Allah’ın Bildiğini Kuldan Saklayacağız

Eminim bu ifade bir çoğumuza tanıdık gelmiştir. Ara ara kulağımıza çalınmıştır ama bu şekilde değil. “Benim gizlim, saklım yok. Hem Allah’ın bildiğini kuldan mı saklayayım canım?!” derler de, çok duyarız. Allah’ın bildiği kula ne lazım? Hem kulun payına ne düşüyor ki Allah’ın bildiklerinden… Gelin beraberce bu cümlenin tahlilini yapalım ve bakalım işin ucu nerelere gidiyor…

"Allah’ın bildiği kuldan saklanmaz”… Bu söz daha çok günah batağına düşüp de vicdanını rahatlatmak isteyenlerin ağızlarında sakız, dillerinde pelesenk olmuş bir acayip laftır. Allah ne biliyor? Hiç şüphesiz Allah her şeyi biliyor. Her şeyimizi hatta… Mesela aylık kazancımızı, varsa diğer gelirlerimizi, evlerimizi, arabalarımızı, banka hesaplarımızı da biliyor Allah. Peki hiç bunları ortaya döken birini gördük mü? “Hey millet işte elimde 200 gram altınım, Allah biliyor efendim, ne saklayacağım sizden, bakın işte burada” diyen birine denk geldik mi? Muhtemelen hayır. Zaten denk gelsek deli deriz. Çünkü para haddi zatında gizlenen, kenara koyulan ve lazım olduğunda harcanan bir metadır. Ama Allah biliyor.

Peki ya günahlarımız? İşte bam telinin koptuğu yer burasıdır. Adam var oruç tutmaz, bunu gizlemez, açık açık Ramazan günü yemek yer. Namaz kılmaz, bunu utanmadan dile getirir. Faiz yer, suçu başkasına atıp kendini rahatlatır. Allah muhafaza zina eder de, gelir bunu marifetmiş gibi anlatır. Suçun vebali bir yana, bir de bunu faş etmenin cesareti nereden geliyor? Böylelerine Hz. Peygamber Efendimiz (s.a.s) ne buyurmuş, hep beraber okuyalım:

"Ümmetimin hepsi affa mazhar olacaktır, günahı alenî işleyenler hariç. Kişinin geceleyin işlediği kötü bir ameli Allah örtmüştür. Ama, sabah olunca o: 'Ey falan, bu gece ben şu şu işleri yaptım!' der. Böylece o, geceleyin Allah kendini örtmüş olduğu halde, sabahleyin, üzerindeki Allah'ın örtüsünü açar. İşte bu, günahı alenî işlemenin bir çeşididir."

Demek ki bir kul günah işlediği zaman onu derhal örtmeli, başkalarına ifşa etmemelidir. Bu ister kendi günahı olsun, ister bir din kardeşinin günahı olsun. Allah her şeyi bilir, el-Alîm’dir. Hem de es-Settâr’dır yani günahları çokça örtendir. Akşam işlene günahı sabaha örter, sabah işlene günahı akşama örter. Bu günahı ifşa etmedikçe de kul ile Allah arasında bir sır olarak kalır, öylece mezara gider. Yüce Mevla’mız böylesine affedici ve merhametli iken bizim utanıp, Allah’tan af dilemek yerine bir de marifetmiş gibi işlediğimiz günahları sayıp-döküp, bir de bununla övünüp “heriflik taslamamız” ayıp değil midir? Evet! Gerçekten büyük bir ayıptır.

Demek ki neymiş, işlediğimiz günahları Allah bilsede -ki biliyor- kuldan saklayacağız, o günahımızdan tövbe edeceğiz ve daim pişmanlık üzere olacağız. “Allah’ın bildiği kuldan saklanmaz” gibi cüretkar ifadelerde bulunmayacağız. Allah’ın rahmeti çok geniştir ama istemeyene o rahmetten pay yoktur. İnsan nasıl istemez? İşte böyle! Yüzü kızarması gerekirken oturup bir de millete yaptığı pislikleri anlatan adam hiç Allah’ın rahmetinden istiyor gibi bir görüntü arz ediyor mu? Eh! Kalbini Allah bilir ama dışardan pek de öyle görünmüyor.

Hepimiz isteriz ki yarın ruz-i mahşerde, huzur-i ilahide divan durup da hesap verdiğimiz vakit, günahlarımız yüzümüze vurulmasın. Allah bizi rezil, rüsva etmesin. Eğer ki bunu istiyorsak günah işlememeye çalışacağız. Hadi diyelim ki günah işledik, onu kimseye anlatmayacağız. Sır gibi saklayıp, tövbemizi edip, yolumuza devam edeceğiz.

Eğer Allah’ın rahmet denizinden mahrum kalmak istemiyorsak “Allah’ın bildiğini kuldan saklayacağız”!

Recep ÇELİK

İmam-Hatip

Dini Sorularınız için;

recepcelik2925@gmail.com

YORUM EKLE