Salih Bey Köprüsü (81)

Börekler iştahla yenildi, çaylar içildi sonbahar güneşinin altında. Köylüler hem çaylarını içiyor hem de baba-oğul ustanın yaptığı köprüden gözlerini ayıramıyorlar. 

-Ne diyorum Gülbahar Hatun?

-Buyur Koca Yusuf Dedem?

-Asım Çavuş’un da bu köprüyü görmesini çok isterdim ama ömrü vefa etmedi.

-Etmedi dedem, o da köprünün yapılması için gece gündüz düşünürdü de hiç belli etmezdi.

-Kısmet değilmiş Gülbahar Hatun.

-Öyle Koca Yusuf Dedem öyle.

Çayların biri bitiyor biri doluyordu. Kadınlar çayları doldurmayı bıraktı, onlar, Çit Deresi’nin billur gibi akan suyundan maşrapaları yıkıyordular. Çay ile kahveci Pırpır Ali ilgileniyordu.

-Burada çay parası alacak mısın Pırpır Ali?

-Olur mu Koca Yusuf Dedem?

-Alabilir, dedi Paşa Osman, onun işi hiç belli olmaz dedem, almazsa da kara kabuklu deftere yazar, daha sonra mutlaka alır.

Pırpır Ali ters ters baktı Paşa Osman’ın yüzüne:

-Ben bırakayım sen gel ilgilen çay ile.

-Bakma sen Paşa Osman’ın ağzına senin yaptığın çayı burada kimse yapamaz, hele kara demlik de olunca tadına doyum olmuyor bu güzel güneşin altında. Benim çayım bitti, sen doldur bana bir tane daha.

-Hemen Koca Yusuf Dedem. 

-E söyle bakalım Hüseyin Usta, ne zaman geçeceğiz köprüden?

-Geçebiliriz dedem.

-Öyleyse ilk olarak Salih Bey geçecek.

-Olur mu dedem, ilk olarak geçmek size düşer.

-Olmaz Salih Bey oğlum, sen bir beysin. Sen önden gideceksin ki seni sevenlerin de arkandan gelsin.

-Size karşı ayıp olur dedem.

-Olmaz olmaz. Haydi bakalım.

-İznin olursa Koca Yusuf Dedem, anam Gülbahar Hatun’la geçeyim.

-İzin de ne demek Salih Bey oğlum, elbette.

-Haydi koca anam gel bakalım.

-Yok oğlum, ben geçemem, sen de geçme, yıkılır sonra.

-Korkma anam gel.

Gülbahar Hatun, kalktı oğlunun yanına giderek elini tuttu. Köprüye yürüdüler. Arkadan bir alkış tufanıdır koptu. Köylüler hem alkışlıyor hem de merakla seyrediyorlardı. Kemer köprünün zirve noktasına çıkan Salih Bey ile Gülbahar Hatun, yönlerini alkışlayan köylülere çevirdiler. 

-Oğul, çökmesin bu köprü?

-Çökmez ana korkma. Haydi karşı yakaya geçelim. Şimdi de kemer aşağı ineceğiz. 

Öyle de ettiler. Köprünün başlangıç noktasına kadar indiler, yürüyüp karşı yakaya geçtiler. Salih Bey, Çit Deresinin sesini bastırır bir sesle:

-Koca Yusuf Dedem, haydi siz de gelin.

Kalktı yerinden Koca Yusuf Dede, asasına dayanarak. Köprüye doğru yürümeye başladı. Kadın erkek köylüler de arkasından yürüyünce:

-Siz teker teker gelin, köprü çöker sonra.

-Çökmez, dedi Hüseyin Usta, hep birlikte geçebilirsiniz. 

Koca Yusuf Dede’yi kadın erkek köylüler takip etti. Bu kez meraklı gözlerle seyreden Salih Bey ile anası Gülbahar Hatun oldu. Köprüyü geçerken korkanlar da oldu ama kısa bir süre sonra hepsi Salih Bey ile Gülbahar Hatun’un yanındaydı. 

-Şimdi oğlum ile bana kısa bir zaman tanıyın, Sizler burada durun. Biz iskeleyi sökeceğiz. 

-Ne yapıyorsun usta, köprü çöker?

-Çökmez Pırpır Ali çökmez. İskele sökülünce daha da sağlam olacak.

-Nasıl sağlam olacak? 

-Birazdan görürsün.

Hüseyin Usta ile oğlu Cemal, kısa bir süre içerisinde iskeleyi söktüler. Köprüde hafif bir sıkışma oldu. Bu, taşların birbirine daha da destek olduğu anlamına geldiğini söyledi köylülere baba Hüseyin.

-E nasıl geçeceğiz karşıya?

-Köprüden geçeceksiniz.

-Ben geçmem.

-Ben de.

-Ben de.

-Bu köprüden ilk bu tarafa kim geldiyse onlar yine geçecek.

Salih Bey ile anası göz göze geldiler. Gülbahar Hatun’un gözlerinden korktuğu belli oluyordu.

-Haydi ana.

-Yok oğul. Ben geçemem sen de geçme. Çöker bu köprü.

-Çökmez ana.

-Ya çökerse.

-Çökmez çökmez gel, ver bana elini.

Salih Bey ile anası Gülbahar hatun, geldikleri gibi yine karşı yakaya geçtiler.

-Hüseyin Usta biz de ikişer ikişer geçelim ne olur ne olmaz.

-Bu tarafa nasıl geçtiyseniz, geldiğiniz tarafa da aynı şekilde geçebilirsiniz.

Koca Yusuf Dede ve köylüler geldikleri tarafa biraz da korku içerisinde geçtiler. 

-Bu kadar insan üzerinden geçti, ‘tık’ demedi arkadaş.

-Demez, ustası Horasanlı Çulsuz Ömer.

-Helal olsun valla.

-Çok sağlam oldu.

-Çok sağlam.

Pırpır Ali, karşıya geçmeden kara demlikle çayı demlemişti. Hemen maşrapalara çay döküp verdi. Köprüye merakla bakan kadın erkek köylüler içlerinden “helal olsun, sağlam köprü yaptı baba ile oğlu” diyorlardı çaylarını yudumlarken.

-Hüseyin Usta, dedi Salih Bey, yan duvarların yapımı kaç gün sürer.

-Beyim, Zermut’ta çok iyi duvar ustası var. Bana on usta ver iki günde yan duvarları bitiririm. 

-Tamam usta yarın sana on usta göndereceğim. Havalar iyi gidiyor. Başlamışken bitirelim köprüyü.  

-Bitirelim beyim.

Salih Bey, kahyaya dönerek:

-Kerim, herkese haber ver akşam kahvehanede toplansın.

-Emredersin beyim.

Koca Yusuf Dede ile birlikte ayağa kalktılar. Köprüyü kısa bir süre ayakta izlediler. 

-Salih Bey bize artık izin.

-Aman Koca Yusuf Dedem ne izni, buyur.

-Yavaş yavaş dönelim evlerimize.

Oğlu Zülfikar’ın yardımı ile atına binerken:

-Güzel köprü oldu. Elinize sağlık Hüseyin Usta.

-Sağ ol dedem.

-De, haydin bakalım.

Gülbahar Hatun’u da Karaca’ya bindirdiler.

-Ben biraz daha kalacağım ana, seni kahya ile seyis götürsünler.

-Geç kalma oğul.

-Kalmam ana.

Koca Yusuf Dede, Gülbahar Hatun ve köylüler evlerine dönerken, Salih Bey, Hüseyin Ustaya cebinden çıkardığı parayı uzattı. 

-Köprü bittiğinde yine vereceğim usta.

-Kalsın beyim, ben burada parayı ne yapacağı?

-Kasabaya git, posta ile gönder çoluğuna çocuğunuza.

-Biz gelirken fazlasıyla para bıraktık beyim, para dursun, işimizi bitirelim, sonra verirsin.

-Peki usta, siz de dönün evinize, yarın ben sana duvar ustası yollayacağım.

-Tamam beyim.

Salih Bey, Şahım’a binip yola çıkarken, Hüseyin Usta ile oğlu Cemal, çalıştıkları aletleri toplamaya başladılar.

Şahım’ı bir süre süren Salih Bey, geriye dönüp, köprüye baktı. Gülizar’ı geldi gözlerinin önüne. Bir süre bakakaldı. “Ah Çit Deresi ah, aldın Gülizar’ımı elimden, Aslan’ımı öksüz koydun ama yanına kalmadı. Bundan sonra can alamayacaksın. Bu köprü yıllarca kalacak üzerinde. Yüzlerce, binlerce Gülizar geçecek üzerinden, kah yürüyerek, kah atla.”

Zermut yol ayrımına gelince atını durdurdu. Bir süre bekledi. Çit yoluna sürdü Şahım’ı. Bir solukta Haviyana Köprüsünü geldi, yine durdurdu atını. Bu kez inmedi. Atının başını çevirip köprüye baktı. “Kim bilir kimlerin canı yandıktan sonra yapıldı bu köprü? dedi içinden. Kaval sesini duyduğu yamaca uzun süre baktı. Gelmiyordu kaval sesi. Şahım’ın başını Haviyana yoluna sürdü. Dere boyu ağaçlar yapraklarını dökmüştü. Kurumuş yapraklar yerlerde uçuşuyordu Şahım’ın rüzgarından. 

Emrük Düzüne çıkınca durdurdu yine Şahım’ı. Gülizar’ı ikinci görüşüydü Güloğlu Yaylası’ndan sonra. Koyun sürüsü aşağıdan geliyordu arkasında Karabaş ve çoban kız Gülizar. Göz göze geldikleri an her ikisinin de içine kor düşmüştü. Bakakalmışlardı birbirlerine. “Gülizar benim gönlüm sana düştü, senin gönlün kime düştü?” nasıl sormuştu o soruyu. Bugün Gülizar yaşasaydı ve karşısında olsaydı sorabilir miydi aynı soruyu.

Köye çevirdi Şahım’ın başını ve “deh” dedi. Hızla geçti köyün sokağından, konağın kapısından atından hızla indi. Seyis Murat bekliyordu onu. Dizginleri ona verdi, hızla odasına çıktı. Yatağının üzerine oturdu. Başını iki elinin arasına aldı, öylece kaldı.

(Devamı var)

YORUM EKLE
YORUMLAR
Hümeyra AYGÜN
Hümeyra AYGÜN - 3 yıl Önce

Köprü yapıldı ama henüz böyle birden bitmedi diye düşünüyorum.
Her gün defalarca siteye gire çıka burasını su yolu ettim :)
Bu arada sabrım su kesti :)
Şaka bir yana bekliyoruz efendim ..
Hümeyra..

EMRE EREN
EMRE EREN - 3 yıl Önce

BEKLİYORUZ...

Fırtına29
Fırtına29 - 3 yıl Önce

admin makalenin devamı yokmu