Son mesaj - Gönderen: Recep Ergin - Salı, 01 Kasım 2011 23:40
Sitemizin yeni hali www.gumushane.gen.tr/v2 adresinde test edilmektedir. Lütfen belirli aralıklarla ziyaret ederek, yaşadığınız aksaklıkları ve önerilerinizi admin@gumushane.gen.tr adresinden veya buradaki formdan bize bildirin.
Köşe Yazıları Bölgesi

Köşe Yazıları->İsmail HAYAL->TUT BENİ EY ORUÇ [ Arama ]

TUT BENİ EY ORUÇ
Başlık TUT BENİ EY ORUÇ
Açıklama -
Siteye Ekleyen AdamGibi
        Cinnet geçiren bir dünya üzerinde ömür sürüyoruz. Zulüm başrolde suyun başını tutmuş, suyumu kirletiyorsun diyen kurt görünümünde. Ve hatta zulüm, sapıklık, hıyanet yönünden can çekişiyor insanlık. Ben haklıyım ve ben yaparım zihniyetinde ki düşünceler dünyayı kirlettiği sürece bu zulmün sona ereceği de yok muhakkak. Yüzde doksan küsuru Müslüman olan bir toplum olarak bizlerde öylesine bir günah girdabında dönüyoruz ki farkında bile değiliz. Kendi içsel yapımızda ne volkanlar patlıyor, kaç zelzele ve kaç kasırga kasıp savuruyor bizi belli değil. Uyanma ve düzelme adına hiçbir çabamızda yok maalesef.

        Nedendir bilinmez bu güzide millet bu hallere nasıl düştü? Geçtiği üzüm bağlarından yediği bir salkımın bedelini asma dalına asan özü ve sözü bir o insanlar nerelere göç ettiler? Bugün biz torunları hak yeme yarışında birbirimizi geçerken o insanların nasıl torunlarıyız diyebiliriz? Yoksulu, yetimi, düşkünü, akrabasını ve komşusunu kollayıp gözeten o ulvi neslin artıkları olan bizler ne kadar da çaresiziz değil mi? Ve caddelerde içsel dünyaları boşaltılmış, maneviyattan uzak yığınla elbiseleri gezindirmekten başka neye yarıyoruz ki?

        Peki, bu nezih toplum nasıl bu hale geldi, hiç kafa yoranımız var mı? Küçücük günahların harama uzanan bir yol olduğunu nasıl ciddiye almayız ve bunları masum gösterebiliriz ki? Küçücük birer çıbanken ezmediğimiz o masum günahçıklar bugün devasa bir ur haline geldi ve anneler, babalar, çocuklar ve gözü yaşlı eşler çaresizce bir umut bekliyorlar Yaratan'dan.

        Küçücük bir şehir Gümüşhane'mizde gençlerimiz içki batağında ve amaçsız bir yığın olarak kahvehane köşelerinde en güzel çağlarını heder etmekteler. Dili, şivesi ve yaşantısı ile bambaşka kültürlerin pınarlarından beslenen bu gençlerimiz toplum olarak kazanma adına ise ne yazık ki hiçbir gayretimiz yok.

        İşte bu yüzden on bir ayın sultanı Ramazan'ı Şerifin yolunu gözler dururum. Oruç ateşe karşı bir kalkan şüphesiz. Bu ayda günahlarımızdan uzak duracağız. Babalarımızın ve gençlerimizin ağızları alkol kokmayacak bu ayda. Bu ayda çocuklar babalarını akşam iftar sofralarında nihayet görebilecekler. Anneler bu ayda alkolik kocasının yada oğlunun yolunu gözlemeyecek. Bu ayda bin bir neşe ve bereketle şenlenecek yuvalarımız. Alnı secdeye varmayanlar bu ayda camileri hıncahınç dolduracaklar. Bu ayda küskünler barışacak, kavgalar olmayacak. Düşkünleri bu ayda hatırlayacağız maalesef. Onları hatırlayacak ve yardım elleri uzanacak. Rahmet üstüne rahmet, bereket üstüne bereket yağacak gökyüzünden çisil çisil. Ve her kişi feyzinden faydalanacak.

        Ancaaaak. Hani derler ya şeytan en çok insana Allah'a en yakın zamanında musallat olur diye. Hani en olmaz işler namaza durduğun zaman havsalanı zorlar ya  oruçlu iken de en ters işler gelip hep seni bulur. İşte o yüzden biz orucu tutmaktan ziyade orucun bizi tutması önemlidir.

        Senai Demirci'nin deyimi ile; mühürle dudağımı, sesimi tut, lâl eyle çığlıklarımı. Nahoş avazların uçurumlarından çek dilimi. Yalanların kuyularından çekip çıkar nefeslerimi. Göklü söz ağaçlarının bengisuyuna kat hecelerimi. Tut saçlarımın kâkülünden, kaldır yüzümü yerden. Utancımı tebessümünün kıvrımlarına dola, yut. Pişmanlığımı gül yanağının yamaçlarına sar, uyut. Dağıt neşemin saçlarını, hüznün tenine yasla umarsızlığımı. Tut elimi. Avuçlarında tut uzanamadığım uçurum çiçeklerimi. Geri ver uzak dal uçlarına terk ettiğim huzur meyvelerimi. Tut Ferhat'ımın elinden, şirin vuslatların köyüne taşı yüreğimi. Tut Züleyha'mın elini, önü/ardı yırtık gömleklerin kuyusuna zindanına düşürme nefsimi. Tut, ardında tutulduğum aynalara tut yüzümü... Tut ki aynalarda avuntu bulamayan, bakışlarında kendini tanımayan, özlediğinde kendine varamayan, yüzünü yakmış bir hastayım. Gözbebeğinde tut beni. Ayıplamadan, tiksinmeden bakışının ışığından yüz ver bana. Tut ki resimli el ilanları asılmış bir kayıp çocuğum; duvar diplerine asılı umarsız bakışların kovduğu bir lüzumsuzum. Tut kolumdan, ardın sıra sürükle, yuvama götür. Tut ki mürekkebin hiç hatırını sormadığı yırtık bir kâğıt, kalemin hiç içmeyeceği unutulmuş bir sözüm. Aklında tut beni; diline dola, dudağına değdir, cümlede kullan, tut bir şiire kafiye eyle beni. Tut ki üzerindeki rakamları ciddiye alınmayan kalp parayım. Elinde tut, say beni, inci mercana sat beni. Işığa tut yüzümü; sahih kıl beni. Gözyaşımı yanağında tut, taç yapraklarına taşı ağlayışımı. Şehvetin kirinden sıyır, tenin tozundan ayıkla kalbimi. Tut kanatlarımdan, rahmete yapıştır teleklerimi, yücelere yükselt bedenimi. Yağmurları tut sakla hüznümün bulutlarında. Tut elimden sımsıcak, karanfillerin kûyuna götür beni, güllerin suyuna kat demimi, demkeş eyle gönlünün pervazına kalbimi. Tut yakamdan, giy beni, giyindir beni, ört bencilliğimi, üşümeye terk etme bendeni. Omuzlarıma sarıl şal gibi, rızana razı eyle beni. Tut (i)ki yakamdan, tutukla beni, yetimlerin yüzüne çalıp pare pare eyle cimriliğimi. Bağla ayağımı yokluklara gitmekten. Bileklerimi kelepçele, yasakla ellerime biriktirmeyi.. Tut ve at sahte doymuşluklarımı, teni üzerimden sıyırıp ruhun semâsına savur beni. Çıplak bırak cümle duyarsızlıklardan. Yırt at yüreğimdeki yalancı tesellileri. Tut beni, sobele. Saklandığım yerde bul beni. Şehrayinlere kat. Gizlice kaçır evden. Mahyaların ışığına kat gözlerimi. Kan/dillerin fısıltılarını lerzan gönüllere karıştır. Kanlıyı hunrîz ile barıştır ki ihanetler yatışsın, nefretler sönsün, yalnızlıklar sussun.. Tut getir o mahur besteleri. Notaların ahengine böl kırgınlıklarımı. Şarkı eyle, ezberinde tut kırık sözlerimi. Mızrabının ucunda titretiver yüreğimi, aşka sürgün et kelimelerimi, göklü salkımından emzir kuşluk vaktimin ümitlerini. Sağanağına tut bu çorak gönlü. Seline kat yangınlarımı. Damla damla denize at kanayan yanlarımı. İçimde uyuyan tohumları uyandır, baharlara taşı/r yüreğimi. Hüznümün sarı yapraklarını toprağa kat.
Oyu Puanı: 6 - Ortalama: 4.75

Yorum Gönder Değerlendir Yazdır
Yorumlar

Bilgiler
Burda 2491 Köşe Yazısı Kayıtlı
Enfazla Bakılan: TARİMİZDEKİ KAHRAMAN KADINLAR...
Enfazla Değerlendirilen: TEKNOLOJİ VE İNSAN

Köşe Yazıları Bölgesini Gezen: 12 (0 Kayıtlı Üye 12 Ziyaretçi ve 0 Bilinmeyen Üye)
Görünen üyeler: 0


 


MKPortal M1.1.1 ©2003-2006 mkportal.it
Bu safya 1.46747 saniyede 15 sorguyla oluşturuldu