunaltıcı havasında çalışma temposuna geri dönmüştük. Artık Başkent gündemindeydik…
Ülke Gündemi, Başkentin gündemiydi. Anayasa Mahkemesinin referanduma ilişkin kararından sonra akabinde tartışmalar başlamıştı. Bu konu ile ilgili olarak önceki haftalardaki yazımızda Gazi Üniversitesi Hukuk Fakültesi öğretim üyelerinden değerli hemşerimiz Sayın Prof. Dr.Ethem ATAY ile konu üzerine mini bir söyleşi yapmış ve sizlerle paylaşmıştık. Sayın ATAY'ın da değindiği gibi beklenen ihtimal gerçekleşmişti. Anayasa Mahkemesi kısmen iptal yoluna gitmek suretiyle referandum yolunu açmıştı.
Şimdilerde bir yanda Anayasa Mahkemesinin bu içtihadı tartışılırken diğer yandan referanduma İlişkin olarak siyasi parti demeçleri yankı bulmaya başladı. Referandumun yapılacağı 12 Eylül'e kadar bu iki sürecin birlikte yaşanacağa benziyor. Referandum için siyasi partilerin il il dolaşıp seçim atmosferinde çalışması ne kadar doğru o da ayrı bir tartışma konusu. Genel olarak Halk yayın organlarından bilgilendirilerek milletin sağ duyuna güveniyoruz. Milletimiz en doğru kararı verecektir diyerek genel bir kanı ortaya konabilirdi de. Hem bu şekilde bu alanda harcanacak olan enerji başka yönlere de aktarıla bilinirde. Sanki bir savaş misali iki taraflı bloklaşarak yapılan bu kapışma havası ne ülkeye ne de milletimize bir fayda getirmeyecektir. Siyasilerin halkı kutuplaşmaya götürecek tavır ve davranışlardan kaçınması halk içinde daha sağlıklı karar vermesini sağlayacaktır. Zaman bunu gösterecektir…
DEĞİŞİME NE KADAR AÇIĞIZ
Referandum süreci ile ayrıca şunu da test etmiş olacağız. Halkımız değişime ne kadar açık. Statükocu bir yapıya sahip olan yapı içerisinde kendimizi özgür bırakabilecek miyiz? Bir yanda ideolojik fikirler diğer yanda gerçekler. Görüşlerimiz tıpkı “bir adamın çocuğuna oğlum dur,durmayacağım.Oğlum sus susmayacağım. Oğlum bak jandarma, jandaracağım” (her şeye olumsuz olarak şartlanmışsak) türünde ise bir arpa boyu mesafesindeyiz demektir. Kişisel, kurumsal, siyasi çıkarlar ve çatışmalar bir yana bırakılarak toplum için en ideal noktada buluşulması gerekmez mi?Toplumsal mutabakatında yüzde yüz gerçekleşmesi tabiî ki imkânsız olacaktır. Referandum bir yerde toplumsal mutabakatında son noktası olacaktır. Sandık, kişileri,kurumları,siyasi partileri uzlaştıracaktır.
NİYET VE GAYRET
Şimdi sizlerle 2010 yılı KPSS sınavında Genel yetenek bölümü Türkçe soruları içerisinde çıkmış bir sorudaki yazarın görüşlerini paylaşacağım. Genel olarak yapımızı özetlemeye yetiyor bile. Bakınız yazar ne diyor:
'Çoğu insan kendisini mutsuz eden koşularda yaşar ama bunu değiştirmek için hiçbir şey yapmaz. Bir maceraya atılmayı, bir yenilik yapmayı düşünmez bile. Çünkü sürüp giden beli bir yaşama koşullanmış durumdadır. Bu koşullanmada mutsuzluğunu fark edememesine yol açar. Ama ben huzur veriyor gibi görünse de bir insan için önceden kesin olarak belirlenmiş bir gelecekten daha yıkıcı bir şey düşünemiyorum. Çünkü insanın yaşama isteğinin özünde,macera tutkusu yer alır. Yaşamın tadı yeni deneyimlerdedir. Bu yüzden sürekli değişen bir ufuktan daha keyifli bir şey olamaz. Her yeni gün,yepyeni bir güneşin altında doğabilir.'
Şimdi bu düşünceler ışığında kendimizi mutsuz eden koşulları değiştirmek öncelikle kendimizin niyet ve gayretine bağlıdır. Takdir edilene söz olamaz, ama biz ne takdir edildiğini bilmiyoruz ki? Yüce yaradan ne dilemişse amenna. Yalnız bizlerinde bir cüzi iradesi var en azından bu iradeyi niyet ve gayret ile harekete geçirebiliriz. Ne demiş büyüklerimiz:Gayret bizden Tevfik Allah'tan…