Son mesaj - Gönderen: Recep Ergin - Salı, 01 Kasım 2011 23:40
Sitemizin yeni hali www.gumushane.gen.tr/v2 adresinde test edilmektedir. Lütfen belirli aralıklarla ziyaret ederek, yaşadığınız aksaklıkları ve önerilerinizi admin@gumushane.gen.tr adresinden veya buradaki formdan bize bildirin.
Nedense gençliğimizi arzu edilen bir noktaya oturtamaz olduk. Bunun başlıca nedenlerinden biri yozlaşmaların özgürlük olarak algılanması ve diğer yandan doğruların ifade edilmesinin polemiklere yol açmasıdır. Toplum olarak bunun vicdani sorumluluğunu taşımıyoruz. Etrafımız rengarenk meyve bahçeleriyle dolu. Hepsi olgunlaşmış albeni diyor. Ancak bu meyveler, dalında çürüyüp yere düşüyorsa suçlu ne meyve, nede ağaçtır. Asıl suç onu taze iken toplamayıp, çürüterek yere düşmesine sebep olan toplayandadır. Aslında sorunun kaynağında insan faktörü yatmaktadır. Eğer insanımıza gereken ilgi, gereken hizmet ve hak ettiği değer verilebilse bir çok sorunun halledilebileceğine inanıyorum. İnsanın eğitilmesi çok önemli ve zor bir olaydır. Çünkü insan, aldığı eğitim biçimine göre belli bir fikir ve karaktere ulaşmaktadır. Önemli olan ona; duyarlılık, ve yaptıklarının farkına varabilecek bilincin kazandırılabilmesidir. Çevremizde yanlış olarak görüp nitelendirdiğimiz hareketleri yapanlar, acaba bunun hatalı olduğunun ne kadar farkındalar, kendimizin ne kadar farkındayız? Evet ne kadar farkındayız kendimizin? Konuştuklarımızın, İlişkilerimizin yada çevreye davranışlarımızın. En basit bir örneği ile elindeki çöpü sokağa atanlar yada yolda yürürken tükürenler. Bunu neden yaparlar, yaptıklarının ne kadar farkındalar? İnsan, ruh ve beden gibi iki ana unsur taşıdığına göre; ruhî yönünden taşıdığı önem daha ağır basmalıdır. Çünkü morali yüksek olan genç huzurludur. Bu onun tüm yaşantısını etkiler. Bu açıdan yetersiz ve sağlıksız olan gençler, değil topluma fayda sağlamak ; kendilerini bile kötülüklerden alıkoyamazlar. Kişi önce kendine güvenmelidir. Eğer kendine ait hiç bir şeyi değerli görmezse, başkalarını taklit etmekten başka yol bulamaz. Her milletin hedefi geleceğe iyi nesiller yetiştirmek, her anne babanın görevi de hayırlı evlatlar yetiştirip bunları topluma kazandırmaktır. Eğitimi sadece okul olarak görmek de çok yanlış olacaktır. Gençlerin günümüze kadar kazandıkları bilgi ve oluşan şahsiyetlerinde; okuldan da etkili olan, aileden aldıkları eğitimdir. Peki ailelerin eğitimi yeterlimi, onların eğitimi ne olacak? Genç derken; yüksek ve orta öğrenimde okuyan geniş bir kitlenin yanı sıra çalışan ve maalesef boşta gezen genç insanlarımızdan söz ediyoruz. Belki hepsinin hayalleri, amaçları ve dünyaya bakışları farklıdır ama yaşanan kırgınlıkları ve öfkeleri ortaktır. Elbetteki tüm gençlerimizi aynı değerlendirmek doğru değildir. Fakat çevremize baktığımızda kendini yetiştiren, bilgili ve ahlaklı gençliğin oransal olarak, bunun tam tersi olan gençliğin ise sayısal olarak arttığını görüyoruz. Biz Millet olarak sahip olduğumuz milli ve manevi değerlerle tarihteki yerimizi aldık, bu günlere gelebildik ve her şeye rağmen halen ayaktayız. Damarlarımızdaki asil kan bize gerekli gücü vermektedir. Türkiye büyük bir ülke ve biz büyük bir milletiz. Gençlerimiz kalplerini sevgi ve beyinlerini bilgi ile doldurmalıdır. Duyarlı olmalıdır her şeyden önce. Gözleri açık gençler olmalı, teknolojinin esiri olmadan onu kullanmasını bilmelidir. Kendini geliştirmeli ve çok okumalıdır. Tepkilerini ortaya koyabilen; duyarsız kalmayan gençler, özüne sahip çıksın yeter. Akıl yaşta değil baştadır mantığı ile, her ne kadar da gençlerimiz yaş ortalaması olarak toplumumuzun yaşı küçük olan kesimini temsil ediyor iseler de bu büyük çoğunluğun temsilidir. Kendi hayatının farkında olan; ve bu inançla “var” olan duyarlı gençlik, yarınlarımızın garantisidir. Saygılarımla…