Gümüşhane Haberleri
2021-01-20 10:03:16

ÖYLEYSE NE YAPMALI?

Mevlüt Ergin

20 Ocak 2021, 10:03

Avrupa Birliği 27 ülkeli bir devletler topluluğudur. İspanya'dan Ukrayna'ya  bütün Avrupa bu birlik içinde toplanmıştır. Ülkemiz ise AB'ye üye olmak için 63 yıldır beklemektedir. Şimdiki 27 üye ülkenin çoğu,  o dönemlerde henüz devlet bile değilken  AB'ye girmiştir. Türkiye ise hâlâ AB kapılarında  üstelik  daha ilk kriteri bile geçememiştir.

Bilen varsa biri izah etsin. Ben mi yanlış düşünüyorum. Ben mi çok alınganım. Bu Avrupa dediğin nedir, nasıl bir yerdir. Elde edilemez, ulaşılamaz, cennet gibi bir yer midir? Ve biz ne kadar kötüyüz. Yoksa "Türkiye 3 bin yılına kadar AB üyesi olamaz" diyen David Cameron haklı mıdır? Gelin Türkiye-AB ilişkilerini tıkayan meselelere bir göz atalım.

Birincisi objektif olanlar. Yani ekonomi, alt yapı, eğitim ve sağlık hizmetleri, nüfus artışı, sosyal güvence, hukuk sistemi vb...Bu alanlarda Türkiye 'nin halihazırda mevcut 27 üye ülke ile boy ölçüşemeyeceğini düşünüyorlar.  %2.5 lik nüfus artış hızı, binde 35'lik bebek ölümü, %20 lere varan işsizlik, ve hepsinden önemlisi 3 bin dolar seviyesindeki millî gelirimiz.

Sizce bu rakamlarla Türkiye'yi  AB'ye kabul ederler mi?  Özellikle işsizliğin %20 olduğu Türkiye'ye  AB içinde serbest dolaşım ve yerleşim hakkı tanırsanız o ülkede insan kalır mı? Yada 3 Bin Dolarla 20 Bin Doların arasındaki sınırı kaldırırsanız küçük para büyük paranın yanına gitmez mi? Gider tabiî ki işte bütün mesele bundan ibarettir.

İkinci grup ise sosyo-kültürel alanlardır ki, bu alanlarda tarihî birikim ve ağırlıklı olarak ulusal kimlik ön plana çıkmaktadır. Bizim Tarih kitaplarında Yunan Mezalimi, Ermeni Mezalimi, Haçlı Seferleri gibi konular yerli yerinde dururken, karşımızdakilerin kitaplarında da Ermeni Soykırımı, Avrupa'yı tehdit eden Türkler ve "O! Mami Turcia" (Eyvah! Anneciğim Türkler geliyor! ) anlayışı varken, AB Türkiye'yi kabul eder mi?

Tüm bunların yanında Avrupa Parlamentosu Türkiye Raportörü Amor’un değerlendirmeleri  karşısında AB’nin hala vazgeçilmez hedefimiz olması da bizleri derinden üzmekte. Ne diyor Amor;“Türkiye gerçekten AB’ye üye olmak istiyorsa, artık aşk mektupları değil, somut gerçekler istiyoruz” diyerek   konuyu farklı mecralara çekmekte ve Türkiye'nin  AİHM kararına uyup Demirtaş ve Kavala’yı bırakması, belediyelere kayyum atamaması ve STK’lara müdahale etmemesini istiyor.

Evet AB kapılarında ki  bekleyişimiz 60 seneyi aştı. Bu süre zarfında ki isteklerine baktığımızda  görünen o ki, 83 milyonluk Müslüman Türkiye’yi eşit şartlarda aralarına üye olarak almaya niyetleri yok. Özellikle Türkiye ve İslam düşmanlığının AB ülkelerinde iç politika malzemesi haline getirilmiş olması, ülkemize yönelik faaliyet gösteren terör örgütlerine AB ülkelerinin sergilediği koruyucu tavrın artık gizlenecek bir yanı kalmamış olması da ilişkileri  giderek çıkmaza sokuyor.

Öyleyse ne yapmak lazımdır? Türkiye önce kendi içine bakmalıdır.Öz kaynaklarını harekete geçirmelidir.Kendimizi AB'ye girebilecek hale getirmek bizim işimizdir. Önce bunu yapmalıyız.Bizim için hedef, AB değil, AB'nin standartları olmalıdır.O standartları yakaladığımız zaman girsek de olur girmesek de.

Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.