TÜRKLÜK DAVASI VE TÜRKEŞ

“TÜRKLÜK bedenimiz, İslamiyet ruhumuzdur. Ruhsuz beden ceset olur”
Alparslan TÜRKEŞ

Hocası Osman Zeki Bey küçücük Ali Arslan’ın gözlerinde ki ışığı çok evvelinden görmüş olacak ki adını;

“Senin adın Alparslan olsun ve Sultan Alpaslan’a denk bir yiğit Türk ol” diyerek değiştirir…

Küçük Alparslan’ın doğup, yetiştiği o yıllarda Piyale Paşa yadigârı Kıbrıs, sevgili Yeşilada’mızın tamamı İngiliz işgali altındadır. Ve Türk’ün istiklâlini kaybetmesinin ne demek olduğu daha çocukluk yıllarında düşünmeye başlar. Ki, O her gece Türkiye’ye gidip asker olmayı ve gelip ata-baba ocağını kurtarmanın düşüyle uyur, uyanır.

1933 yılına gelindiğinde, 16 yaşında olan Alparslan, işgal ve esaret altında yaşamaya dayanacak gücü kalmamış ve babası Ahmet Hamdi Bey ile Annesi Fatma Zehra Hanım’ı ikna ederek Türk’ün Türk olduğundan utanmadığı, boynunun eğik yaşamadığı anavatanı Türkiye’ye gelirler. Ailesi ile İstanbul’a yerleşen Alparslan’ın ilk işi Kuleli Askeri Lisesi’ne kayıt olmak olur. Ondan sonrası Türklük davasının -öldüğü 1997 yılına kadar- en büyük hadimkârı olur. 

Sene 1997. Nisan’ın dördü. İkinci çocuğum olan kızım Trabzon’da dünyaya gözlerini açtığı saatlerde Türklük davasında cumhuriyet tarihinin önemli kilometre taşlarından biri olan Alparslan Türkeş Hakk’a yürümüştü.

Trabzon Yenicuma Doğum Hastanesi’nden kızımı kucağıma almış aşağıda evrakları veriyorum. Evrakları uzattığım memurun gözleri kızarmış sessiz sessiz ağlıyordu. Yanındaki fark etti benim durumu ve babası öldü diye takıldı. Ben de başınız sağ olsun Allah sabırlar versin dedim. Yandaki memur sırıtarak babası dediğim Alparslan Türkeş vefat etti deyince ona nefretle bakarak;

“Biyolojik baba önemlidir evet ama kendini milletinin hak davasına vakfeden şahsiyetlerde babamız sayılır” dedim. 

Görüşü, fikri, felsefesi ne olursa olsun her ölüm ardından derin muhasebelere dalar ve ne olursa olsun ölmüşlerimizi rahmetle anarım. Zira hepimiz faniyiz ve mutlaka toprak olacağız.

"Cesaret, yüreklilik, atılganlık olmayan hiçbir dâva başarıya ulaşamaz” diyen bu dava erinin seksen yıllık ömrünün tek gayesi Türk birliğinin kurulması olmuştur. Ömrü vefa etmese de bugün bu bağlamda somut ve güzel adımların atılması onun ruhunu da mutmain edecektir. Onun;

“Hepiniz birer Türk Bayrağı'sınız. Bayrağı lekelemeyin, kirletmeyin yere düşürmeyin” nasihatine bugün her Türk genci sımsıkı sarılarak vatan aşkının imandan geldiğinin şuurunda olmalıdır. Zira bu vatan okulunu yarıda bırakarak cepheye giden on beşlilerin akıttığı şerefli kanla kurulmuştur. Bugün vatan, toprak, bayrak, İstiklal Marşı ve millet konularında hassasiyeti olmayanlar yarın sığınacakları bir ülke bulamayacaklardır.

Zira yine Başbuğ Türkeş’in deyimiyle;

“Türk Devletinin yenilmez, zinde hayat gücü ve Türk Milletinin teminatı ve istikbali gençliktir.”  

Mekânı Cennet olsun inşallah.

YORUM EKLE
YORUMLAR
Ertuğrul ALP ALTAY
Ertuğrul ALP ALTAY - 2 yıl Önce

Allah rahmet eylesin, mekanı cennet olsun. Onca hoşgörümüze rağmen teröristleri koruyan vekillere, " biz kardeşçe yaşamak istiyoruz, ama en küçük bir bölünme teşebbüsünde savaşırız, bundan kimsenin şüphesi olmasın" diyerek uyarmıştı. Canım Gümüşhanem Ramazan'ımız mübarek olsun. İsmail kardeşim kal sağlıcakla..