Ara
Gümüşhane
Kapalı
7°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce
42,8117 %0.19
50,2081 %0.02
5.960,87 % 0,09

EY GİDİ GÜNLER EY!

YAYINLAMA:

Özlem, geçmişi her hatırladığımızda içimizi saran ve herkeste olması gereken bir duygudur. Özlem duymak, aynı zamanda insan olmanın ve hala bazı değerlere sahip oluşun da göstergesidir.Nadiren de olsa yaşadığımız zaman,mazinin unutulmasına geçmişi hatırlamamıza  engel  olabilir.Buna da izin vermemeliyiz.

Bazen bir söz,bazen bir kişi,bazen çocukluğumuzun en güzel oyunları,kavgaları bazen de hayatın bize dayattıkları.‘Ey gidi günler ey’diyerek özlemle hatırladıklarımız aslında maziden başkası değildir.Gelin zamanı kısa bir süreliğine durduralım,çok değil otuz kırk yıl  öncesine bir yolculuk yapalım,geçmişin şahitlik ettiği anılarımızı bir hatırlayalım.

Yamalı elbise giyerdik. Yamasız elbise, bayramdan bayramaydı…Yamalı ve bol paça elbise modaydı.  Blue Jeans yurt dışından gelirdi . Öğrendiğime göre Muzaffer Kot, ilk taklit blue jeans’ımızı yaptı . Sonuçta  ilk blue jeans’ımızın adı “Kot”oldu .O dur budur, kot giyer olduk. Halbuki Kot ismi , Muzaffer Bey’in soyadıydı .

Gazocağı ,lüks’le ışıtılan evlerde otururduk .Bugün kamp çadırlarında kullanılan araçlar durumuna geldiler. Artık ledli ,şarjlı ,elektrikli aletler  kullanılmakta.

Radyoda “arkası yarın tiyatrosunu “dinlerdik. Yayınlandığı Salı geceleri hayat dururdu. Orhan Boran ,Halit Kıvanç  spiker favorilerimizdi. TRT’den başka televizyon yayını yoktu.Şimdilerde bine yakın uydu kanal yayını ve binlerce internet radyosuyla yaşamımız karmaşık bir hal aldı.

Defter ve kitaplarımızı kaplamak modaydı .Kırmızı ve mavi renkte kaplamak herşeye bedeldi. Niye mavi ve kırmızı kaplardık o da meçhul. Şimdilerde defter ve kitaplar kendinden ciltli hale geldi. Fosforlu kaplıklar moda oldu.

Gazete kağıdı yere atılmazdı. Gazete kağıdından kese kağıt yapılırdı. Undan tutkallarla yapıştırırdık. “Uhu” tutkalın genel adıydı. Tıpkı “Sana’nın” margarinin genel adı olması gibi. Şimdilerde  plastik hepsini mat etti . Yine “Omo” deterjanın genel adı olmaktan çıktı. Vernel , Ariel vb. deterjan markalarının  olduğunu keşfettik.

Yazıldığınız telefonun sırası beş on yılda gelirdi. Bugünse ,günlük telefon değiştirenlere ve aynı anda beş hat alanlara rastlıyoruz.

Tuvaletlerde takunya ve maşraba kullanırdık. Artık selleme ve fotoselli armatürler kullanıma girdi.Tuvalet kağıtları kullanımı çağdaş yaşama ölçütü haline geldi.

Tek aşı iğnesiyle yüzlerce arkadaşımız aşı olurdu ! Kimseye de mikrop bulaşmazdı. Artık iğneler paralı ve tek kullanımlık fakat  yinede hastane mikrobu kapıyoruz.

Sinema filmleri arabalarla ve megafonla tanıtılırdı . Ferdi Tayfur’un “Çeşme” filminin  tanıtımı hala kulaklarımda çınlar. Şimdi devir film indirme ve korsan filmi evde izleme devridir.

Eskiden nato ve marşal yardımlarıyla süt tozu, süt ve poaça tüketimini okulda yapardık . Günümüzde hükümetimiz aynı içecekleri ve fındığı yerli malı olarak öğrencilere dağıtıyor. Nerden nereye değil mi?

İlkokulda okuma ve yazma bayramımız yoktu ama, herkes okur ve yazardı. Kimse de bayram etmezdi. Acaba bayram kelimesinin içi mi boşaldı ? Bugün okuma ve yazma bayramımız var fakat  okur ve yazar sayımız sorunlu ve utandırıcı . Demek ki sadece bayramla olmuyor?

Geçmiş, kim ne derse desin güzeldi. Ozon henüz delinmemiş, sular kirlenmemiş, taçlı turnaların soyu tükenmemişti. Geçmişin yolları topraktı, ışığı çıra, geceleri sessizdi fakat her şeyi güzeldi.

Maziden atiye yaptığımız nostalji yolculuğu bana bunları anımsattı. Belki siz yüzlercesini hatırlarsınız. Ne diyordu üstat Yahya Kemal:” Ben kökü mâzide olan bir âtiyim.”Gerçekten de ,fazla geçmişe takılmadan ve ama maziyi de unutmadan yaşamaya ve düşünmeye devam etmeliyiz. Çünkü orada çok muhteşem hayat değerleri ve filozofik anlayışlar var. Selam ve Sevgiler…

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *