CİNNET GEÇİRİYORUZ

“Çok kişiyle konuş, az kişiyle düşün, tek başına karar ver.”
Konfüçyüs

 

Sizi bilmem ancak gazetelerin üçüncü sayfa haberleri ile televizyonların haber saatlerini izlemek bile zul geliyor nefsimize. Gün geçmiyor ki yüzde doksan dokuz küsuru Müslüman olan ülkemizde dahi öylesi hallere şahit oluyoruz ki anlamak, mana vermek akıl işi olmasa gerek.

Akıl işi olmayan, aklımıza halel getiren ve midemizi bulandıran haber başlıklarına şöyle bir bakalım dilerseniz;

'Tavuk yüzünden evlat katili oldu’, “16 yaşında anne katili oldu’, ‘şort giydiği için genç kızı minibüste darp etti’, ‘45 yaşındaki kayınvalidesine cinsel tacizde bulunan 31 yaşındaki damat, gözaltına alındı’, ‘yavru köpeği tekmeledi ve sonra boğarak öldürdü.’

Sebebi para, arazi, kadın veya her ne olursa olsun babanın evladını, evladın babasını yahut annesini veyahut en yakın akrabasını vurması, öldürmesi akla ziyan bir durum.

Otobüste, yolda yürürken ve yahut bir başka ortamda sırf kılık kıyafeti, yaşam tarzı veya herhangi bir basit sebepten ötürü kadınların darp edilmesi, şiddete maruz bırakılmasını hangi akılla izahı mümkün olabilir?

Dört günlük bir bebeğin ağzını bantlayarak bir çöp kutusuna atmak bırakın Müslümanlığı insana yakışır bir hareket midir sorarım sizlere.

Yolda yürürken hiçbir günahı olmayan ve masum bir şekilde kaldırımda oturan bir köpeğin kafasına tekme savurup ardından kahkahalarla gülenin akıl sağlığından şüphe ederken asıl hayvanın o köpeğe bu zulmü yapanın olduğunu bilmemiz gerekmektedir.

Evde, işyerinde, sokakta ve hemen her mekânda küfürlü konuşuyoruz, birbirimizi dinlemiyoruz, anlamıyoruz, bağırıyoruz, yalan söylüyoruz, iftira ediyoruz, gıybet yapıyoruz, hemen her şeye maalesef isyan ediyoruz.

Birbirimizi dinlemek yerine itham etmeyi, küsmeyi, arkamızı dönmeyi, güvensizliği telkin ediyoruz. Yaşadığımız ve ait olduğumuz toplum içerisinde dini, milli, manevi ve ahlaki değerlerimizden bihaber yaşıyoruz.

Kendi öz annemiz, babamız, yakın ya da uzak akrabamızdan gittikçe uzaklaşıyor, onları ötekileştiriyor ve kapı dışına, huzurevlerine (!) atıyoruz. Onları torun ve evlat sevgisinden mahrum ederek en sağlam yanımız olan aile müessesesini tarumar ediyoruz.

‘Komşusu aç iken tok yatan bizden değildir’, ‘müminler birbirinin kardeşidir’, ‘İslam en güzel ahlaktır’, ‘Müslüman, insanların elinden ve dilinden emin olduğu kimsedir’ gibi en ulvi ilahi mesajları kulak ardı ediyor ve Yahudi dayatması olan; ‘bana dokunmayan yılan bin yıl yaşasın’ ve ‘her koyun kendi bacağından asılır’ safsatalarını kendimize şiar ediniyoruz.

Evet, toplum olarak, insan olarak adeta cinnet geçiriyoruz. Peki, nedir hal çaresi.

Çok basit aslında. Hal çaresi insan olmaktan geçiyor, güzel ahlak ve erdem sahibi olmaktan geçiyor, İslam’ı gerçek manada anlamak ve okumaktan geçiyor, her şeye rağmen sabretmekten geçiyor, dünya malına tamah etmemekten geçiyor, hırs, gurur, kibir ve şirk kisvesinden sıyrılarak mütevazılık cüppesini giymekten geçiyor.

Unutulmasın ki cinnetin ilacı fikirdir, zikirdir ve de şükürdür.

Kalpler, ancak Allah’ın zikri ile mutmain olur. Ruhlar, ancak O’na yönelmekle ıstıraplarından kurtulur. Sonsuz arzular, ancak O’nunla elde edilir. O’nu bulan her matlubuna nail olur. O’nu bulan her sıkıntıdan kurtulur. Netice olarak;

“Hıfz-ı Kur’ânı her müşkülata galip ve lezzet-i hizmet-i imaniye her kederi unutturur.”     

YORUM EKLE