Ara
Gümüşhane
Kapalı
3°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce
42,8148 %0.19
50,1838 %-0.03
5.959,53 % 0,07

KURAL KOYANLAR

YAYINLAMA:

Dünyada kural koyanlar kim? Bu gücü nereden alıyorlar? Bu soruların cevabı çok basit olsa gerek. Güçlü ekonomisi olan,  ileri teknolojisi olan, gelişmiş nükleer silahlara sahip ülkeler dünyanın jandarmalığına soyunarak kural koymada söz sahibi olduklarını her platformda hissettiriyorlar. Bunu sahip oldukları güçten aldıkları bilinen bir gerçek. Son zamanlarda dünyada kural koyanların değiştiğini görüyoruz. Bu konuda uluslararası arenada Türkiye’nin ağırlığının hissedilir bir seviyeye çıktığını söyleyebiliriz. Kurallar yeniden yazılıyor artık. Yenidünya düzeninin oluşmasında bilinenin aksine farkı şeyler söyleyen, dünyanın beşten büyük olduğunu her platformda dillendiren bir Türkiye var artık. Dünya eski dünya değil, Türkiye eski Türkiye değil. Bir zamanlar el aman dileyen bir Türkiye vardı. Uluslararası kuruluşlarda varlığı ile yokluğu belli olmayan, şuradan buradan para dilenen bir Türkiye. Tabiri caizse beş kuruş borç para alacağız diye aylarca, hatta yıllarca IMF kapısında nöbet tutan bir Türkiye. Borcu verenler o paraları nerelerde kullanacağını da size reçete olarak veriyorlardı. Reçete öyle bir reçete ki uygulayan bir daha iflah olamayacak bir reçete. Yıllarca IMF’ye olan borcun faizlerini ödemekte zorlandık. Anaparayı ödemek ise düşünülecek bir şey dahi değildi o zamanlar. Ekonomiyi kurtarmak için ithal ettikleri kişiler ise ekonominin düzenini iyice bozarak işi daha karmaşık ve içinden çıkılmaz hale getirdi. Daha sonra iktidar olanlar ekonomi ile özel olarak ilgilendiler. Ekonomik veriler hızla düzelmeye başladı ve nihayetinde borç batağında olan ekonomiyi düze çıkarma adına büyük bir başarı sağladılar.  Daha sonra IMF’ye olan borcumuzu sıfırladık. Hatta ve hatta IMF’ye beş milyar dolar borç verebileceğimizi açıkladık.  Türkiye’nin ekonomisi düzeldikçe dış mihraklar özellikle her alanda Türkiye’ye saldırmaya başladılar. Avrupa’nın güçlü ekonomileri sendelerken biz ayakta durmayı ve büyümeyi o dönemlerde başardık. Ekonomik dengeleri sağlamak adına değişik ülkelerle çeşitli alanlarda anlaşmalar sağlandı. Yıllık ihracatımız arttı. Yerli ve milli üretimde ciddi artışlar oldu. Savunma sanayimizdeki yerlilik oranı yüzde altmışları geçti.

Durum böyle olunca ekonomik veriler büyüyünce dünyada özgül ağırlığınız da artış oluyor. Dünya devletleri nezdinde sözümüz itibar görmeye başladı. Sürekli, söz dinlemek yerine söz söyleyen bir devlet statüsüne geçtik. Söz söylemekle kalmayıp sözün gereklerini de yerine getirir bir duruma geldik. Kuralları uygulayan değil kural koyan pozisyona geçtik.

Dünyanın neresinde olursa olsun mazlumlara kapılarını ve gönüllerini açan bir ülke olduk. Biz kadim devlet geleneğimizin ve inancımızın tezahürü olarak bunları yaptık. Yapmaya da devam edeceğiz. Göçmenleri ülkelerine sokmamak için duvar ören, sınırlarını tel örgü ile çeviren Avrupalılar, insanlığın felaketine sebep oldular. Çaresiz göçmenleri iyice çaresiz bıraktılar. Medeni olduğunu iddia eden bu zihniyet insanların en temel hak olan yaşama hakkına zerre kadar saygı göstermediler.

Hatta ve hatta insanları vahşetin kucağına atacak yeni yeni politikalar ürettiler. 

Onlar tarih boyunca mazlumları sömürerek semirdiler. Semirdikçe zulümlerini kat kat artırdılar. Bu zulüm karşısında gücü tükenen insanlar çaresizliği yaşadılar, yaşamaya da devam ediyorlar. Ülkelerin yeraltı ve yerüstü kaynaklarını, yaşam membalarını kuruttular. O insanlara zulmü, gözyaşını, fakirliği, yokluğu, mubah gördüler. Bu şekilde kendileri müreffeh devlet oldular. Şunu iyi biliyoruz ki zulüm baki değil. Zalimler de cezasız kalmayacak. Zulmü yapanlar zalimliklerinde bir gün boğulacaklar. O zaman yine bizden aman dileyecekler. Biz yine üzerimize düşeni bize yakışanı yapacağız zalimlerin karşısında olacağız.
 

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *