İlim ve Şükür

Yaşadığımız şu çağda bilgi adına pek çok şey gözümüzün, zihnimizin önünden kayıp gidiyor. Bunların arasında en çok ilgimizi çeken, bir ihtiyacımıza derman olduğunu düşündüğümüz şeyler aklımızda biraz yer ediyor. Daha sonra ise bize daha önemli ve anlamlı diye ikna edildiğimiz malumat yığını sunulunca, bunlar önceki bilgilerimizi alıp götürüveriyor.


Hepimizin fani olduğunda ittifak ettiği şu dünyada, geçici olduğunu bilmiyormuş gibi yaşama becerisi gösteriyor oluşumuzdan daha ilginç ve de korkunç bir şey var mı acaba! “Geçici olabilir, ama dünyalıksız da yaşanmaz ki canım!” anlayışı kadar bizi rahatlatan başka bir düşünce var mıdır? Pek çok söz ve düşünce gibi doğru, fakat yanlış ve eksik anladığımız, ebedi olanın karşısına diktiğimiz, ölüm sonrasını unutmak ve hazırlanmamak için arkasına sığındığımız ilginç bir mantık.


Öyleyse hazırlanmalı, bilgi sahibi olmalıyız, bilinçlenmeliyiz. Ne hakkında? Dünyanın bilmem hangi ülke veya bölgesinde bizi hiç ilgilendirmeyen şeyler hakkında mı? Tercih bize kalmış. Tabii sonucuna biz katlanacağız, faturasını biz ödeyeceğiz.


İşin başında hakikate saygı gelir. Hakikat düşüncesinin canına okunduğu “sana göre”, “bana göre”lerin her yeri kaplamaya çalıştığı, insanların vatansızlaştırılma çalışmalarının hızla sürdüğü zaman diliminde müslüman için hakikat bellidir. O benimsenmeli, öğrenilmeli, ona hürmet edilmelidir.


Sözün kapsamını çok genişten aldık, fakat getirmek istediğimiz yer, ilim öğrenmenin bazı edebleriyle ilgili. İlim öğrenme kabiliyeti, insanı diğer mahlûkattan ayıran en şerefli vasıftır.


İlim, âlemlerin Rabbinin sıfatıdır. Bu sıfattan insana bahşedilen kısım insana verilen kıymetin en önemli göstergesidir. Dolayısıyla ilimde öncelik, Yaratıcı’yı tanımaya verilmeli, onun ehemmiyet verdikleri kıymetli sayılmalıdır.


İlim insana değer kazandıran bir lütuf ve ikram olduğuna göre, en çok şükür onun için yapılmalıdır. Her nimet gibi o da şükredilince artacak, hayatımızda bereket vesilesi olacaktır.


Aslında ilim öğrenmenin kendisi bir şükürdür, akıl nimetinin şükrü. Dahası, bu şükür nimeti de ayrıca bir şükrü gerektirir. Her şükür gibi bu da nimeti artırır. Nitekim âyet-i kerimede “Eğer şükrederseniz kesinlikle size nimetimi artıracağım ve eğer nankörlük ederseniz azabım çok şiddetlidir.” (İbrahim 14/7) buyrulmuştur. Bu âyet, hayatımızda işlerinin nasıl gittiğini öğreneceğimiz ayetlerdendir.


İmam Ebû Hanîfe (rha) demiştir ki: “Ben ilmi hamd ve şükür ile öğrendim. Her bir meseleyi öğrenip anladığımda, bir bilgi ve hikmete ulaştığımda ‘Allah’a hamd olsun (elhamdu lillah).’ dedim ve böylece ilmim ziyadeleşti.” Bu o kadar manidar ve somut bir örnektir ki bütün hayatımıza tatbik edince meyvelerini alabilir, yaşantımızı bereketlendirebiliriz. Şükürsüzlüğün moda haline geldiği halden kurtulup elimizdeki nimetlerin farkına varmalı, istikamet üzere yaşamalıyız. Ders kitabının başına kahırla oturan, öğrendiği/öğrenmek zorunda olduğu her bir cümle için hakaretlerde bulunan bir ilim yolcusu (!) nereye varabilir.


Sözü İmam Gazâlî’nin tavsiyeleriyle noktalayalım: “İlim talebesi tahsil ettiği ilim ile sadece Allah’ın rızasına niyet etmelidir. Bununla birlikte ahiret yurduna, kendinden ve başkalarından cehaleti gidermeye, dinî hususları ihya etmeye ve İslâm’ın bekasına niyet etmelidir. Zira İslâm’ın bekası ancak ilim ile mümkündür. Yine akıl nimetine ve bedenin sıhhatine karşılık Rabb’ine şükretmek için niyetlenmelidir. Öğrendiği ilimle, asla insanların kendisine yönelmesi, dünya malını celbetmek, sultanın ve başka bir kimsenin yanında ikram görmek için niyet etmemelidir.” (Öğrencinin Rehberi, s.105)

YORUM EKLE