Son mesaj - Gönderen: Recep Ergin - Salı, 01 Kasım 2011 23:40
Sitemizin yeni hali www.gumushane.gen.tr/v2 adresinde test edilmektedir. Lütfen belirli aralıklarla ziyaret ederek, yaşadığınız aksaklıkları ve önerilerinizi admin@gumushane.gen.tr adresinden veya buradaki formdan bize bildirin.
Köşe Yazıları Bölgesi

Köşe Yazıları->Ekrem YILDIZ->BİN FERSAH KOŞACAK AT [ Arama ]

BİN FERSAH KOŞACAK AT
Başlık BİN FERSAH KOŞACAK AT
Açıklama 18 Nisan 2007 tarihli Demokrat Gümüşhane Gazetesindeki yazısı
Siteye Ekleyen AdamGibi
        Aylık Medeniyet-Kültür-Aktüalite Dergisi olan MOSTAR Dergisinin Nisan sayısında Sayın Rasim ÖZDENÖREN'in kaleme almış olduğu yazı o kadar hoşuma gitti ki, bunun üzerine bu hafta kalemi bırakıp bu yazıyı sizlerle paylaşmak istedim. Yazıyı baştan sona kadar okuduğunuzda eminim ki aynı duygulara ortak olacağız.

        Saygılarımla...

        Bir Çin Bilgesinin Naklettiği Hikmete Kulak verelim:

      Bilge Han Yu Diyor ki;Ancak Bolo gibi bir binicilik ustası olduğu vakit bin fersah koşan atlarda olur. Aslında bin fersah koşan atlar her zaman vardır,ama her zaman Bo-lo bulunmaz. Onun içindir ki güzel atlar,köle tabiatlı insanların ellerinde bozulmakta,ahırlarda ölmektedir; bunlar meziyetlerine uygun ünü bir türlü kazanamamaktadır. Bin fersah koşan at çok da yer;bir kere yemeğe koyuldu mu bir batman arpa yer. Fakat hayvana yemini verenler , bin fersah koşabileceğini bilip ona göre beslemezler. Bu durumda, bin fersahı aşma yetisine sahip bir at doyasıya yemezse, kuvveti yetmez,güzelliği göze görünmez. Hatta böyle bir hayvan alelade atlar gibi bile değildir. Böyle olunca bin fersah koşmasını beklemek doğru olur mu? Ona doğru usulde gem vurma,doyacak kadar yem verme,söylediklerine kulak verme,sonra da eline bir kırbaç al,hayvanın önüne geç ve."Artık iyi at kalmadı " de ...Bu olur mu?

            Sözün burasında Bilge Han Yu'yu sıkıntı basıyor ve "Off , diye iç geçiriyor o sıkıntıyla, gerçekten iyi at mı kalmadı,yoksa attan anlayan mı kalmadı?(Çin Denemeleri MEB Yayınları)

            Bu sorunun cevabını acaba kimden beklememiz gerekiyor:Attan mı,Jokeyden mi,seyisten mi,tribündeki seyirciden mi?Kimden?

            "Hal saridir " derdi bizim büyüklerimiz. Eğer komşumuz üzgünse üzüntüsü, sevinçliyse sevinci bize de bulaşır.İnsan cömert dostlarının yanında cömertliği,nekeslerin yanında nekesliği öğrenir. Bunlar da bulaşıcıdır. Geniş görüşlerin genişlikleri de bizi etkiler.

            Evin büyüğünün hali de evin bütün bireylerini etkisi altına alır.Ülke yöneticilerinin durumu da öyle. Onlar geniş ufukluysa, ülke bireyleri de ufuklarını genişletmeye çalışır. Onların ufku darsa ya da ufukları hiç yoksa, bireyler de kışır ve kısır bir hayat ortamının içine gömülürler.

            Ülke yöneticisini güdüleyen güç onun entrikacı yapısı ise, bireyler de       bundan payını almakta gecikmez. Entrikaya karşı entrika geliştirmek herkesin baş meselesi olup çıkar.

            Ülkenin büyükleri hırsızlıkla iştigal ediyorsa,dolap çevirmek,düzen kurmak başlıca iş haline gelmişse, yönetilen durumunda olandan da beklenen ne olabilir? Böyle durumlarda dürüst kalmak enayiliğin eşanlamı haline gelir. Herkes herkese ;"Alemin enayisi sen mi kaldın?" sorusuyla yaklaşır.

            Dizgini elinde tutanlar, atlarını ufukların sonsuzluğuna doğru koşturmaya başlamışsa, onu izleyenler de hızlarını ona göre ayarlamaya çalışır. Onlar kendi kabuklarının daralmışlığı içinde sıkışıp kalmışsa, onları izleyen de aynı kısırlığın içine düşer.

            Bu ülkede,daha kısa bir zaman öncesine kadar,"Adriyatik'ten Çin Seddi'ne kadar uzanan bir ufkun sözü ediliyordu. Bu sözü telaffuz edenler, kendilerine ilham veren kaynağı inkar etseler de,onlara bu ilhamı veren,inkar ettikleri o kaynaktı. O kaynak günün birinde kuruyunca, bu söylemi kendi marifetlerinin eseri olarak telaffuz ettiğini sanalar, böyle bir söz söylediklerini bile unuttular. Dahası, böyle bir sözün, ülke çıkarlarını zedeleyeceğini sanarak söylediklerini inkar ettiler:Çünkü onlara bu sözlerini geri almaları dayatılmıştı. Böylece ne oldu?Orta da ne Adriyatik kaldı,ne Çin Seddi! Herkes kendi haddini bilip kendi dar sınırlarının içine çekildi.

            Bereket versin, bu ülke insanları arasında bu dar sınırları ve bu dar ufku kendine yediremeyen insanlar var. Onlar,kısır,kışır,dar ufuklu, entrikacı, dolapçı, hırsız, uğursuz, bereketsiz, dönek, münafık, fitne, fesat, fırıldak, gerzek... tipleri kendi halleriyle baş başa bırakmışlardır. Onlar "temiz eller"e sahip olmanın dedikodusu ile meşgul olurken,temiz ellerin gerçek sahipleri,ülkenin geleceğinde görünmeyen temiz elleriyle,batağı kurutmaya çalışıyor.

            Şimdi onlar var,onlar, yani ortalarda görünmeden hizmet hasıl edenler...bazıları inkar etse de,nankörlüğüne aldırmada kendi hasbi hasılasını durmadan sağlayıp duranlar,yani bizim insanımız...

        At eşiniyor ve binbicisini bekliyor. Binici geldiği anda o, bin fersah koşmaya hazır görünüyor...
Oyu Puanı: 3 - Ortalama: 5

Yorum Gönder Değerlendir Yazdır
Yorumlar

Bilgiler
Burda 2491 Köşe Yazısı Kayıtlı
Enfazla Bakılan: TARİMİZDEKİ KAHRAMAN KADINLAR...
Enfazla Değerlendirilen: TEKNOLOJİ VE İNSAN

Köşe Yazıları Bölgesini Gezen: 14 (0 Kayıtlı Üye 14 Ziyaretçi ve 0 Bilinmeyen Üye)
Görünen üyeler: 0


 


MKPortal M1.1.1 ©2003-2006 mkportal.it
Bu safya 1.2968 saniyede 15 sorguyla oluşturuldu