Kızılay Arşivi Belgelerinde Gümüşhaneli Savaş Esirleri

Savaşlar, doğal afetler, salgın hastalıklar ve bunların bıraktığı derin izler tarih sayfalarında yerlerini almıştır. Bu felaketlerin asıl ana başlıkları ise savaşlardır; çünkü savaşlar insan tarafından yapılan afetlerdir ve tüm diğer afetlerden daha fazla yıkıma sebep olurlar. 

Tarihin gördüğü en fazla yıkım getiren savaşlar yakın tarihimize rastlar. Bu savaşların getirdiği büyük yıkım geride kayıp bir kuşak bırakırken, düşman elinde esir kalanlar bu kayıp kuşağın talihsiz insanları oldular. Birinci Dünya Savaşı'nda Osmanlı Devleti saflarında savaşan 100 binden fazla Türk askeri esir düştü. Bu esirlerden yaklaşık 50 bini yollarda veya kamplarda hayatını kaybettiği söylenir.

Osmanlı Devleti’nin tarih içerisinde İngiltere’den sonra en çok mücadele ettiği devlet Rusya idi. Başta Kafkasya Cephesi olmak üzere Galiçya Cephesi de dahil birçok kanlı savaş sonunda Rusya, Osmanlı Devleti’nden binlerce esir almıştır. Alınan esir sayısını savaş şartlarının zorluğuyla alakalı olarak tek bir kayıtta ve net rakam olarak maalesef tespit edilememektedir. Türk esirlerinin sayılarına ilişkin Yusuf Akçura’nın raporunda 60-70.000, Rus tarihçi Şamsutdinov’un belirttiğine göre 65.000’den fazla Rusya Devlet İstatistik Kurumu verilerine göre 1 Eylül 1917 tarihi itibariyle Rusya topraklarında bulunan Türk esir sayısı, 64 bin olarak belirtilmektedir.

Esirlerin önemli bir kısmı, Kafkasya Cephesinde gerçekleşen mücadelelerde esir alınmıştır. Esir alınan askerler, öncelikle cephe karargâhına götürülerek esir kaydı ve sağlık kontrolleri yapılırdı. Ardından Türkçe bilen bir Rus subayı tarafından sorgulama işlemi başlardı. Esirlerin adları, lakapları, sınıfları ve ihtisasları üsera (esir) defterine kaydedilirdi.

Rusya’nın elinde bulunan esirlerin büyük kısmı Omsk ve İrkutsk eyaletlerine yerleştirilmişti. Esirlerin tutulduğu kamplardan bazıları şunlardır: Perm İbrit, Kozohova Karantina Kampı, Varnavino, Vetluga, Arhangelsk, Makaryef, Kaluga, Uralsk, Krasnoyarsk, Samara, Tomsk, İrkutsk, Troyskosavsk (Kahta), Çita, Barnaul, Kazan, Simbirsk ve Ufa. Adı geçen bu kamplardan elbette çok daha fazlası vardır.

Birinci Dünya Savaşı’nda esir düşen Osmanlı askerlerine 1912 yılında kurulan Hilâl-i Ahmer Cemiyeti günümüzdeki adıyla Kızılay, hasta ve yaralı askerlerin ihtiyaçlarını gidermek amacıyla kurulmasına rağmen esir askerlerin sıkıntılarıyla da yakından ilgilenmiştir. Hilâl-i Ahmer Cemiyeti savaş sırasında ve sonrasında yardım faaliyetleri devam etmiştir. Tarafsız ülkelerin Kızılhaç teşkilatlarının da katkılarıyla yapılan yardımların yanı sıra; esirlere para, yiyecek ve giyecek dağıtmak, esir ailelerinin gönderdikleri havaleleri ya da ücretini ödedikleri yardım paketlerini ve mektuplarını esirlere ulaştırırdı. Ayrıca Rusya’nın çeşitli bölgelerinde esirlere yardım amaçlı birçok Cemiyet’te kurulmuştu. 

Hilal-i Ahmer Murahhası olarak görev yapan Yusuf Akçura Bey’in en öncelikli görevi, Rusya’da bulunan Osmanlı esirleri ile ilişki kurarak onların bulundukları yerleri, sayılarını, sağlık durumlarını ve ihtiyaçlarını öğrenmekti. Bu noktalarda İskandinav ülkelerinde elde edebileceği düşünülen verilerin ışığında İsveç ve Danimarka Salib-i Ahmerlerinin aracılığıyla onlara para ve işlerine yarayabilecek armağanlar gönderecek, aileleriyle ilişki kurabilmelerini sağlayacaktı. Savaşın sonunun gelmekte olduğu neredeyse kesinleştiğinden, savaş tutsağı bütün esirler gibi Rusya’daki Türk esirlerinin dönebilmeleri için uğraşacak, geri gönderilenler bulundukları yerlerden İskandinavya üzerinden Osmanlı topraklarına ulaşana kadar esir kafilelerini gözetecekti. (Rusya Üsera Murahhası Yusuf Akçura Bey’in Raporu). Osmanlı Hilal-i Ahmer Cemiyeti 1912’de bu uluslararası kuruluşlarla bağlantılı olarak Üsera Heyeti (Esirler Komisyonu) adı verilen özel bir komisyon kurdu.

 Bu komisyon Birinci Dünya Savaşı sırasında ve sonunda hem İtilaf Devletleri’nin elinde bulunan Türk esirlerin hem de Osmanlı Devleti topraklarında bulunan yabancı esirlerin aileleriyle olan haberleşmelerini sağladı. Birinci Dünya Savaşı sonrasında Osmanlı esirlerinin yurda dönüşleri hemen gerçekleşmemiştir. İngilizler, esirlerin yeniden kendilerine karşı savaşacakları ihtimali üzerine 1920 yılına kadar esirleri serbest bırakmamıştır.

Hilâl-i Ahmer Cemiyetinin ekli listesinde görüleceği gibi, Rusya’da Ural Dağlarının iki yamacına yaslanmış Perm vilayetinde İrbit Esir Karargâhında bulunan asker ve sivillerden oluşan esirler arasında bir subay, bir doktor, altı sivil ve 56 asker olduğu, bunların bazılarının da Gümüşhaneli olduğu kayıtlarda belirtilmektedir. Kızılay, Balkanlardan Kafkaslara, Uzak Doğudan Güney Amerika’ya, dünyanın acıyla yüzleşmiş her coğrafyasına Anadolu insanının merhametini ve gönül zenginliğini taşımış, bunu yaparken de asla gizli gündemleri olmamış, iyiliği tüm insanlığın kalbine nakış nakış işlemeyi şiar edinmiş bir kurumdur. Kızılay’ın arşiv belgelerinin tasnif edilerek insanlık tarihine sunduğu en önemli katkılardan biri olarak hayata geçen bu kapsamlı çalışmada emeği geçenlere teşekkür ediyor, şehitlerimize rahmet diliyorum.

Kaynakça;

1-Birinci Dünya Savaşı Sonunda Sibirya’dan, İskandinavya’ ya Akçuraoğlu Yusuf
2- Hilal-i Ahmer’den Kızılay’a
3- Hilâl-i Ahmer Cemiyeti’nin Balkan Savaşlarında Muhacirlere Yardımları
4-Kızılay Arşivi Belgelerinde Savaş Esirleri
5- Birinci Dünya Savaşında Rusya’da Bulunan Esir Kampları

-kizilay-arsivi savas-esirleri-185 syf (1).pdf

-kizilay-arsivi savas-esirleri- 186 syf.pdf

-kizilay-arsivi savas-esirleri- 187 syf.pdf

YORUM EKLE