Son mesaj - Gönderen: Recep Ergin - Salı, 01 Kasım 2011 23:40
Sitemizin yeni hali www.gumushane.gen.tr/v2 adresinde test edilmektedir. Lütfen belirli aralıklarla ziyaret ederek, yaşadığınız aksaklıkları ve önerilerinizi admin@gumushane.gen.tr adresinden veya buradaki formdan bize bildirin.
Köşe Yazıları Bölgesi

Köşe Yazıları->İsmail HAYAL->GÜN GELİR KOŞAR DA BULAMAN OĞUL [ Arama ]

GÜN GELİR KOŞAR DA BULAMAN OĞUL
Başlık GÜN GELİR KOŞAR DA BULAMAN OĞUL
Açıklama -
Siteye Ekleyen AdamGibi
Çok geç olur hataların bilirsin
Heba olur günler darda kalırsın
Benim feryadıma döner gelirsin
Bend olur gözyaşın silemen oğul 

Osman KAYA

        Ey oğul! Tamı tamına dokuz ay beş gün sakladım seni karnımda. Kutsal bir emanet gibi taşıdım, zarar görmeyesin diye ne sıcak ve nede soğuk içtim. Ağır işe de girmedim. Ve bir zemheri ayında tandır başında ne sancılar çekerek gelişini izledim dünyaya. Acılarım yok olmuştu senin o masum nur yüzünü gördüğümde. Nasıl da ağlıyordun bir bilsen. Hanemize şenlik, gönlümüze huzur, saadetimize saadet kattın gelişinle. Baban kucakladı hemen seni. O cennet kokunu içine çekerek sağ kulağına Ezan-ı Muhammedi'yi, sol kulağına gamet getirdi gözlerinin içi ışıldayarak. Dualar etti uzun bir müddet. Vatana, yuvana, memleketine hayırlı olasın diye. Ezan sesini duyunca ağlaman kesildi, minicik gözlerin büyüdü bir o kadar.

        Ve ardından sabahlara kadar avaz avaz ağlamaya başladın. Bazen ateşin çıkardı. Geceleri ne kadar haram etsen de bana hiç gocunmadım. Her ağlamanı bir emir bildim. Gaz lambasının loş ışığında abdestimi aldım ve sana öyle süt verdim. Sana ninniler söylerdim geceler boyunca. Haram girmesin diye kursağına çok dikkat ettim.

        Ey oğul! Baban üzerine titrerdi. Seni kundaklamama bile dayanamazdı. Seni sırtıma şelek eder bağa bostana giderdim. Güneşin sıcağından, yağmurdan, rüzgardan sakınırdım seni. Ve usul usul büyümeye, boy atmaya başladın. Senin büyümeni görmek bilsen bana nasıl gurur veriyordu. İleride çok büyük bir adam olman için sabahlara kadar dualar ederdim.

        Ve büyüdün birden bire. Yıllar nede çabuk kovalıyordu birbirini. Önce çevrenden, sonra dostlarından ve ne yazık ki bizlerden kopmaya başladın. Fakirliğimiz seni utandırmaya başladı. Ve bir ecnebi memleketin ecnebi kültürünün tuzağına düşerek ebediyen kurtuldun bizden. Küçücük günahlar seni koskocaman haramlara, dönülemeyecek hallere doğru çekmeye başladı. Öyle bir girdabın içine doğru sürükleniyordun ki fakına bile varamıyordun.

        Ey oğul! Bir sürgündün artık bizim için. Ne dinin, ne milliyetin, ne örfün, ne adetlerin ve nede ahlakın kaldı bizden yana. Artık bir yabancıydın bize. Yıllar oldu bizler yetmişine merdiven dayadık. Ne gözlerimizde fer, ne dizlerimizde takat ve nede dayanacak bir hal kaldı bizde. Baban namazlarını bile kılamıyor ayakta. Kulağımız senden gelecek telefon sesinde ama ne sesin, ne haberin ve nede selamın gelmiyor. Acaba diyorum kendi kendime. Bir yerlerde bir yanlışımız mı oldu diye. Dualar ediyorum geceler boyu seccademi ıslatarak. İçinde tertemiz kalmış bir yer kaldı mı? Rabbim oradan tutarak çıkarsın seni düştüğün o günah girdabından. Baban dayanamıyor ve geceler boyu için için ağladığını duyuyorum. Sağlığı da iyi değil sabahlara kadar kesik kesik öksürüyor. Kanlı balgam geliyor ağzından. Ve ah ediyor sana. Sağlığımda beni tanımayan mezarıma gelmesin, salımdan tutmasın, toprağıma el sürmesin diye. Ah oğul! Yalvarıyorum ona babaların ahı tutar diye. Ne olur etme bey, nede olsa o senin bir parçan. Et tırnaktan nasıl ayrılır diye.

        Ey oğul! Ben sana hiçbir zaman ah etmedim, edemem de. İnsan parçasına kıyabilir mi? Var ben seni görmeyeyim, sesini duymayayım ama sağ olduğunu bilsem yeter bana.  Kıraç gönlüme akıttığım gözyaşlarım yaşatıyor beni. Yoksa şimdiye kadar çoktan el etek çekmiştim bu dünyadan. Hem kim bilir, belki de bir gün çıkar gelirsin sisler arasından. Anam, babam diye bağırarak girersin hanemizden içeri. Torunlarımız kucaklar bizleri. Dedeciğim, nineciğim sesleri ile şenlenir evimiz barkımız, kim bilir?

        Ama ey oğul! Geleceksen biraz çabuk gel. Bizlerde bekleyecek hal kalmadı. Ki eğer geç kalırsan bir yığın kara toprağı bulacaksın karşında. Pişmanlık gözyaşların mezarımın üstüne katre katre dökülürken ben aşağıda bin kez ölürüm bilesin. Ama ben ona da razıyım. Sağlığımda gelmedin bari öldüğümde gel. Yeter ki gel ey oğul!

        Ne güzel demiş Gümüşhaneli Şairimiz Osman Kaya;
 

        Sözlerimi bir paraya almadın
        Gün gelir yüz bine bulaman oğul
        Çok çağırdım gel diye gelmedin
        Gün gelir koşar da bulaman oğul

        Kapıldınız günlük miskin zamana
        Bir gün sonra acı gelir bahane
        Yolda biter itirazın daha ne?
        Bir türlü huzuru bulaman oğul

        Sözlerime çok geç olur gelende
        Gülemezsin gülen zordan gülende
        Benim günlerime çeyrek kalanda
        Sonra gelen güler gülemen oğul

        Hep dedim varlıkta yokluğu düşün
        Sıcağı var yazın soğuğu kışın
        Sonu perişandır böyle gidişin
        Giden ömrü geri alaman oğul

        Sözlerim kaldı kendi köşemde
        Yatanda bir sizin için koşanda
        Anlarsınız tekerlenip düşende
        Tutunacak bir dal bulaman oğul
Oyu Puanı: 12 - Ortalama: 4.9

Yorum Gönder Değerlendir Yazdır
Yorumlar

Bilgiler
Burda 2491 Köşe Yazısı Kayıtlı
Enfazla Bakılan: TARİMİZDEKİ KAHRAMAN KADINLAR...
Enfazla Değerlendirilen: TEKNOLOJİ VE İNSAN

Köşe Yazıları Bölgesini Gezen: 13 (0 Kayıtlı Üye 13 Ziyaretçi ve 0 Bilinmeyen Üye)
Görünen üyeler: 0


 


MKPortal M1.1.1 ©2003-2006 mkportal.it
Bu safya 0.82484 saniyede 15 sorguyla oluşturuldu