Kaybetmenin Anlamı Yahut Anlamı Kaybetmek

Hayat kendiliğinden bir anlamı havi midir yoksa biz gerek her bir insan teki olarak yahut toplumlar olarak ona bir anlam mı yükleriz? Ben ikinci seçenekteki gibi düşünenlerdenim. Hayat kendi başına hiçbir anlamı barındırmaz biz insanlar gerek din gerek sanat gerekse felsefe ile hayata anlam yükleriz. İnsan zihni her şeyi sebep sonuç ilişkisi içinde kavrar, bu zincir içinde kendine yer bulamazsa “saçma” olarak değerlendirme yapmaktan kaçınmaz. Hayatı anlamlandırırken dahi bizim için önceden hazırlanmış -bazı yerlerimizi açıkta bıraksa da- önceden biçilmiş bu kalıplar içinde hayatı kavrarız. Bazen hafızamızdan silinmeyen, ruhumuzla tanıştığımız bir mekan bazen hayatın mazeretini elleriyle bize sunan bir insan anlamımızı bir başka deyişle ruh ile beden arasındaki bağı tahkim etmemize yarar. Bazen önemli şeylerle bazen değerli şeylerle bunu yaparız.  Önemli şeyler zaman ve mekanla mukayyet olup nesnel olarak paha biçilebilen şeylerdir, değerli şeyler ise; zamandan ve mekandan bağımsız öznel olarak değerlendirip kıymet verdiğimiz şeylerdir. Sözgelimi para çok önemli bir şey iken annenizden kalan bakır tabiri caizse beş kuruş etmez bir kolye dünyanın en değerli şeyidir. Ruh ve beden arasındaki bu rabıtayı bu önemli veya değerli şeyler tahkim eder demiştim. İnsanlar da bu bağı kurduğu cisme göre önemli veya değerli olurlar.

Peki önemli olanı kaybetmek insanlara zor gelirken değerli olanı kaybetmek ne kadar zor olur? Soruyu bir adım daha ileri taşımalı ve şunu sormalı: Uğruna değerli saydığımız diğer şeyleri feda edebildiğimiz en değerlilerinden birisini kaybetmek insana neler hissettirir? Sanırım yukarıda defaatle bahsettiğimiz bağ artık kesilmiş olabilir yahut daha iyimser düşünürsek epey zayıflamış olmalıdır. Her şeyin yokluğunu çekmeli insan der Cemil Meriç çünkü yokluk varlıktan daha görkemli ve anlamlıdır. Değerli şeyler varlığından kattıklarından daha fazlasını götürür kaybedilince. Sanırım bu söze anlam veren ruh budur. Yokluk eğer varlıktan daha anlamlıysa hayatın varlığından daha anlamlı olan şeyi kavrama imkanı bu dünyada elimizden alınmış demektir. Ancak ölüm bize bu kapıyı sarih bir şekilde açacaktır yani hayatın anlamı da ancak ölümle kavranacaktır. Başkalarının ölümünden değil kendi ölümümüzden. Çünkü başkalarının aşkından aşkın kutsiyeti ne kadar kavranabilirse başkalarının ölümünden de hayatın anlamı ancak o kadar kavranabilir. Her nefsin ölümü tadacağına imanımız tamdır. Hatta bütün insanlar zımnen de olsa bu konuda ittifak halindedir. Peki kendisinin öleceğine inanan kim var?

YORUM EKLE