ÇANAKKALE’DEN MEKTUP VAR...

Türk Milleti için farklı anlamı olan bir savaştır Çanakkale 1915... Türk halkının duyarlı yüreğinden kopup gelen türkülerde, İstiklal Marşımızın şairi Mehmet Akif Ersoy'un dizelerinde nesilden nesil’e aktarılarak, yaşatılacak bir savaştır.

Çanakkale Muharebeleri tarihi açıdan olduğu gibi edebi açıdan da ele alınması gereken bir savaştır. Zira söz konusu savaşla ilgili çeşitli türlerde kaleme alınmış birçok edebi eser bulunmaktadır. Bunları şiirler, hikâyeler, tiyatrolar günlükler ve mektuplar şeklinde sıralamak mümkündür. Hemen belirtmek gerekir ki birçoğu bizzat savaşanlar tarafından yazılmış olması bakımından diğer metinlere göre mektupların ayrı bir yeri ve önemi vardır.

Bir baba cepheye uğurladığı evladına ne der? Bunun cevabı “ Babasından Çanakkale Cephesi’ndeki oğluna mektup’ta yer alır. Zira nasihat çok nettir: Görevini en iyi şekilde yapması, böylece ya gazi, ya şehit olmasıdır.” Bazı yazılı mektupları okuduğumuzda askerler öncelikle şehit olmayı arzu etmektedir. Mesela bir asker bir asker savaş sırasında çavuşunun şöyle dediğini belirtir. “ Aman ya Muhammed! Biz bu gün sana kavuşmak ve şehit olmak istiyoruz. “

Savaşta askerlerin kimisi şehit olur; kimisi de yaralanır ve hastanelere kaldırılır. O sebeple bazı mektuplar hastanelerde yazılmıştır. Bu mektuplarda iki şeye öne çıktığı görülür; Biri, kendilerine iyi, bakıldığından bahsedilmesidir. Diğeri de bir an önce iyileşip cepheye dönme isteğinin ifade edilmesidir.  “ Sivaslı Sami Efendi, biraderine yazdığı mektup’da İstanbul hastanelerinde yararlılara çok iyi bakıldığını anlatır. Kadiroğlu Mehmet Çavuş da hastaneden komutanına yazdığı mektupta şöyle der; “Sağ kolumu kaybettim zararı yok sol kolum var. Onunla da pek ala iş görebilirim.” Tıpkı Mehmet Çavuş gibi savaşta bir kolunu kaybedenlerden biri de Teğmen Mehmet Dursun’dur. O da mektubunda “ Gözümü açtığım vakit kendimi yatakta kolsuz olarak buldum. Vatan için bu hale geldiğimi düşünerek teselli oldum. “der.

Çanakkale Muharebelerinde çok sayıda şehit verilmiştir. Bunların bazısı ya vasiyetlerini ceplerinde taşımış veya cephe gerisine yazdıkları mektuplarda dile getirmişlerdir. Bu noktada şehitlerin son mektuplarının veya vasiyetname niteliğinde yazdıkları mektupların ayrı bir önemi olsa gerektir. “ Üsteğmen Zahit’in eşine yazdığı vasiyetname “ bunlardan biridir.

Çanakkale’ye giden askerlerin bir kısmı bizzat cephede savaşırken şehit olmuş; bir kısmı hastanelerde tedavi edilirken şehiden vefat etmiştir. Şehitlerin ailelerine ise bu durum Enver Paşa imzalı kısa bir mektupla bildirilmiştir.

Oğlunun veya eşinin şahadet haberini alan bir hanım bu haber karşısında ne gibi bir duygu ve düşünce dile getirdi? Bu haberi alınca tepkisi ne oldu? Bir anne Enver Paşa’ya yazdığı mektupta şöyle diyor; “ Oğlum Ömer Onbaşı’nın şehit olduğuna dair mektubunuzu kemal-i ta’zim ile aldım tekrar-be-tekrar okudum ve pek çok sevindim, sevindim ki şehid validesi oldum.” …

Burada mektuplardan ve mektuplarda yazılanlardan bahsetmeye çalıştık. Daha fazlası  bu mektupların derlenerek kitaplaştırılmış halindedir. Aşağıda Üsteğmen Zahit’in eşine yazığı vasiyetnameyi okuyacaksınız.

 
GÜMÜŞHANELİ ÜSTEĞMEN ZAHİT’İN EŞİNE YAZDIĞI VASİYETNAME

 
Aziziye (Pınarbaşı) İlçesinin Kılıç Mehmet Bey Köyünden Ahmed Efendi Kızı Eşim Hanife Hanım’a

                                   21 Temmuz 330 / 3 Ağustos 1914

1.      İşte bugün seferberlik ilan edildi. Ben hem kendim, hem mesleğim itibariyle tam bir asker, hem şerefli bir askerim.

2. Asker olmaklığım nedeniyle sevgili vatanımı savunmaya gidiyorum. Gidip gelmemek, gelip bıraktıklarımı bulmamak da olabilir. Bu gibi durumların insanlık aleminde meydana geleceği inkar olunamaz.

3. Böyle olmakla beraber, şu vasiyetnameyi yazmak hemen ölmek demek değildir.

4. Ulu tanrı ve ilahi mukadderat ben seni, sen beni tanımadığımız ve bilmediğimiz halde, uzak bir memleketten bizi birbirimize nasip etti. Allah’ın emrine ve Peygamberin kavline uygun olarak nikahımız kıyıldı. Yaşadığım sürece geçimimizi sağlamaya çalıştım. Fakat, bizi toparlayıp bir araya getiren devletimiz harp ilan eder ve ben de vatanım uğrunda şehit olursam, Ulu Tanrı elbet ruhlarımızı birbirine kavuşturur. Vatan uğruna şehit olursam bana ne mutlu. Öyle bir hal olduğunda mevcut olan eşyam ve taşınabilir mallarımdan mihr-müeccelinizi almanız için sizi vekil olarak görevlendiriyorum. E bunlar yetmezse hakkınızı helal edeceğinize ve beni borçlu yatırmayacağınıza eminim.

5. Birbirimize verdiğimiz sözlerden dönmemenizi ister ve umarım. Ruhuma bir mevlit okutmak vicdanınıza kalmıştır. Kendim için başka bir şey istemiyorum. Şehitlik bana yeter.

            6. Altı maddeden ibaret bu vasiyetnamemi aldığınız zaman yüksek sesle ağlamanıza razı değilim.

                                                                                  … Kumandanı zevceniz Zahid

 

Üsteğmen Zahit, Şiran ilçesinden Yetimoğlu Mustafa’nın oğlu olup 1882 yılında doğmuştur. 29 Temmuz 1903’te jandarma eri olarak Türk ordusuna katılan Zahit, yedi yıl çeşitli hizmetlerde bulunmuştur. Bu sırada amirlerinin takdirlerini kazanan Zahit, subay olması için İstanbul Jandarma Subay Okulu’na gönderilmiştir.  Bu okulun iki yıllık eğitimini başarı ile tamamladıktan sonra 25 Mart 1912’de teğmenliğe yükselmiştir. Daha sonra Sivas İl Jandarma Alay Komutanlığı’na bağlı birliklerde görev yapan Teğmen Zahit, Birinci Dünya Savaşı başlayınca Ankara Seyyar Muharebelerine katılmıştır. 62. Alay, Çanakkale Cephesi’nin güney kesiminde en kanlı muharebelerin yapıldığı Kerevizdere’de bulunmuş ve buradaki çok kanlı muharebelere girmiştir. İşte bu kanlı muharebelerden birinde 62. Alay, 4.Tabur bölük komutanlarından biri şehit olunca, Şehitler Tepesinde büyük yararlıklar gösterdiğinden 14 Eylül 1915’te üsteğmenliğe yükseltilen 3. Bölük takım subaylarından Zahit, bu bölüğün komutanlığına getirilmiştir. Üsteğmen Zahit, komutanlığa atandığı yeni bölükle durup dinlenmeden tükenmek bilmeyen enerjiyle günlerce, düşmana karşı mücadele eder. Bir gün Alay komutanı, en tehlikeli bölgede düşmanın öldürücü ateşleri altında günlerdir duran bu kahraman subayı birkaç gün dinlendirmek ister. Bunun için de Zahit’in bölüğünün başka bir bölükle değiştirilmesinin uygun olacağını anlatır. Bunu öğrenen yiğit subay şöyle der: “ Komutanım, ben bu bölgeye alışkınım, girdisini çıktısını öğrendim. Bizim yerimize gelecek bölük, alışıncaya kadar çok sıkıntı çekecektir. Alay komutanımın ellerinden öperim ve beni değiştirmemesini istirham ederim. Bölüğümle burada çok iyi işler görebilirim. Eğer buradan alınırsam çok üzülürüm.” Böylece aynı yerde görevine devam eden Üsteğmen Zahit, savaşın sonuna doğru düşmanın cepheyi boşaltmaya çalıştığı bir sırada 8/9 Ocak 1916 gecesi bütün bölüğüyle saldırıya geçer. Zifiri karanlık içinde çok şiddetli bir savaş meydana gelir. Bu sırada yakınında patlayan mayın sonucu ağır yaralanan Üsteğmen Zahit, bir süre sonra şehit olur. Üsteğmen Zahit, Çanakkale Muharebelerinin son şehitlerinden biridir. Cesedi gömülmeden önce ceplerinde yapılan aramada karısına yazılmış fakat gönderilmemiş yukarıda ki vasiyetname çıkar. 

 

KAYNAKÇA: Hüseyin Işık, “Şehit Üsteğmen Zahit’in Vasiyetnamesi”, Silahlı Kuvvetler Dergisi, Yıl: 97, Sayı: 265, Mart 1978, s. 69; Vasiyetnameyi sadeleştirerek neşreden Emekli Tümgeneral Hüseyin Işık.

YORUM EKLE
YORUMLAR
E.S.U
E.S.U - 11 yıl Önce

engin bey bu bahsetiğiniz konuların günümüz türkiyesinde önemi kaldımı? silivri yerleşkesinde süresi beli olmadan misafir edilebilirsin.yazık olur; tevfk amca ve rabia teyze istanbul sokaklarında perişan olurlar.

KADİR TUNÇ
KADİR TUNÇ - 11 yıl Önce

çok güzel bir yazı kaleme almışsın. Tüylerimiz diken diken oldu.Teşekkür ederim

Nursel Öner
Nursel Öner - 11 yıl Önce

çok güzel bir yazı olmuş ellerinize sağlık..