MARATON KALDIĞI YERDEN...

Yaz tatilinin bitişi ile çalan zil sesi ile birlikte irkilerek uyandık…

Maraton kaldığı yerden devam ediyordu…

Sadece öğrenciler değil, velisi, öğretmeni, servisçisi, kırtasiyecisi, esnafı ile birlikte koşturmaca başlıyordu.

Yıllardır rayına bir türlü oturtulamayan eğitim sistemi ile birlikte bu yıl ne tür yenilikler ve değişiklikler bizleri bekliyordu.

Üniversiteler kontenjanlarını ne kadar doldurabilmişlerdi?

Şehirler, kısa bir süreliğine de olsa ev sahipliği yapacakları öğrenciler için hazır mıydı?

Tüm bu hengâme arasında zil sesi ile uyanmıştık yeni döneme…

Yarış atları gibi yine sürdük çocuklarımızı okul yollarına

Veliler 3 ayda olsa kafalarını dinlemişlerdi, şimdi stres öğrencilerden çok velilerde…

Bunca zamana, onca emeğe rağmen hala eski günlerdeki başarılardan söz ediyorsak, büyüklerimiz geçmişi hasretle ve de daha iyi olduğuna dair inatla anlatıyorsa bu gün hala gerilerdeyiz demektir.

Geçen yıllara rağmen aslında çok daha iyi seviyelerde olmalıydık.

Gelişen çağa, kolaylığa rağmen öğrenciler, talebe modundan çıkmış, idrak ve umurdan eksik ise çağlar gelişse de değişmeyecek olan gerçekler var…

Yeni nesil nereye koşuyor?

Ne için okuyor, ne için çalışıyor?

Okumak iyi bir meslek edinip para kazanmak mı? Yoksa kültürlü, bilgili, bilinçli bir birey olarak kendine, ailesine ve topluma katkı sunmak mı?

Mesele adam olabilmek mi yoksa adam görünmek mi?

Zihinleri meşgul eden, beynin damarlarını zorlayan birçok sorularla çaldı ders zili…
Yeni nesil yeni nesil diye hayıflanırken kendimizi de bir iğne batırmadan geçmeyelim.

Eğitim terazisinde Zengine kolay, fakir olana zor mantığı adaleti bulmadıkça düzelmesi çok zor diyenleri duyar gibiyiz. Meseleye adamlığı satın almaktan bakacak olursak göreceğimiz budur ama adamlığı nasıl koyacağız teraziye…

Dışını paralarla doldurduğumuz çocuğumuzun içini nasıl dolduracağız? Eğer, kursağında yoksa istediğimiz kadar uğraşalım nafile. Ama kursakta biraz eğitimle olmaz mı? Bu kadarda umutsuz olmayalım o zaman nerde kaldı eğitimin anlamı… Önce Adam olmayı öğretelim çocuklarımıza, sonra Adam kalabilmeyi… Bu ikisini öğrendikten sonra işi, mesleği ne olursa olsun sıkıntı yoktur ve kimsede mahzun olmayacaktır. Adam olmak istiyorsak önce biz adam olacağız ki çocuğumuzda adam olsun. Güzel Ahlak sahibi olursak adam oluruz, bu ahlakta kalabilirsek adamlığımız yere düşmez ve çocuklarımızda adam olur. Birde adam olarak da ölebilirsek ne mutlu bize…

Adam doğulmaz, Adam olunur diyenlere

Son söz

Zor olan Adam kalabilmek…
………..
Maraton devam ediyor…

Sevgi ve Saygılar…
 

YORUM EKLE