Ara
Gümüşhane
Kapalı
1°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce
42,8044 %0.17
50,1756 %-0.07
5.972,23 % 0,28

FETİHLE HUZUR BULAN ŞEHİRLER

YAYINLAMA:

Osmanlı Devleti Üç kıtada yüzyıllarca hüküm sürmesine rağmen fethettiği topraklarda dilini ve dinini niçin yaymadı veya yayamadı diye bir soru geliyor insanın aklına. Osmanlının hüküm sürdüğü o topraklarda Osmanlı izleri neden yok?  Avrupalı sömürgecilere baktığımızda işgal ettikleri yerlerde kendi izlerini bu gün de görebiliyoruz. Afrika’nın birçok ülkesinde İngilizcenin resmi dil haline geldiğini ve halkın çoğunluğunun Hristiyanlığa inandığını görüyoruz. Bu meseleyi şu şekilde izah etmek gerekir. Osmanlı kültüründe yani Türk kültüründe insanların inancına, diline, yaşam tarzına müdahale edilmemiştir ve edilmeyecektir de. Ama Avrupalılar insanların yaşam tarzından tutun inancına, ibadet yerlerine kadar her şeye müdahale ederek insanları asimile etme yoluna gitmiştir. Bunu da başarmışlardır.

Bir kere şunu ifade etmek gerekir ki bir toplumun dilini zorla değiştirip onlara başka bir lisanı dayatmak zulümdür. Osmanlı Devleti böyle bir şeye hiçbir zaman teşebbüs etmemiştir. Fakat ne olmuştur. Farklı ırklara mensup insanlar herhangi bir zorlama olmadan, kendi istek ve arzularıyla zamanla Türkçeyi öğrenmişler, kendi dillerini de muhafaza etmişlerdir. Türk unsurunun yaşadığı yerlerde, Arap coğrafyasından Macaristan’a kadar birçok bölgede Türk dilinin etkisini görmek mümkündür. Bugün Mısır’a gittiğinizde halkın lisanında yüzlerce Türkçe kelimenin yaşadığını görebilirsiniz. Din tarafına gelince, Osmanlı Devleti yaptığı seferleri “İ’lâ-yı kelimetullah”, yani Allah’ın dinini yaymak için yapmıştır ve İslam dinini de çok güzel bir şekilde yaymıştır. Fakat dinde zorlama yoktur anlayışı ile Osmanlılar kimseyi, hiçbir kavmi, topluluğu zorla Müslüman yapmamışlardır. Osmanlı adaleti, Müslümanların temiz ahlak ve davranışları gayrimüslimlerin de zamanla İslam’la şereflenmesine vesile olmuştur. Bugün Arnavutluk’ta, Bosna’da, Kosova’da vs. birçok yerdeki Müslümanlar bunun delilidir. Osmanlı tarih kaynakları ve Osmanlı Arşivi’ndeki vesikalar bize, yüz binlerce gayrimüslimin İslam’la şereflendiği göstermektedir. Bu sadece Balkanlar için sınırlı değil, bilhassa Afrika ve Ortadoğu’da 400 yıl kalan Osmanlı Devleti değil de başka bir devlet olsaydı belki Müslüman ülkelerin sayısı parmakla gösterilecek kadar az olurdu. Eserlere gelince sadece Balkanlar’ı incelerseniz Osmanlı’nın binlerce eserini görürsünüz. Uç kıtada hükmettiği toprakları Osmanlılar, medeniyet eserleriyle âdeta süslemişlerdir. Sömürmediği içindir ki, yüzyıllarca insanlar buralarda huzur içinde yaşamışlardır. Bugün bazı dillerin yaygın olmasının sebebi, bu dilin yayıcısı devletlerin insanlığa hizmet ve medeniyet götürme gayesiyle olmayıp, tamamen sömürme ve zenginlikleri kendileri için kullanabilme gayesi içindir. Bu devletler, gittikleri yerlerde sömürgeci bir zihniyet ile hareket etmişler, üstüne çöreklendikleri toprakların sadece tabiî zenginliklerini sonuna kadar sömürmekle kalmamışlar, bu topraklar üzerinde yaşayan yerli halkın dilini ve dinini de bu sömürüye tabi tutmuşlardır. Görülmektedir ki Osmanlı ile bu devletlerin hareket ve düşünce tarzı tamamen birbirinden farklıdır. Şunu da hiç unutmamak lazımdır ki Osmanlı Devleti adaletle ve hakkaniyetle dört asır dünya hâkimiyetini elinde bulundurmuştur. Bugünkü devletlerin dünya hâkimiyeti ise daha elli –altmış yıllıktır. İstanbul’un fethi aynı anlayışla, aynı iradeyle, aynı ruhla yapıldığı için fetihten sonra insanlar huzur ve refah içinde yaşamlarını sürdürmüşlerdir. Fetih başka da olamazdı zaten. Bizim kadim medeniyetimizin tarihe ve bize yüklediği görev bu şekilde olmuştur. Fetih bir anlamı ile kapıları açarak bir bölgeyi, yöreyi karanlıktan aydınlığa çıkarmaktır. İstanbul’un fethi ile, dini ve ahlaki bir karanlığın, rüşvet, zina, kumar ve içkinin hayatın bütün damarlarını tıkadığı Bizans şehri huzura, mutluluğa eriyordu artık. Fatih fetihle insanların gönlünün İslam’a ısınmasını ilk günkü uygulamaları ile göstermiştir. Hiç kimsenin diline, inancına, malına, dokunulmayacak diyerek tarihin beyaz sayfalarına adını altın harflerle yazdıracaktır. Fethin 564.yılı kutlu olsun.

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *