Salih Bey Köprüsü (78)

-Ustam, köylülerimizle de görüştüm. Derler ki, biz taşı çıkarırken, ustalar da taşı çıkardığımız yerde tarasalar, taraması yapılan taşları taşısak, ne dersin?

-Olur beyim. Taşı çıkardıkları yerde biz taramayı yaparız. 

-Bu konuda anlaştık. Peki köprü için tezgahı ne zaman kuracaksınız?

-Eğer yeterli keresteyi temin ederseniz bizim için sorun yok, tezgahı hemen kurarız.

-Kaç tane direğe ihtiyacınız olacak, listesini çıkarıp bana verseniz, ben bu güzergahtaki köylerden temin edebilirim.

-Tamam beyim, kaç tahtaya üç-beş fazlası ile direkler de dahil olmak üzere listeyi sana veririm. Yarın kahya gelsin benden listeyi alsın beyim, siz bir daha gelmeyin.

-Kasabadaki malzemeyi ne zaman getirelim?

-Şimdi getirtebilirsiniz. Köprüyü yaparken kiremitler toz haline getirilir.

-Sizinle çalışacak kaç kişiye ihtiyacınız olur?

-On kişi yeter beyim, bunların beşi benimle beşi de Cemal ile çalışırlar. Cemal bir tarafta ben bir tarafta çalışacağız.

-Tamam usta.

Xxx

Kahya Kerim, akşama doğru konağa döndü. Karaca’yı seyis Murat’a teslim ettikten sonra konağın kapısını çalarak içeri girdi. 

-Gel bakalım kahya, ne yaptın, görebildin mi muhtarları?

-Gördüm beyim hepsi yarın öğlene doğru burada olacaklar.

-Güzel.

-Beyim, gelirken ustalara uğradım, bir ihtiyaçları var mı diye.

-Akıl ettin kahya, var mı bir şeye ihtiyaçları.

-Yok beyim, yalnız bana bu kağıdı verdiler. Köprü için gerekli olacak kerestenin listesi varmış.

-Bu iyi oldu kahya, yoksa ben uğramak zorunda kalacaktım. Baba-oğul hızlı çalışıyorlar.

-Öyle beyim. 

-Tamam kahya, yarın gelecek muhtarları karşıla, doğruca benim çalışma odama alırsın.

-Tamam beyim, var mı bir isteğin?

-Yok kahya.

Xxx

Zermut Muhtarı Temel, Haviyana Muhtarı Mustafa, Çitisağır Muhtarı Ali Osman, Çitikebir Muhtarı İhsan, Adisa Muhtarı Enver ve Avliyana Muhtarı Bekir, konakta Salih Beyin çalışma odasındaydılar. Hepsine “hoş geldiniz” diyen Salih Bey:

-Bildiğiniz gibi, Şeytan Kayalıklarına yapılacak kemer köprü için Horasan’dan baba oğul iki usta getirttik. Şu anda yapacakları köprünün planı üzerinde çalışıyorlar. Hepinizden isteğim var.

Elinde kereste listesi yazılı kağıdı, Adisa Muhtarı Enver’e uzattı:

-Muhtar, senin köyünde hızarcı çok, sana verdiğim listedeki malzemeyi temin edebilir misin?

Listeyi gözden geçiren Muhtar Enver:

-Temin ederim beyim.

-Kaç günde temin edersin?

-Bir hafta içerisinde temin ederim beyim.

-Güzel, Avliyana Muhtarı Bekir’e dönen Salih Bey, muhtar senin köyünde katır çok var. Bu keresteleri Adisa’dan Şeytan Kayalıklarına taşıtabilir misin?

-Taşıtırım beyim.

-Kaç günde taşıtırsın?

-İki günde keresteler Şeytan Kayalıklarında olur.

Çitikebir ve Çitisağır muhtarlarına döndü bu kez Salih Bey:

-Muhtarlar, dedi, bizim köyden on beş kişi ustalarla çalışacak. Sizlerden de köprü için kullanılacak taşı, hepinizin de bildiği Şişman Mahmut’un evinin üstünden çıkarılacak. Taş çıkarmada Zermut’tan beş kişi çalışacak. Çıkarılan taşlar, ustalar tarafından tarandıktan sonra, Şeytan Kayalıklarına taşınacak. Köylerinizden taşı taşıtabilir misiniz?

Her iki muhtar da “Taşıtırız beyim” dediler. 

-O zaman herkesin yapacağı iş belli oldu. Bizim köyden beş kişi taşı çıkarırken, on kişi de köprü yapılırken, ustaların yanında çalışacaklar. 

Haviyana Muhtarı Mustafa:

-Beyim, bizim köy için bir şey söylemedin. 

-Doğru dersin muhtar, sizin köylüler de kemer tamamlandıktan sonra yapılacak duvarlar için taş taşıyabilirler mi?

-Ne demek beyim elbette taşırlar.

-Tamam muhtar. Çalışacak olanlar emeğinin karşılığını alacak.

-Aman beyim ne karşılığı, bu köprü sadece senin için yapılmıyor, bütün köylüler için yapılacak. Bunun karşılığı olur mu?

-Olur muhtar Ali Osman. Ben bir hayır iş yapmak istiyorum. Yaptığım bu hayır için çalışanların emeğinin karşılığını vermek isterim. Bunu da çalışacak olan köylülerinize söyleyin.

-Söyleyeyim beyim almazlar.

-Almazlar.

-Almazlar.

-Almazlar.

-Almazlar.

-Almazlar.

-Sizler yine de söyleyin.

Xxx

Taş çıkaracak olan köylüler çoktan işe başlamışlardı. Çıkarılan taşları baba-oğul iki usta taraklıyordu. Taraklanan taşlar için Çit köylerinden gelen köylüler, taşları öküz arabasına yerleştiriyorlardı. Keresteler ise Adisa’dan Avliyana’dan gelen katırcılar tarafından Şeytan Kayalıklarına taşınıyordu. 

Ekim ayının sıcak günlerinde Çit Deresi köylerinde birlikteliğin en güzel örneği yaşanıyordu.  Altı köy birlik olmuş, Çit Deresi’nin can aldığı Şeytan Kayalıklarına yapılacak olan köprünün heyecanı yaşanıyordu. Haviyana Deresi’nden sonra bir türlü ağaç köprünün dayanmadığı kayalıklar artık rahat geçilecekti. Bütün köylülerin mutluluğu şimdiden gözlerinden okunuyordu. 

Çalışmaların üzerinden on beş gün geçmişti ki, köprünün kemeri için taşlar hazırlanmış, Şeytan Kayalıklarına taşınmıştı bile. Adisa köyünden keresteler ise çoktan istif edilmişi. Haviyana köylüleri ise durmadan Şeytan Kayalıklarına taş taşıyorlardı.

-Cemal, oğlum ne dersin köprünün iskelesini kursak mı?

-Baba sen bilirsin ama, şansımızdan mı ne havalar güzel gidiyor. Birlikte bakmıştık. İskele, dereden çok aşırı bir sel gelmezse iskeleyi alma imkanı yok.

-Ben de öyle düşünüyorum.

-O zaman kuralım iskeleyi. En azından kemeri tamamlarsak duvarları gelecek yıl da yaparız. 

-Kuralım baba.

Baba Hüseyin ile oğlu Cemal, köylülerin de yardımı ile bir hafta içerisinde hilal şeklindeki iskeleyi kurdular. Onlar iskeleyi kurarken muhtarlar aracılığı ile köylerden yumurta toplandı. Kiremitler kırılarak toz haline getirildi. İnce kum ise hayvanlarla taşındı. Hayri Ağa’nın hanından kireç de getirilmişti. Hüseyin usta Horasan harcının nasıl yoğrulacağını tarif etti köylülere. 

Kum yığınının ortası genişçe açıldı köylüler tarafından. Önce kireç, kiremit tozu açılan yuvarlağın içine döküldü. Köylerden getirilen yumurtalar kırılarak sarısını ayırdılar, beyaz kısımları kireç ve kiremit tozunun üzerine akıtıldı. Dökülen su ile bulamaç hale gelinceye kadar küreklerle karıştırıldı. 

Yapılanları büyük bir özenle izliyordu Salih Bey, yanında kahya ve seyisle. Baba Hüseyin bir tarafta, oğlu Cemal ile karşıdan besmele çekerek çalışmaya başladılar. Taraklanmış taşlar bir bir diziliyor, hazırlanan Horasan harcı ile birbirlerine bağlanıyordu.

Salih Bey, sabah geliyor, akşama kadar çalışmaları izliyordu. Öyle ki, kara demlikle çayı demleyerek usta ve köylülerin dinlenmek için ayırdıkları zaman içerisinde birlikte çay içiyorlardı.

-Hüseyin usta beklediğimden daha erken bitecek köprü.

-Öyle beyim. Bu gidişle kemer kısmını birkaç güne bitiririz. Eğer havalar böyle giderse her iki tarafa yapacağımız yan duvarları da yapabiliriz. Ancak, ben derim ki duvarları gelecek bahara bırakalım. 

-Bu dereyi biraz bilirsin Hüseyin Usta, buradan bir sel geldi mi önüne ne gelirse silip süpürüyor.

-Silsin süpürsün beyim. Çok çok sele gidecek olan iskeledir.

-İskele gittiğinde köprü yıkılmaz mı usta?

-Yıkılmaz beyim. Zaten biz kemeri tamamladığımızda iskeleyi sökeceğiz.

-Öyle mi?

-Evet beyim.

-Yani köprü yıkılmayacak.

-Olur mu beyim, niçin kemer köprü demişler adına. Artık taşlar birbirine kemer şeklinde harç ile bağlı. Aslında köprüden geçilir. Ancak, rahat geçmek için her iki tarafa da sağlı-sollu duvar yapacağız ki, köprünün üzeri düz olsun.

-Anladım.

-Havalar iyi giderse onu da yaparız.

Xxx

Oğlu Aslan’ı ve süt kardeşi Gülizar’ı seven Salih Bey, yaşadığı acı günleri unutmaya çalışıyordu. Kendisini oğlu Aslan ile Şeytan Kayalıklarına yapılacak köprüye adeta adamıştı. Yatıp-kalkıp köprüyü düşünüyordu. 

Salonun ortasındaki sobaya odun atan Gülbahar Hatun:

-Salih, nasıl gidiyor köprü çalışması?

-Çok iyi ana, ustalar ara vermeden çalışıyorlar. Köprünün kemer kısmını hemen hemen bitirmek üzereler.

-Çok iyi. Peki Karadüz’den getirilecek su ve yapılacak havuzun durumu ne Salih’im?

-Doğru dersin ana hep köprüye odaklandığım için havuz ve arkı unuttum. Bugün köprüye gitmeyeyim. Havuz ve ark işine bakayım.

-İyi edersin oğul. Baban rahmetli havuz ve Karadüz’den getirilecek su için çok uğraşmış, köylülere söz vermişti.

-Tamam benim anam, bugün o işe bakacağım.

-Mandıranın durumu ne?

-Mandırada sorun yok ana. Cicar Ali ile Dursun Ali şimdilik iyi idare ediyorlar.

-Bir tane daha olacaktı adı ne idi?

-Mustafa ana.

-O yok mu?

-Ona Süleyman ölmeden önce, babası hasta olduğu için izin vermişti ama bugün yarın o da döner.

-Harçlıksız bırakma onları Salih Oğlum, çoluk çocuk sahibidirler.

-Biliyorum ana, her ay ücretlerini alıyorlar.

Kapıyı çalan Seyis Murat, içeri girdi.

-Ne oldu seyis?

-Beyim, bağışlayın bugün bir yere gidecek misiniz? Şahım’ı hazırlayayım mı?

-Hazırla seyis.

-Tamam beyim.

(Devamı var)

YORUM EKLE