DARIL AMA KÜSME...

Bu günlerde konuşulan Ana konu yapılan seçimler sonrası kurulan yeni sistemin yeni kabinesi, artık bir zaman konuşulur…bu gündem içinde bu köşe yazısı okunursa  o zaman hayat olağan halinde devam ediyor demektir. OHAL’de kalkıyor zaten…

Yeni dönem yeni vizyon… Hayırlı olsun memlekete, memleket insanına, tüm dünya mazlumlarına…

Yeni dönemde yeni şeyler söylemek lazım gelir…Biz eskileri yenileyelim..
 

İnandığın güvendiğin çok yakınında olanlarca arkadan hançerlenirsin.
 

Adaletli olduğuna inandığın insanlardan beklemediğin adaletsizlik görürsün.
 

Haklı olduğunu bildiğin halde haksızlığa maruz kalırsın.
 

Samimi arkadaşınızın bir hareketi sizi incitebilir ve üzebilir.
 
Öğretmeniniz yaptığınız ödevi beğenmemiştir ve sizi sınıftaki arkadaşlarınızın önünde azarlayabilir.
 
Anneniz, babanız veya kardeşleriniz sizin yapılmasını beğenmediğiniz bir hareketi size yapabilirler ve sizin kalbinizi kırabilirler.

Bu şekilde ki olayları istediğiniz kadar artırabilirsiniz… Size yanlış yapanlara kızarsınız. Belki siz de onlara aynı hareketi yapmak istersiniz ama en azından kalbinizde ki kırgınlık sebebiyle onlara darılır, küsersiniz.
 
Var mı böyle kendisine küstüğünüz insanlar?
Onları görünce kendilerine selam vermiyor, konuşmuyor musunuz?
Peki, bu şekilde davranışınız ne kadar sürecektir, hiç düşündünüz mü?
Belki onlar, ellerinde olmadan size böyle bir söz söylemiş veya böyle bir harekette bulunmuşlardır? Ne biliyorsunuz? Veya onlar yaptıkları şeyin sizin iyiliğinize olacağını zannetmişlerdir ama siz o harekete kırılmışsınızdır, olamaz mı yani? O halde…
 
Güzel iki düşüncenin ters hareketleri

Bir hikâye:

Bir yolcu atı ile birlikte yolculuk yaparken, su içebileceği, elini yüzünü yıkayabileceği ve bir müddet oturup dinlenebileceği bir subaşına gelir.
 
Atını bağlayacağı, terden ıslanan elbiselerini kurutabileceği bir askılık yer arar, fakat bulmaz. Kendi kendine;
“Burası, niçin bir yolcunun ihtiyaçları için hazırlanmamış, acaba?” diye düşünür.
Hemen yakında ki bir ağaçtan ucu çatallı bir dal keser, diğer ucunu sivrilterek onu bir kazık haline getirir ve subaşında uygun bir yere çakar.
 
“Gelen geçen yolcular buraya hayvanlarını bağlasınlar” der ve biraz dinlendikten sonra oradan ayrılır.
 
Aradan bir müddet zaman geçer. Aynı subaşına bu sefer bir başka yolcu gelir. Su içmek için suyun kaynağına yönelmişken, bir evvelki yolcunun çaktığı kazığı görmez. Ayağı kazığa takılır ve düşer.
 
Yere düşünce canı yanan adam;
“Bu kazığı da buraya kim çakmış? Ben düştüm ama başkaları da düşebilir” diye düşünerek kazığı oradan söker ve uzak bir yere atar.
 
Her iki yolcu da iyi ve güzel duygularla birbirlerine ters iki hareket yaptılar.
Biri oraya kazık çaktı, diğeri de onu oradan sökerek attı.
Her iki insan da böyle güzel düşüncelerinden ve düşüncelerini uyguladıklarından dolayı tebrike ve takdire layık değiller midir?
 
Dargın kalma süresi
Biz de bize yapılan hareketlerin görünen yüzünü incelediğimiz kadar görünmeyen yüzünü yani bu söz ve hareketin ne amaçla yapılmış olabileceğini düşünmemiz gerekmez mi?
Bizi üzen şeylerin mutlaka bir iyi niyet taşıyan yönünü bulabiliriz. O zaman da o insana karşı dargın kalmamız manasız olmaz mı?
 
Kaldı ki biz belki kardeşiz, belki komşu, akraba veya arkadaşız. Ölümlüyüz. Aynı vatan da yaşıyoruz. Sevinçlerimiz, üzüntülerimiz çoğu zaman aynı sebeplere dayanmaktadır.
 
O halde uzun süre dargın durmamız aramızda aşılması zor engeller çıkarabilir ve bizler birbirlerimizden ayrıldığımız için millet olarak gücümüz zayıflar. Bu da düşmanlarımızın işine gelmez mi?
 
Üç günden fazla küs durulması doğru değildir. Bu aradığımız ölçüdür.
 
Bizde öyle yapalım…

Sevgi ve Saygılar.
 

YORUM EKLE