Gümüşhane’de ‘Gençlik sorumlulukları’ konulu konferans

Anadolu Öğrenci Birliği Gümüşhane ve Gümüşhane Üniversitesi Öğrenci Konsey Başkanlığı ortaklığında ‘Gençlik Sorumlulukları’ konulu konferans gerçekleştirildi.

Gümüşhane’de ‘Gençlik sorumlulukları’ konulu konferans

Anadolu Öğrenci Birliği Gümüşhane ve Gümüşhane Üniversitesi Öğrenci Konsey Başkanlığı ortaklığında ‘Gençlik Sorumlulukları’ konulu konferans gerçekleştirildi.

Gümüş Otel’in salonunda düzenlenen programa konuşmacı olarak Araştırmacı-Yazar Ramazan Kayan katıldı.

Kur'an-ı Kerim tilavetiyle başlayan programda konuşan Anadolu Öğrenci Birliği Gümüşhane İl Başkanı Mehdi Coşkun, Müslümanların modernizmin, kapitalizmin ve sekülerizmin kıskacında olduğuna belirterek, “Duygularımız, düşüncelerimiz, kutsallarımıza olan aşklarımız işgal edilmiş, harap edilmiş, ağır darbeler yemiştir. Her geçen gün gerek yaşadığımız coğrafyada gerekse uzak diyarlarda büyük dramlar yaşıyoruz. Birçok bölgede var olma mücadelesi veriyoruz. Parçalanmışız, bu dönemi inşallah geçeceğiz. Haliyle yeni bir dönemin dirilişin var oluş sürecinden geçiyoruz ve de şahitlik ediyoruz” dedi.

Tarihin kırılma dönemine şahitlik edildiğini hatırlatan Coşkun, “Bizler tarihte okunanlardan mı olacağız yoksa okuyanlardan mı? Tarih; bizleri anacak mı yoksa sayfalarda kayıp mı edecek? İşte değerli kardeşlerim bu dönem de ortaya çıkarak; Necip Fazıl'ın tabiriyle ‘Kim var’ diye seslenince, sağına soluna bakınmadan, fert fert ben varım cevabını verici, her ferdi benim olmadığım yerde kimse yoktur duygusuna sahip bir dava ahlakını pırıldatıcı bir gençlik belli edecek” diye konuştu.

Gençliğin dertlerini dillendirilmesinin gereğinden bahseden Coşkun, “Derdini bilmediğim insana kendi derdimi anlatamam. Ben kendi derdimi anlatamazsam, O bana derdini anlatamazsa ikimizde dertten yok oluruz” ifadelerini kullandı.

Gümüşhane'de ki yüksek yurt ve kira fiyatları yüzünden gençlerin okul bırakmasından söz eden Coşkun, “Bakın şurada özel yurtlar 600 ila 750 TL arasında aylık para alıyor. Ev kiraları asgari ücretten yüksek. Şimdi sen bu parayı alacaksın ben de almana ses etmeyeceğim sonra o gence İslam’ı anlatayım. Yahu burada bir haksızlık var. Bu aldığın para çok. Adil değil. Ben kalacak yer bulamadığı için - fiyatlardan dolayı - gidenler bilirim. Dönem ortalarında terk edip gidenler bilirim. Şimdi bu insanlar eğitimden mahrum kaldı yazık değil mi? Hem dindar nesilden bahsedeceğiz hem de dini uygulamalar yapmayacağız. İşte gençler bunu samimi bulmuyor” ifadelerini kullandı. Gümüşhane liselerinin etrafını uyuşturucu, alkol ve zina kuşattığını iddia eden Coşkun, “Oralara girelim, ailelerden, öğretmenlerden rica ediyorum yalnız bırakmayın onları gerekli yardımı, fedakarlığı vermeye hazırız” diyerek sözlerine son verdi.

Açılış konuşmalarından sonra kürsüye gelen Araştırmacı-Yazar Ramazan Kayan ise konuşmasında gençliği sorunlu gibi tanımlamaları doğru bulmadığını belirterek, “Belki bizim gençliğe bakış açımızda da sorunlar var. Gençliği tanıma ve tanımlama noktasında da sıkıntı var. Ama biz bu anlamda gençlerimizle barışık olmamız lazım, sorunlarımızı düzeyli bir şekilde konuşabilmemiz lazım." dedi. Gençliğin sorunları kısmından ziyade gençliğin nasıl olması gerektiğine değinen Kayan " Dünyayı değiştirebilecek iradeyi kendisinde bulan herkes gençtir. Bizim toplumu, dünyayı, sistemi değiştirmek gibi idealimiz var. Bu idealimizde ki hedefimize yürürken üç kavrama dikkat etmeliyiz. Bu kavramlar nelerdir? Bir şahsiyet, iki aidiyet, üç hareket. Bu üç kavramımızı baş harflerine bakarsak şah kelimesi ortaya çıkar. İnşaallah şahlanacağız” dedi.

Ümmetin ve insanlığın en büyük sorununun şahsiyet eksiliğinden dolayı olduğuna değinen Kayan, “İslam şahıslara şahsiyet kazandırmak için yeryüzüne gelmiştir. Peygamberimiz 1400 yıl önce cahiliye topluma geldiğinde onlara şahsiyet yüklemek için gelmiştir. Yer yüzünde 1,8 milyar Müslüman olabilir. Ama ne kadar şahsiyetli Müslüman var diye sorsanız adam bulamıyoruz derim. Sürüleştirilmiş, pasif insanların haddi hesabı yok. Dar'ul Erkam'ı dikkati alacağız” şeklinde konuştu.

Konuşmasına parantez açıp devam eden Kayan, insanlığın üç çağından bahsetti: “Birinci çağ modern çağ, ikincisi modern öncesi çağ ve üçüncüsü İslam çağı. Biz şuan üç çağı da yaşıyoruz. Modern çağ insanı şımartır. Malla mülkle şımarır kapitalist olur. Aklıyla şımarır rasyonalist olur. Güçle şımarır depotizme kayar. Cinsiyetiyle şımarır feminist olur. Bilgiyle şımarır pozitivizme kayar. Kısacası modern çağı şımartma çağıdır. Modern öncesi çağda ise şahıslar şartlandırılır. Feodal bazı anlayışla, tahakküm ile şahıslar şartlandırılır.  İslami çağın özelliği ise ne şımartma ne de şartlandırır. İslam şahısı alır önce şuurlandırır akabinde şahsiyet kazandırır. Modern çağ insanı kurtlaştırır. İnsan insanın kurdudur der. Modern öncesi çağ ise insan mankurtlaştırır. İslam ne kurtlaştırır ne de mankurtlaştırır. İslamın çağı insanları kardeşleştirir. Yeryüzünde yaşayan yedi milyar insanı potansiyel kardeş olarak görür ve haliyle tebliğimizi onlara götüreceğiz. Modern çağ insanları radikalleştirme çağıdır, ruhbanlaştırma çağıdır. İslam çağı ise Rabbanileştirme çağıdır. " dedi. Şahıs ile şahsiyetin arasıda ki farka değinen Kayan " Şahıs tarih olandır, şahsiyet tarih yazandır. Şahsiyet ezber bozandır, şahıs ezber yapandır. Şahsiyet yük alandır, şahıs yük olandır. Şahsiyet dik durandır, şahıs silik olandır. Şahsiyet beklenen adamdır, şahıs bekleyen adamdır. Şahsiyet gerçek adamdır, şahıs gölge adamdır” dedi.

Aidiyet duygusuna değinen Kayan, “Biz kime aidiz? Bu dünya da kime yaşıyoruz? Bir aidiyet gerçekleşmesi lazım. Liberalizm ile birlikte korkunç derecede bireyselleşme, bencilleşme söz konusu. Bizim aidiyetimiz sadece mesleğe, aile, okula göre olmaması lazım. Bunlar alt aidiyettir. Sizlerle ulvi bir aidiyet konuşacağız. Aidiyetimizin dört cümlesi vardır. Bir biz Allah' a aidiz. Biz vatan, millet, Sakarya ya ait değiliz. Benim namazım, ibadetim, hayatım ve ölümüm alemlerin Rabbi Allah içindir. Bu ayetten daha net aidiyet mesajı olabilir mi? Her şey çok net. Her şey O'na ait. Biz canımızın istediği gibi yaşarım deme gibi hakkımız yok. O'nun emrine göre yaşarız. İkinci cümlemiz; biz bu dünyaya ait değiliz. Biz ahirede aidiz. Hayat anca ahiret hayatıdır diyor Allah Resulü. Kur'an bize " takva sahipleri için hayırlı olan ahirettir" diyor. Kendimizi dünyacı değil, dünyalı görmeliyiz. Bugün ümmeti bozan en büyük hastalık dünyevileşmektir. Tarihteki tüm dinleri bozan dünyevileşmektir. Ahirete iman ediyoruz ama hayatımızda ahiret yok. Kampüsümüz de ahiret yok. Siyasette, ekonomimizde, ticaretimizde, sporumuzda, müziğimizde, sanatımızda, okulumuzda, ailemizde, kültürümüzde ahiret yok. Seküler bir din anlayışı... Kendimizin dünyevileştirdiğimiz yetmiyor gibi dini de dünyevileştiriyoruz. Protestan bir din anlayışı karşımıza çıkıyor. Yaptıklarımızın sonucu dünyada bizi ilgilendiriyor ama ahret sonuçları ilgilendirmiyor. Ahiret, ahirette kazanılmaz dünya da kazanılır. Bizler Allah'ın cennet vaadini erteleyip kapitalizmin, modernizmin, sekülerizmin cennet vaadine koşuyoruz” ifadelerini kullandı.

Cemaat bilincinin önemine değinen Kayan, “Gerçi bende cemaat ismini söylerken biraz tedirgin oluyorum. Çünkü kavramlarımız kirletildi. En asli kavramlarımızı bile kullanmakta zorlanıyoruz. Sakıncalı ve sabıkalı kavramlar haline geldi. Cihat kavramımızın başına neler geldi. Nerdeyse Kurani İslami kavramlarımızı kullanamayacağız. Cemaatsiz İslam olur mu ? Cihatsız İslam olur mu? Bizim değerlerimizi, çizgimizi, varoluşumuzu sürdürmek için mutlaka birlikte olmamız lazım ve mutlaka bir mücadele üzerinde olmamız lazım. İşte bunu ifade eden cemaat ve cihat kavramıdır. Birilerinin ihanetinden dolayı cemaatten vazgeçemeyiz. Birilerinin cinayetinden dolayı cihattan vazgeçemeyiz. Kavramlarımızın için doldurmamız lazım. Nasıl bir cemaat nasıl bir cihat sorusunu sormamız lazım ki doğru bir cevap bulabilelim. Ama cemaatçı da olmayacağız." dedi. Cemaatlerin çokluğunun sorun olmadığı dillendiren Kayan " Ana cemaatimiz yok ara cemaatimiz var. Ara cemaatlerde fazla olabilir yeter ki herkes haddini bilsin. Herkes cemaat olma ahlakını, hukukunu diğer cemaatlerle kardeşliğini ihmal etmesin. Cemaatçilik yapmasın. Mezhepçilik, particilik, sınıfçılık, grupçuluk, hizipçilik, ırkçılık hastalıklarına kapılmasın” dedi.

Müslümanların fert olarak kalamayacağının altını çizen Kayan, ümmet vurgusu yaptı ve İslam'ın evrensel kardeşlik olgusuna değindi. Kayan, batını bireyselcilik hastalığına kapılmaması gerektiğine vurgu yaparak şöyle konuştu: “Cezaevine çağırdılar ve de seve seve gittim. Orada ki mahkum kardeşlerime hakkınızı helal edin dedim. Şaşkın şaşkın bana baktılar. Siz buraya düşmeden önce ben size gelmeliydim. Ve size daha önce gelmedim diye ben bundan sorumluyum. Vaktinde Allah' ın bana nasip ettiği hakikati, nimeti siz suça bulaşmadan önce size getirmiş olsaydım, cahilliğe kurban gitmeyecektiniz, sisteme kurban etmeyecektiniz, bu dört duvar arasına düşmeyecektiniz. Ben burada kendi tembelliğimi, ihmalimi görüyorum. İslam'ın güzelliğini sizinle buluşturmadığım için bugün siz dört duvar arasındasınız."dedi. 16 yıl önce o cezaevine tutuklu olarak gittiğini belirten Kayan 28 Şubat döneminden söz etti. 52 kişilik tutuklu olarak idamla yargılandığını belirten Kayan " 16 yıl önce İslam' ı anlattığım için yargılanarak gittim bugün ise İslam' ı anlatmam için çağırılıyorum. Nereden nereye eski Türkiye, bugünkü Türkiye. Allah bizleri iki engelliyle imtihan edecektir. Hesabını nasıl vereceğiz?”

Konferans sonrasında Araştırmacı-Yazar Ramazan Kayan kitaplarını imzaladı.

YORUM EKLE
SIRADAKİ HABER