Ara
Gümüşhane
Kapalı
7°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce
42,8125 %0.19
50,2105 %0.03
5.979,91 % 0,41
TÜRKLÜK DAVASI VE TÜRKEŞ

TÜRKLÜK DAVASI VE TÜRKEŞ

YAYINLAMA:

“TÜRKLÜK bedenimiz, İslamiyet ruhumuzdur. Ruhsuz beden ceset olur”
Alparslan TÜRKEŞ

Hocası Osman Zeki Bey küçücük Ali Arslan’ın gözlerinde ki ışığı çok evvelinden görmüş olacak ki adını;

“Senin adın Alparslan olsun ve Sultan Alpaslan’a denk bir yiğit Türk ol” diyerek değiştirir…

Küçük Alparslan’ın doğup, yetiştiği o yıllarda Piyale Paşa yadigârı Kıbrıs, sevgili Yeşilada’mızın tamamı İngiliz işgali altındadır. Ve Türk’ün istiklâlini kaybetmesinin ne demek olduğu daha çocukluk yıllarında düşünmeye başlar. Ki, O her gece Türkiye’ye gidip asker olmayı ve gelip ata-baba ocağını kurtarmanın düşüyle uyur, uyanır.

1933 yılına gelindiğinde, 16 yaşında olan Alparslan, işgal ve esaret altında yaşamaya dayanacak gücü kalmamış ve babası Ahmet Hamdi Bey ile Annesi Fatma Zehra Hanım’ı ikna ederek Türk’ün Türk olduğundan utanmadığı, boynunun eğik yaşamadığı anavatanı Türkiye’ye gelirler. Ailesi ile İstanbul’a yerleşen Alparslan’ın ilk işi Kuleli Askeri Lisesi’ne kayıt olmak olur. Ondan sonrası Türklük davasının -öldüğü 1997 yılına kadar- en büyük hadimkârı olur. 

Sene 1997. Nisan’ın dördü. İkinci çocuğum olan kızım Trabzon’da dünyaya gözlerini açtığı saatlerde Türklük davasında cumhuriyet tarihinin önemli kilometre taşlarından biri olan Alparslan Türkeş Hakk’a yürümüştü.

Trabzon Yenicuma Doğum Hastanesi’nden kızımı kucağıma almış aşağıda evrakları veriyorum. Evrakları uzattığım memurun gözleri kızarmış sessiz sessiz ağlıyordu. Yanındaki fark etti benim durumu ve babası öldü diye takıldı. Ben de başınız sağ olsun Allah sabırlar versin dedim. Yandaki memur sırıtarak babası dediğim Alparslan Türkeş vefat etti deyince ona nefretle bakarak;

“Biyolojik baba önemlidir evet ama kendini milletinin hak davasına vakfeden şahsiyetlerde babamız sayılır” dedim. 

Görüşü, fikri, felsefesi ne olursa olsun her ölüm ardından derin muhasebelere dalar ve ne olursa olsun ölmüşlerimizi rahmetle anarım. Zira hepimiz faniyiz ve mutlaka toprak olacağız.

"Cesaret, yüreklilik, atılganlık olmayan hiçbir dâva başarıya ulaşamaz” diyen bu dava erinin seksen yıllık ömrünün tek gayesi Türk birliğinin kurulması olmuştur. Ömrü vefa etmese de bugün bu bağlamda somut ve güzel adımların atılması onun ruhunu da mutmain edecektir. Onun;

“Hepiniz birer Türk Bayrağı'sınız. Bayrağı lekelemeyin, kirletmeyin yere düşürmeyin” nasihatine bugün her Türk genci sımsıkı sarılarak vatan aşkının imandan geldiğinin şuurunda olmalıdır. Zira bu vatan okulunu yarıda bırakarak cepheye giden on beşlilerin akıttığı şerefli kanla kurulmuştur. Bugün vatan, toprak, bayrak, İstiklal Marşı ve millet konularında hassasiyeti olmayanlar yarın sığınacakları bir ülke bulamayacaklardır.

Zira yine Başbuğ Türkeş’in deyimiyle;

“Türk Devletinin yenilmez, zinde hayat gücü ve Türk Milletinin teminatı ve istikbali gençliktir.”  

Mekânı Cennet olsun inşallah.

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *