Kuru Kanzi Ekmek

Genel olarak orak marifetiyle biçilen buğdayların harmana taşınmasıyla başlardı macera. Bu taşıma yük hayvanlarıyla olurdu, ben de çocukluğumda hep atın peşinde olurdum genelde. Sonrası harman... 2 çift öküzün çektiği gem (döven), sabahtan akşama kadar samana çevrilen buğdaylar...

Genelde gece harman makinesine vurulan samanlar ve ayrılan buğdaylar... İşte o harman makinesinin önce altında, sonra kolunda olanlardandım yine. 

Sonrası buğdayların yıkanıp bacalarda kurutulması... Sonrası mı, değirmen. Genel olarak Hasköy İsmail emi, nadiren Kodil, Yusuf emi (her ikisinin de ruhları şad olsun)...

Köyde fırın yapılacağı gün bayram havası yaşanırdı. Eline yumurta alıp, ekmek yapılacak eve koşan çocuklar, yumurtalı golotları kapardı elbet. Evin en güçlü gelini ya da kızı, büyükçe teknede hamuru yoğurur,  hamurun hazır olup olmadığına nenem karar verirdi...

İlk fırından çıkan, sıcak irice ve pişkin ekmekler, tereyağları ile buluşmaları için konu komşuya gönderilirdi... Tadına doyum olmaz deyimin içini, işte en çok o tereyağlı ekmek doldurur desem yeridir.

Sonrasında yapılan 1 veya 2 fırın ekmek kanzi kanzi (dilim dilim) doğranır ve kuruması için fırına atılırdı.  Elbet temel sebebi uzun durması. Sofra kurulunca, ekmekler bir sahanda üstlerine su dökülerek ıslatılır ve önce kıtırık, sonrasında pamuk kıvamında damaklarla buluşurdu sofralarda.

Bu gözler çavdar ekmeği de gördü, koyu esmerce.  Onun tadı da bir başkaydı elbet. Ülkemizde en iyi ekmeğin Gümüşhanede yapıldığını rahatça söylerim. Bir zamanlar gurbete Diyarbakıra giden dedem ve arkadaşları, yanlarında götürdükleri kuru ekmek bitince, son kalan bir kaç parçayı ceplerinde saklayıp, kokusunu çekip tekrar ceplerine koyduklarını da dinlemiştim. 

O topraklarda büyümüş, özellikle 1950 - 1980 yılları arasında doğmuş her kul bu tadı sever bilirim. Ama benim düşkünlüğüm bir tık daha fazla. Çaya batırarak denenmesi özellikle önerim. 

Bu kuru ekmeği yerken, herk edilen tarlada öküz önünde gitmişlerin, ekin zamanı heybeden tarlaya tohum serpenlerin, orakla biçenlerin, kemle bağlayanların, ata yükleyip taşıyanların, harmanda öküz sürenlerin,  makinaya saman vuranların, yıkayıp, kurutup, öğütenlerin, ve kıvamında hamur yapanların hepsi aklımda...

Bu tadı unutmayıp, diğer nesillere aktaran memleketteki tüm fırıncılara selam olsun, ille de düşünüp gönderen Ahmet Karabulut kardeşime...

YORUM EKLE
YORUMLAR
Rüştü Soydaş
Rüştü Soydaş - 4 ay Önce

Kalemine yüreğine sağlık hemşerim, Gümüşhaneli olupta anlattıklarını yaşamayan pek az insan vardır. Bende bu güzel günleri yaşayanlardan biriyim.

Nihat bağ
Nihat bağ - 4 ay Önce

Çök teşekkur ederim memleketimin yiğitleri ikinci yazınıda okudum tam köye gidip geldim hele beni okulda yetiştiren babanın ellerinden öperim selam ve saygı gosteririm