ASLINDA SU BİLE HARAM (!!!!)

Birkaç haftadır yazdıklarım dokunaklı olmuş olacak ki birçok kişi tebrik ederken bir o kadar kişi de sitemli mesajlarla geri dönüş yaptılar bana. Kendi coğrafyanın insanına neden bu kadar sert eleştiriler getiriyorsun dediler. Aslında benim yazdıklarım, toplumda herkesin kendi arasında konuştuğu ama duyulmasından korktuğu sözlerden bazıları. Her oturduğumuzda ağzımızdan çıkan sözlerin yazıya dökülmüş hali. Lakin içinde bulunduğumuz durumu daha iyi ifade edebilmek için sizlerle bir hikâye paylaşma arzusundayım.

Vaktiyle Bursa’da bir Müslüman, bugünkü adı Arap Şükrü olan muhitte çeşme yaptırmış ve başına bir kitabe eklemiş: “Her kula helâl, Müslüman’a haram!”

Bursa başkent, tabii Osmanlı karışmış, bu nasıl fitnedir diye… Gitmişler kadıya şikâyete, adam yakalanıp yaka-paça huzura getirilmiş. “Bu nasıl fitnedir, dini İslâm, ahalisi Müslüman olan koca devlette sen kalk, hayrattır, sebildir diye çeşme yap, ama suyunu Müslüman’a yasakla! Olacak iş midir, nedir sebebi, aklını mı yitirdin ?” diye çıkışmışlar adama.

Adam: “Müsaade buyurun, sebebi vardır, lâkin ispat ister, delil şarttır…” dedikçe kadı kızmış: “Ne delili, ne ispatı? Sen fitne çıkardın, Müslüman ahâlinin huzurunu kaçırdın, katlin vaciptir!” demiş. Demiş ama bir yandan da merak edermiş: “Nedir gerekçen ?” diye sormuş. Adam: “Bir tek Sultan’a derim…” diye cevap verince, ortalık yine karışmış. Söz Sultan’a gitmiş, adam yaka paça saraya götürülmüş. Padişah da sinirlenmiş ama diğer yandan o da meraklanırmış: “De bakalım ne diyeceksen. Bu nasıl iştir ki, hem çeşmeyi yaparsın, hem de ‘her kula helâl, Müslüman’a haram !’ yazarsın?” Adam, başı önünde konuşur: “Delilim vardır, lâkin ispat ister.” “Ya dediğin gibi sağlam değilse delilin?” “O zaman boynum, hükme kıldan incedir Sultanım…

Sultan sormuş nasıl ispatlayacaksın bu sözünü diye. Adam cevap vermiş.  “Sultanım, herhangi bir havradan (sinagog) rasgele bir hahamı izahsız yaka-paça tutuklayın, bir hafta tutun. Bakın neler olacak…” Dediği yapılmış adamın. Bütün azınlıklar bir olmuş, başlarında Museviler, “Ne oluyor, bu ne zulüm? Bizim din adamımıza biz kefiliz, ne gerekirse söyleyin yapalım, o masumdur, gerekirse kefalet ödeyelim…” Çevre ülkelerden bile elçiler gelmiş, elçiler mektup üstüne mektup getirmiş. Bir hafta dolunca, adam: “Sultanım, artık bırakmak zamanıdır” demiş. Haham bırakılmış, azınlıklar mutlu, bu sefer Sultan’a teşekkürler, hediyeler. “Aynı işi herhangi bir kiliseden herhangi bir papaz için yaptırınız Sultanım” demiş. Aynı şekilde bir papaz derdest edilip yaka-paça alınmış Pazar ayininden ve aynı tepkiler artarak devam etmiş. Haftası dolunca da serbest bırakılmış. Mutluluk ve sevinç gösterileri daha bir fazlalaşmış, teşekkürler, şükranlar… Sultan: “Bitti mi ?” demiş adama. “Sultanım son bir iş kaldı, sonra hüküm zamanıdır izninizle” demiş. “Şimdi nedir isteğin ?” “Efendim, payitahtımız Bursa’nın en sevilen âlimini alınız minberinden…” Adamın dediğini yapmışlar, Ulu Cami imamını Cuma hutbesinin ortasında almışlar, yaka-paça götürmüşler. Bir Allah’ın kulu çıkıp da, “ne oluyor, siz ne yapıyorsunuz? Hiç olmazsa vaazı bitene kadar bekleseydiniz”, gibi tek bir kelâm etmemiş, imamın peşinden giden, arayan-soran olmamış… Geçmiş bir hafta, “Nerede imam” diye gelen-giden yok! Halk hâlinden memnun, başlamış bir dedikodu, o geçen hafta tutuklanan koca âlim için: “Biz de onu adam bilmiş, hoca bellemiştik…Kim bilir ne suç etti de tevkif edildi!”, “Vah vah! Acırım arkasında kıldığım namazlara…” ,“Sorma, sorma…

Padişah, kadı ve adam izliyorlarmış olup-bitenleri. Sonunda Padişah çeşmeyi yaptırana sormuş: “Eee, ne olacak şimdi ?” Adam: “Bırakma zamanıdır. Bir de özür dileyip helâllik almak lâzımdır hocadan.” “Haklısın” demiş padişah, denilenin yapılması için emir buyurmuş ve adama dönmüş. Adam başı önünde konuşmuş: “Ey büyük Sultanım, siz irade buyurunuz lütfen, böyle Müslümanlara su helâl edilir mi ?” Sultan acı acı tebessüm etmiş: “Hava bile haram, hava bile !” demiş.

Yukarıda anlattığım hikâye gerçekte yaşanmış mıdır bilmiyoruz lakin bildiğimiz bir şey varsa o da toplumsal eylemlerimizi ve sonuçlarını çok güzel özetlediğidir. Akşama kadar Trabzon bürokrasisi ile ilgili atıp tutuyoruz, lakin onların birbirlerine sahip çıktığı kadar biz birbirimize sahip çıkıyor muyuz? Hasan Fehmi Ataç maliye bakanlığından alındığında arkasından “ Çok büyük vurgun yaptı” demişlerdi. Feramuz Üstün İller Bankası Müdürlüğünden istifa edip sonrasında başka siyasi partiye katıldığında “ Davasına ihanet etti. Allah bilir neler yaptı da reis aldı görevden. Ateş olmayan yerden duman çıkmaz” söylemlerini aramızda konuşmamış mıydık? Rahmetli Mustafa Canlı için söylenenleri dün gibi hatırlıyorum. Aydın Doğan ile hükümetin arası açıldığında “ Bizim böyle bir amcamız yok, Onunla aynı memleketli olmaktan utanç duyuyoruz” diyenler biz değil miydik? Onun aile köklerine kadar iftira atmayı marifet sayıp konuşmadık mı aramızda? Gümüşhanespor’a destek olan bir valimiz vardı vaktiyle, bu yüzden başı bir hayli ağrımıştı. Hangimiz arkasında durduk. 15 Temmuz darbesinden sonra Valiye koşmadık mı her gün konuştuğumuz insanları FETÖ’cü diye şikâyet etmeye? Sayfalar dolusu çoğaltabilirim bu örnekleri!

Düşünüyorum da hiç destek olduğumuz koşulsuz şartsız bir yerlere gelmesi için desteklediğimiz bir hemşerimiz var mı bizim. Önünü kesmediğimiz, istikbaline şerh düşmediğimiz bir hemşerimiz. Sanırım yok denecek kadar az. Şimdi biz birbirimizden bu kadar nefret ederken başkalarının bizi sevmesini neden bekleyelim. Biz birbirimizi korumazken başkaları bizi neden korusun. Yahu doğru işi geçtim yanlışta bile ittifak kuramıyorsak bu şehrin insanları olarak neden birbirimizin yüzüne sahte gülücükler atıyoruz ki? Bu sözlerim sadece bu şehirde yaşayanlar için değil büyük şehirlerdeki hemşerilerim içinde geçerlidir. Elinden tutmadığınız sadece nasihatlerle büyüttüğünüz inşalar olarak kaldık bu şehirde.  

Sanırım maksat hâsıl olmuştur. Kalın muhabbetle.

YORUM EKLE
YORUMLAR
Abuzer Yapar
Abuzer Yapar - 3 yıl Önce

Kalemin varolsun kardeşim. Bizi bize çok güzel tasvir etmişsin. Maalesef ki kendi içimizde bile birliği, sevgiyi ve saygıyı kaybetmişiz. Kalemin ve yüreğin var olsun. Kal sağlıcakla...

fevzi gök
fevzi gök - 3 yıl Önce

sayın serhat bey bu tespit ve analizleriniz yüreğimize bir nebze olsa ferahlık veriyor (kendi nazarımda) yüreğine ve kalemine sağlık