Ara
Gümüşhane
Kapalı
7°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce
42,8125 %0.19
50,2105 %0.03
5.979,91 % 0,41

YUNUS ANNE DİLİ BİLİR DEDİLER...

YAYINLAMA:

Nefes almayı öğrenemedim henüz. İnsan doğarken nasıl nefessiz yaşar derseniz sesine yabancı olduğum makineler sayesinde diyemem tam olarak ama onlar vesile oluyor diyebilirim. Aslında henüz konuşacak ve anlatacak yaşta da değilim. Doğalı henüz bir sene olmadı. Annemin o güzel gözleri hep buğulu bakıyor. Acaba tüm annelerin gözleri de buğulu mudur? Ama bu dünyada görebildiğim ve başka bakış istemem diyebileceğim en güzel gözler annemin gözleri. İnsanın hüznü kalbini aşıyor. Benim annem ve babam küçük bedenimin büyük yaralarına yâr olmaya çalışıyorlar. Kalbim henüz küçük, ellerim küçük, ayaklarım küçük. Herşeyin küçüğü sevilirmiş. Bilemem ama bana kalırsa öyle. Ama ben küçük olmadan, ben bebek olmadan büyüdüm. Nefes almayı, doya doya, doymak nedir bilmeden nefes almayı istiyorum. Şimdi emeklemem lazımmış ama ben daha sırtımı yatağımdan kaldıramıyorum. Annem kucaklasa canım yanıyor. Ama yok ağlamıyorum. O beni öyle bir kokluyor ki onun benden aldığı nefesi kesmek istemiyorum. Ama annemin haberi olmasın. Aslında canım çok yanıyor. Kaburgalarım kırılacak gibi hissediyorum.Hissetmeyi hissetmemek istediğim oluyor çoğu kez. Ama iyi hissettiren insanlar da var. Bana çok hediyeler getiriyorlar. Bir sürü oyuncak geldi hemde bir sürü.Oyuncak nedir bilmesem de olurdu diyorum.Ama sakın yanlış anlaşılmasın. Elleri bana,kalbi bana,dilleri bana koşan insanlar dualarını da sarıp hediye yapıp getiriyorlar.Onlar sağ olsunlar ve en önemlisi nefesli olsunlar. Şimdi bana gelen oyuncaklar sanki konuşuyorlar. Aslında kemiklerim izin verse ben taşla, tahta ile, kırık tabak çanak ile de oynarım. Ne diyordum oyuncaklar geliyor. Ama hepsi de sanki benim elime,koluma, bacağıma düşman gibiler.Var olan uzuvlarım eyleme aykırı bir halde duruyorlar. Ben iyi olayım da bütün oyuncaklarımı hasretini çektiğim arkadaşlarıma vereceğim. Omzuma elini atan bir dost ile yürüdüğüm bir yol bana yeter. 

Şimdi bana bakan gözler yasta. Yas yaşı akıtıyor. Geldik, gördük, gidiyoruz kadar kısa bir dünyada yaşıyoruz. Geldim ama göremedim henüz. Gün göreceğim günlerimin olmasını, dizimi kanata kanata koşacağım dermanlı bacaklarım olmasını ve de nefes alacağım bir dünyanın olmasını istiyorum. Dua ve umutun çok şükür ki bir ücreti yok. Maddeye mana verenin bana da elbette bir mana ve ödül vereceğine inanıyorum. İnanmak bedenin azabı, sancısı ama ruhun da gıdasıdır. Şimdi ne desem karanlık geceleri, şimdi ne çok ağlasam sancılı gündüzleri anlatamayacağım. Annemin en çok annemin gözlerinden alın hüznünü. Onun yüzüne çiçekler, güneşli günlerin ışığı yakışır. Onun diline acılı, sancısı kâinatı inleyen ağıtlar değil şükre müptela dualar yakışır. 

Anne olmak acaba sadece benim anneme mi zor? Hiç olur mu diyor bedenimin sancısının en kokulu,en temiz,en içten duacısı.Sen benim en kolay, en masum, en şefkatli sabrımsın.Annelerin ayaklarının altına cennetin serildiği o müjdenin bendeki sebebi sensin der hep bana. 

Koşacağım sokaklar, yürüyeceğim yollar, yazacağım kalemler, çizeceğim defterler, yiyeceğim ekmekler ağlasın beni. Göz yaşları ab-ı hayat olurda belki bende şifa ile vuslat ederim. En güzel vuslatım en büyük duamdadır benim. Beni, nefesimi,elimi,ayağımı ve şu an müebbet ile bağlı olduğum beşiğimi hatır ile hatırlayın...

Annesi gül koklasa, ağzı gül kokan çocuk;

Ağaç içinde ağaç geliştiren tomurcuk.. 

Necip Fazıl Kısakürek

Yazan yazdı, ahı aldı göğe çaldı

Gök yarıldı, toprağı sel aldı...

Dese bu yazıyı yazan ne önemi var.Bizimkisi kalem şimşeği kadar ancak deftere gölge edecek türden bir yangın çıkarır. İçinde yanmayı aşan, ateşi yüreği yakan, susarak bağıran, duayı diline dolayan, gecesi zifiriden a'lâ, gündüzü unutan, dermanı arayan yaralı yüreklere, özümde hissettiğim köz ile yan yana,kalp kalbe,el eleyiz ifadelerinin sessiz çığlıklarını haykırıyorum...

Savaşçı Mücadeleci (bir küçük) Adama...

Yunus Emre Kaçan'a miski amber kokulu şifalar olsun...

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *