ÖĞRETMENLER ODASI

Eğitim, benim 33 yıllık babamdan aldıklarım ve 20 yıllık da kendi tecrübelerimden sonra kocaman bir “HİÇ” dediğim kavram. Ama nerede? Elbette “Türkiye’de…

Çünkü M. Kemal Atatürk’ün bu ülke için ne büyük bir lider olduğunu, bir milleti özgürlüğüne kavuşturduğunu, köhnemiş bir imparatorluktan yeni ve modern bir devlet çıkardığını, Serv anlaşması’nı bir paçavra yapıp yırtıp attığını kavrayamayan öğretmenler türedi son yıllarda. Bunlar Yunanistan’a bağlanmayı kurtuluş gören zıp zıp beyinlilerdi. Beyinleri kirada, akılları tatilde olan bu kişiler eğitimin yüz karası olmaya devam etmekteler. Kendilerini yüce görseler de onlar birer cüce hükmünde zavallılardan ibaret.

Çünkü eser sahibi, üreten yazar-şair, araştırmacı kavramları bizim eğitim sistemi için hiçbir şey ifade etmiyor. Hatta bu tür çalışma yapan öğretmenler, boş işlerle uğraşıyor (!) Birilerine göre…

Çünkü öğretmenin değeri yok. Onun haklarını koruması gerekenlerden bile hakaret işitebiliyor.

Çünkü öğretmenleri basite alan akil insanlar yaratıldı. Sendikalar onun kanını emmekle meşgul mesela…

Çünkü üretken öğretmenin bu çabalarına bir selam dahi veren yok. Kıskançlık içinde görmezden gelinmekte bu öğretmenler.

Çünkü çalışan ile çalışmayanı ayırt eden bir irade, yönetim, resmi kurum yok.

Çünkü öğretmenlerine güvenmeyen bir müdürler, müdür yardımcıları ordusu yaratıldı. Müdür ve yardımcıları “Bizdense iyi, cici; bizden değilse kötü, pis…

Çünkü kurtuluşun eğitimde olduğuna, cehaletin yenilmesi gereken en büyük hastalık olduğuna dair kanaat; yerini para, şan ve şöhret düşkünü kişileri tatmin edilmesine ilişkin inanca bıraktı.

Çünkü pek çok alanda olduğu gibi eğitimde de yağcı, şakşakçı kesimler itibar görür oldu. Bakanlıkta tanıdık edinme gayretiyle Allah’ın selamını bile kesen tanıdıklarım oldu. Hatta oğlunun adını bir kesim politikacıların dikkatini çekmemek için değiştirmeyi bile düşünen karakter(siz)lere tanık oldum. Bunlar her devrin adamları çıktı ne yazık ki… Öğretmen olamadılar meslekte geçen yıllara rağmen.

Çünkü öğretmenlerin içinden öğretmenliği hak etmeyenler türedi.

Çünkü “Başka çarem yoktu. Ben de öğretmen oldum.” Diyen sefiller yaratıldı.

Çünkü “Hiçbir şey olmazsam öğretmen olurum.” Diyen nice diplomalı sonuç itibarıyla öğretmen yapıldı.

Neyse şimdi gelelim asıl meseleye. Öğretmenler odasının neyi ifade ettiğine değinmek istiyorum bu yazımda.

Öğretmenler odası, bilginin ve tecrübenin paylaşıldığı bir ortamdır. Farklı bilgi düzeyi ve farklı kültürel gelişmişlik düzeyine sahip öğretmenler, bu ortamda etkileşime geçerler. Fikir alışverişinin sağlandığı bu ortam, meslekî gelişim ve kişisel gelişim açısından son derece önemlidir.

Eğitim alanındaki gelişmeler, öğretim yöntem ve teknikleri, öğretmenler odasında konuşulur. Sorunlar ve çözüm önerileri burada şekillendirilir. Eğitim sisteminin içindeki bu kişilerin çözüm önerileri Millî Eğitim Bakanlığı’nın ilgisini çekmese de Türk eğitim tarihinden bugüne kadar gelen pek çok sorununa çözümü niteliğindedir. Elbette Bakanlığımız onların görüşlerine kulak verirse(!)

Yıllar önce, tam tarih veremeyeceğim ama 2006 yılı olabilir, bir toplantıya çağrıldık. Güya birileri öğretmenlerin Türk eğitim sisteminin gidişatından memnun olmamış ve kendilerince eğitimin asıl unsuru olan öğretmenlere kulak vermeyi düşünmüşler. Ne iyi, ne hoş… Ancak bu toplantıdan yıllar olduğu halde bir dönüt alamadık. Ayrıca niye böyle bir toplantıya ihtiyaç duyduklarına da hala bir anlam veremedim(!) Çünkü iş olsun diye çağrılmışız diye bir görüş hasıl oldu bende. Bu toplantıda eseri olan öğretmenlerden bu üretkenlikleri dolayısıyla yararlanmak istediklerini belirtmişlerdi. Hem de böbürlene böbürlene… Lakin her şey boşmuş. Her vakit olduğu gibi bu bir afaki nutuk olarak kaldı.

Türk eğitim sisteminin bütün sorunlarına çözüm bulan öğretmen, devlet memuru olma baskısıyla çözümün bir parçası olmaktan uzaklaştırılmıştır. “Gözlerimi kaparım, işimi yaparım” anlayışını her kesime dayatan siyasî otoriteler, öğretmene gerekli önemi vermemekle kalmamış; onu her geçen gün toplum nazarında küçük düşürmüşlerdir. Maddî ve manevi saygınlığını kaybetmiş olan öğretmen; toplumda, okulda, evde karşılaştığı sorunlara duyarsızlaştırılmıştır. İlke ve ülkü sahibi öğretmen olmaktan uzaklaşmış ya da uzaklaştırılmış öğretmen, pek çok konuda kendine olan güvenini kaybetmiştir.

Öğretmenler odası, farklı düzeylerde karakter sahibi insanların bulunduğu bir ortamdır. Okul ortamının bilgi merkezi konumunda olan öğretmenler odası, okulun dış dünyaya açılan penceresidir. Öğretmenler odası, öğretmenlerin akıl ve gönül dünyasının harmanlandığı, birbirlerine sunulduğu bir tiyatro sahnesidir. Eğitime, öğretim yöntem ve tekniklerine yönelik senaryoların yazıldığı yerdir. Öğrenci ve öğretmen iletişimine yönelik diyalogların dillendirildiği laboratuvardır.

Öğretmenler odası, her türlü insanî ilişkilerin tanılandırıldığı bir iletişim merkezidir. Her türlü duygunun eğitimci duyarlılığıyla yeniden ele alınıp yorumlandığı duyarlılık odasıdır. Öğretmenler odası, bireysel farklılıkların önemsendiği bir ortamdır. Eğitim ve öğretimin merkezinde öğrencinin bulunduğu modern bir düşünce odasıdır. Ana unsur olarak öğrenciyi ve onun ruh dünyasını hareket noktası kabul eden öğretmen, öğretmenler odasındaki tavrıyla yetenekleri keşfeden bir kâşiftir.

Ne zaman üreten, yazan, çizen, okuyan ve çalışan öğretmenler korunur, gözetilir, ödüllendirilir işte o zaman ben eğitim sistemimizde bir düzelme var diyeceğim. Aksi takdirde yönetime kim gelirse gelsin, ülkeyi kim ele geçirirse geçirsin (Demokratik yollarla(!) değişen hiçbir şey olmaz. “Böyle gelmiş böyle gitmez efendiler! Artık bir adım atın lütfen… Çünkü nesiller boşa gidiyor.”

Bu konuda görüşüne müracaat ettiğim babam, son sözü söylüyor ve diyor ki:

Akıl olmayınca başta; ne kuru da ne de yaşta,

 Ne yazık ki eğitimimiz yıllardır HASTA…”

 Ben de diyorum ki:

“Hasta olan yalnız eğitim mi?

 Bana kalırsa HERKES hasta…”

Allah’a emanet olunuz. Aklınız ve gönlünüzle yolunuz açık; alnınız ak olsun.

YORUM EKLE
YORUMLAR
İlhami Göksel
İlhami Göksel - 6 yıl Önce

Ağzına yüreğine sağlık dostum.

Muzaffer ARSLAN
Muzaffer ARSLAN @İlhami Göksel - 5 yıl Önce

Teşekkür ederim kıymetli dost. Yıllar bana bunları öğretti. Gönül isterdi ki olumlu bir şeyler yazayım. Lakin meslek hayatımda çok ama çok karakter zayıflığı olan, her devrin adamı olmayı şahsiyet edinmek zanneden kişiyle karşılaştım. Allah bu milletin yardımcısı olsun. Bu kişilerle çağdaş uygarlık seviyesine ulaşmak mümkün değil. Yerinde sayan koltuğa yapışmayı ilke edinen nice seviyesize inat yaşasın Türk milletinin aydınlık geleceğine çalışan meslektaşlarım.