RUHUMUZA EL FATİHA

İki cenazeyle başladım haftaya. Gündemim değişti haliyle. İlk defa kaybetmiyorum birini, ama ilk defa tanıklık ettim birinin ölümüne. İlk defa bu kadar yakınımda, ensemde hissettim ölümün soğukluğunu. Can çekişmesini gördüm, son nefesini verişini.. Salasını dinledim, yıkadılar, kefenlediler ve nihayet alıp götürdüler. İşte bu kadar kısa her şey. Şöyle bir baktım da giderken, ne boş şeylerin derdine düştüğümü anladım. Giderken bize kalan üç beş metre bez imiş. Okul, iş güç, aile, çocuk derken dolduruyoruz hayatımızı. Sanki bize ölümsüzlük biçilmiş, sanki biz hiç ölmeyeceğiz gibi. Öylesine aidiz ki bu dünyaya.. Bir saat sonramız bile belli değilken bizler aylar hatta yıllar sonrasına planlar yapıyoruz. Ölüm gerçeğini cenazeden cenazeye hatırlıyoruz. Oysa ölüm de bir parçası bu hayatın tıpkı doğmak gibi.

Misafirlikten öte nedir ki bu dünyayla bağımız. Emanetten öte nedir ki bu tatlı canımız. Sitem etmek kolaydır; Allah’ım ne bitmez çilem varmış diye. Daha neler göreceğiz kim bilir neler sığdıracağız şuncacık ömre. Düzen bunun üzerine kurulu. Birileri can verirken birileri merhaba der dünyaya. Yaşamaktır aslolan ama amacını unutmadan. Elbette dünyanın düzenine ayak uyduracağız, elbette yaşayacağız ama gideceğimiz yeri de hatırlamalı. Dünya kadar ona da hazırlık yapmalı. Zira giderken üç metre bez kurtarmaz bizi.

Gülümsemek sadakadır, selamlaşmak sünnettir, namaz ibadetlerin en güzeli, oruç bedenin şifasıdır. İnsan ki yaratılmışların en şereflisi, meleklerin bile güzelliğine secde ettiği.. Kulluğumuz laftan öteye geçemez muhakkak ama hiç değilse bir şükrü çok görmemeli.

Dedikleri gibi;

Hayat iki ezan arasında
Bir mesafedir kısa mı kısa
Biri kulağına okunan doğduğunda
Diğeri ölümünde verilen sala..


SENA ÇUBUKCU
YORUM EKLE