Salih Bey Köprüsü (11)

Süleyman önde kızı arkada Kurt Boğazına kadar tek kelime konuşmadan vardılar. Gülizar, yola çıktığı andan itibaren sağ avcunu sıkıyor, Salih beyin elinin sıcaklığını hala avucunda hissediyordu. Konuşmadan yürüyen babasına seslendi:

-Baba, yetişemiyorum sana biraz yavaş yürü. Yola çıktık çıkalı bir kelime konuşmadın.

Kırçılın Süleyman, kızının seslenmesi üzerine durdu.

-Farkında değilim kızım, gel biraz dinlenelim.

Patika yolun kenarına baba kız çömeldiler. Akşam olmak üzereydi.

-Karanlık olmadan Kurt Boğazı’nı geçelim dedim kızım ama biraz dinlenelim. Yolumuz az kaldı, soluklanalım.

Karşı tepeden aşan güneşe bir süre baktı baba-kız. Yayladaki köpeklerin havlaması kendilerine kadar geliyordu.

-Karabaş ne yapıyor acaba baba, mutlaka yolumuzu bekliyordur.

-Bekliyordur.

Kırçılın Süleyman, Asım Çavuşla konuştuklarını molayı fırsat bilerek bir dizi anlattı kızına.

-Sen ne dedin baba?

-Olur dedim kızım. Bizim için de iyi olur.

-İyi olur baba, rahat ederiz. Bizim için biraz zor olacak ama dağ, taş dolaşmaktan kurtuluruz. 

-Kurtuluruz.

-Ha bir de bayramdan sonraki ilk gün büyük bey yaylaya gelecek.

-Büyük bey mi?

-Evet kızım, senin yaptığın kuymağı küçük bey anlatmış büyük beye o da bir de biz yiyelim Gülizar kızımızın yaptığı kuymaktan dedi.

-Gelsin baba, beyimize kuymağın en iyisini yaparım, derken gözlerinin içi parladı. Küçük bey de gelir onunla mutlaka.

Süleyman, kızının karşı çıkmaması hoşuna gitti. Kuymağı bahane edip Gülizar’ı istemesin benden. İsterse ne derim acaba? Bir gün gelip kızımdan zaten ayrılacaktım. Kızımın da küçük beyde gönlü var. Mutlu olurlar inşallah, diye düşündü.

-De hadi kızım kalkalım.

-Kalkalım baba.

Tekrar yola koyuldular. Gülizar sevinçten adeta uçuyordu. Onlara öyle bir kuymak yapacağım ki, ömürlerinde öyle kuymak yememiş olacaklar. Büyük beyin yanında Gülbahar ana, küçük bey de olur herhalde. Büyük bey yalnız gelmez. İçinde fırtınalar kopuyordu. Öyle hızlı yürümeye başlamıştı ki, babasını nerede ise geçecekti. 

Xxx

-Baba, dedi Salih Bey, ben Şahım’la biraz dolaşacağım.

-Akşam yakın Salih, bu saatte ne dolaşması oğul?

-Polatların Ahmet amca var ya Çit Deresi’nde onlara bayramlık almıştım hem onu götüreyim hem de hal hatır sorayım baba. Geç kalmam gelirim.

-Geç kalma Salih. Benim de çok selamımı söyle.

-Merak etmeyin geç kalmam.

Çevirme kapısından çıktı, Şahım’a bindi. Köy içinden çıktıktan sonra Şahım’a deh dedi. Salih bey hem gidiyor hem de Gülizar’ı düşünüyor. İlk gördüğüm günden beri aklımdan çıkmıyor. Ya bayramda tokalaşmamız. Elini yaklaştırdı, avucunun içini öptü öptü. Gülizar’ın elinin sıcaklığının hala durduğunu hisseder gibi oldu. Babam bayram sonu kuymak yemeğe beni de götürür mü yaylaya? Çok akıllı benim babam çok…Kuymak bahanesine Gülizar’ı istemesin bana… Asım Çavuş bu ne yapacağı belli mi olur? Kesin Gülizar’ı isteyecektir, kesin. Beni götürmezse ben de Şahım’a yaylanın etrafında gezer dururum. Olur mu, olmaz, bir gören olursa ne der?

Xxx

-Hanım olmadı çay?

-Oldu oldu.

-E, ne duruyorsun, koy iki bardak da gel hele.

Gülbahar hatun bardakları bileğinin üzerine koydu. Son günlerde sabırsızlanan Asım Çavuş’a:

-Ne oldu sana, karnı geniş Asım Çavuş, sabırsız biri durumuna geldi.

-Nasıl sabırsızlanmam hatun, bey oğluma kısmet çıktı. Yıllardır bugünü beklemiyorduk mu?

-Doğru dersin de böyle işler aceleye gelmez. Sabırlı olmak lazım. Kızı istemek var, söz kesmek var, nişan var, düğün var.

-Ben hepsini bir arada yapacağım.

-Nasıl yani?

-Söz kestikten sonra nikah ve düğün bir arada olacak hatun.

-Olur bey olur, hele bir isteyelim, söz keselim.

Xxx

Salih bey, Polatlıların Ahmet’in evinin önünde Şahım’dan indi. Polatların Ahmet, 90 yaşında olmasına rağmen hala dinç görünüyordu. Karısı Sündüz ana ondan beş yaş kadar küçüktü. Karı koca gerek komşuların gerekse Salih beyin yardımları ile geçinip gidiyorlardı. Tek çocukları Kemal, askerliği sırasında apandisti patlamış ve hayatını kaybetmişti. Cenazesi Malatya’da toprağa verilmişti.

Salih bey, her iki tarafı da ağzına kadar dolu heybeyi Şahım’ın eyerinden alarak, ahşap binalarının kapı önünde oturan karı-kocanın yanına geldi. Heybeyi kapıdan içeri koydu. Her ikinin de ellerini öperek bayramlarını kutladı. 

-Nasılsın Ahmet dedem, Sündüz anam? Bir sıkıntınız var mı? 

-Sağol bey oğlum, bize sıkıntı bırakmıyorsun. Her ihtiyacımızı karşılıyorsun. Senin gibi beyi olan, sıkıntım var derse yalan söylemiş olur benim bey oğlum, dedi Polatların Ahmet. 

-Ben her zaman gelemiyorum dedem, bir derdiniz bir sıkıntınız olursa komşunun çocuğuyla mutlaka haberinizi bekliyorum.

-Olur benim iyilik meleği beyim. 

-Ana heybeyi boşalt, babam geç kalma dedi bana, gecikmeyeyim.

-Hemen bey oğlum.

Salih bey yaşlı karı kocanın ellerini bir kez daha öperek, boşalan heybeyi, Şahım’ın eyerine yerleştirdi, bindi deh dedi.

Xxx

Çevirmeden içeri girdiğinde Kötünün Hüseyin, Asım çavuş ile sohbet ederken gördü. 

-Hoş geldin Kötünün Hüseyin, getirdin mi defteri?

Ayağa kalktı, veresiye defterini Salih beye uzattı. Defteri iyice inceleyen Salih Bey:

-Bayağı kabarık defterin Kötünün Hüseyin.

-Biraz öyle beyim, çoğu veresiye alıyor. Bu aylar böyle oluyor.

-Otur, otur ayakta durma geliyorum. Konağa girdi, elinde bir miktar parayla geri döndü, Kötünün Hüseyin’e alacağı kadar parayı uzattı. Herkesin borcunu sil Hüseyin.

-Olur beyim, dedi, Asım Çavuş’un elini öptü.

Asım Çavuş, oğlunun bu davranışından çok mutlu olmuş olacak ki:

-Sen nasıl bir beysin benim oğlum, gel hele eğil.

Eğilen oğlunun alnından öptü. -Hep böyle kal benim bey oğlum, beyler beyi bey oğlum.

Xxx

-Bir bey çoban kızla evlenir mi?

-Hem de Kırçılın Süleyman’ın kızıyla.

-Bir beye yakışır mı?

-Köylerde kız mı kalmadı?

-Nice güzel kızlar var

-Hiçbirine bakmıyor

-Gitti bula bula bir çobanı buldu.

Zermut, Salih bey ile Gülizar’ı konuşuyordu, çeşmede, tarlada, bostanda, bahçede, ahırda. 

-Devlet kuşu kondu Gülizar’ın başına.

-Devlet ki ne devlet.

-Bayram sonu da istemeye gidilecekmiş.

-Allah’ı var, Gülizar da güzel

-Hem de çok.

-Bey de yakışıklı.

-Çoban babanın, çoban gelini.

-Öyle deme kız.

-Büyük bey de bey ama

-Sandık dolusu paraları varmış.

-He ya.

-Ne yapacaklar bu kadar parayı?

-Gülizar’ın yediği önünde yemediği arkasında.

-Hiç sorma.

-Küçük bey Şeytan Kayalıklarına kemer köprü yaptıracakmış kız.

-Yaptırır.

-Düğünleri de büyük olur.

-Çok kız Şahım’a binmek istiyordu, umut kalmadı.

-Gülizar’a nasip olacak Şahım’a binmek.

-Kaval çalmayı da bırakır.

-Bırakır tabi, bey karısı kaval çalar mı?

-Çalmaz…

Salih bey ile çoban Gülizar’ın adları dilden dile, köyden köye, yayladan yaylaya yayılırken, Ardasa kasabasında da konuşuluyordu, Bey ile çoban kızın aşkı…

(Devamı var)

YORUM EKLE