Ara
Gümüşhane
Kapalı
-1°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce
42,8044 %0.17
50,1756 %-0.07
5.972,23 % 0,28

UMUDUN PEŞİNDEN GİDENLER

YAYINLAMA:

Kıymetli dostlar merhabalar... Biliyorsunuz ara sıra hayata farklı bir pencereden bakan yazılar yazmayı seviyorum. Bugünküde öyle olacak.Umutsuz,takıntılı, kaygılı, panik, depresif ve karamsar insanlardan bahsedeceğim.

İnsanı en çok üzen şey ümitsizlik ve kaybetme korkusudur, demişti üniversitedeki hocam. Küpe olmuştu bu söz kulağımda. Hakikaten hayat her zaman dümdüz bir çizgi gibi değildir, inişler ve çıkışlarla dolu bir yoldur. O yolda umutlar, umutsuzluklar, başarılar, başarısızlıklar, hayaller, hayal kırıklıkları vardır.

Bazen insan umutların tümüyle tükendiğini hisseder ve kendisiyle ilgili ciddi kararlar alır. Başka bir işe başvurmak, başka bir kente göç etmek, hatta başka bir ülkeye gidip yerleşmek gibi. İnsan umudunu yitirdiğinde yaşamının anlamı da kalmaz. Onun için umut bitmez, ama ileride yeniden canlanacağı ana kadar geçici olarak tükenme aşamasına gelebilir.

Burası bizim ülkemiz, başka Türkiye de yok zaten. Bu ülkede gün gelir umutlar tükenmiş gibi olur ama gün gelir umutlar yeniden doğar. Ben böyle zamanlarda hep Mustafa Kemal’i düşünürüm. 19 Mayıs 1919’da Samsun’a çıktığında kafası ve yüreği Türkiye’yi işgalden kurtarmak ve çağdaş uygarlığı yakalayabilecek yepyeni bir ülke kurmak fikriyle doluydu. Oysa koşullar berbattı. Nutuk’un o günün koşullarını anlatan açılış cümlelerini okuduğunuzda aynı gemiyle niçin İstanbul’a dönüp bu işlerden vazgeçmediği düşüncesi yanıp söner kafanızda. Oysa o bunu aklına bile getirmeden umudunun peşinden gitmişti.

Bir virüs düşünün, tamamını toplasan gram ile ifade edilen ve gözle görülemeyen bir virüs, kendisini kâinatın sahibi zanneden insanoğlunun küstah ve şımarık tavrını yerle bir etti. İnsan; tepeden baktığı ve hor kullandığı tabiatın karşısında resmen diz çöktü. ve “her şeyi bilen ukala insan” neye uğradığını şaşırdı.

Şimdi bu şaşkınlık bir yana, olan oldu misali gereği için yapılacaklara bakmalı. Zira  Covit-19  tüm Dünyayı ve de ülkemizi esir almış durumda. Üstelik öyle bir bela ki sadece insanın fiziksel sağlığını etkilemekle kalmıyor, aynı zamanda enfekte olsun olmasın tüm nüfusun psikolojik sağlığını ve refahını da bozabiliyor.

Yani anlayacağınız şu günlerde her bakımdan çok yorgunuz, derdimize mihmandar bir şifaya muhtacız ve hep yeniden başlamak için geç kalmış yanılgısına teslim olmuş durumdayız. Oysa iyileşmek için hiçbir zaman geç değildir, zira umut her daim var diyor kelam-ı ilahi.

Tüm çiçeklerin kuruyup yeşermek için baharı beklediği zamanlarda, soğuk hava, yağmur gibi zor şartlara rağmen güzel çiçeklerini vermeye devam eden Nergis, kendi lisanıyla duymak isteyenlere şöyle der: “Umut, karın ortasında bile çiçek açabilmektir. Beni düşün, bu kara kışta bile buram buram salarım kokumu etrafa da kendini Cennet’te zannedersin. Kolay mı sanırsın senin evinden çıkamadığın ayazda benim hayatın karşısında dik durmam? İnan hiç değil. Üstelik yapraklarım bu kadar ince ve çiçeklerim bu kadar narinken”.

Didem Madak'ın sözleriyle  bitirelim.“İnsan çıtır ekmeği ısırdığında, kırıklar dolar kucağına, işte orası umudun tarlasıdır” 

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *