SAVAŞ İSTEMİYORUZ !

Geçtiğimiz günlerde Birleşmiş Milletler üyeleri ve bölge ülkeleri temsilcileri Cenevre’de toplanıyor. Kofi Annan, toplantı öncesinde Suriye meselesinin endişe verici bir hal aldığını vurguladı.

Zira Suriye konusunda Annan’ın planını uygulatmayan batı, ısrarla savaş ihtimalini yazmaktadır.

İngiliz The Guardian gazetesi bölgedeki Suriye -Türkiye gerginliğinden bahsederek, “Suriye krizi, Ankara’nın bölgesel güç olmak için yaptığı girişimlerin akılsızlığını ortaya çıkardı” yorumunu yaptı.

Yazıda Türkiye için “güney sınırında bir savaş istemiyor ve bunu göze alamaz” şeklinde tahrik edici ifadeler yer aldı.

Bugüne kadar dünya basınında karşımıza çıkan Suriye haberleri ve ABD ve AB’li yetkililerin beyanatları, Arap Baharı sürecinde Suriye ile olan meseleyi Suriye-Türkiye gerginliği noktasına taşımıştır.

Öyle ki, Türkiye sınır komşusu ile ne için kavga ettiğini bile bilmeden ipleri koparmış ve son beyanatlara göre sadece kendisi ve kendi hakkında “savaştan “ bahseder olmuştur.

Türk halkı elbette ki savaş istememektedir.

Geçmişte BM ve NATO nezdinde desteklenmeyen Türkiye’nin mevcut şartları iyi okuması ve devlet nezdinde de savaşın gündem edilmemesi menfaatlerimiz gereğidir.

Ancak Suriye, Türkiye ile karşı karşıya getirildiği bir savaşa zorla itilmektedir.

Türkiye’nin bölgesel liderliği bahanesi ile başlayan savaşta Türkiye yalnız kalacaktır. Hiçbir devlet fiili olarak Türkiye gibi cepheye girmeyecektir.
Yine kendisine “bu coğrafyanın eski Osmanlısı sensin” telkinleri ile bölgesel liderlik vaat edilse de, asıl hedef Kürt devleti ve büyük İsrail’dir.
Bölgesel liderlik diye başlayan süreç, yok olmakla neticelenebilir.

Bize savaşı telkin edenlerin İran’la nükleer silahlar konusunda müzakere süreci ise devam etmektedir.

Son olarak İran, AB’nin bu müzakereleri engellememesi konusunda bir uyarıda bulundu.

Masa başında çözülebilecek meselelerin Türkiye’nin içine atıldığı bir girdaba dönüşmesi ise Türkiye’nin üzerine oynanan büyük bir oyundur.

Kalıcı bir barışın yolu ekonomik büyümeden geçer.

Türkiye’nin tahriklere kapılmadan kalıcı bir büyüme için çalışması ve büyüdükçe diğer İslam ülkelerini de oluşturacağı bloka dâhil etmesi gerekir.

Yapılması gereken yeni bir İslami blok potansiyelinin ortaya çıkması için bütün devletlerin arzu ettiği can, mal ve namus emniyetinin temin edildiği bir ortamın yaşanılır hale gelmesidir.

Aksi takdirde “sen bu bölgenin liderisin” tahrikleri ile hem Türkiye kullanılacak ve hem de bu coğrafyada iddia sahibi olan devletler Türkiye’ye zaten müsaade etmeyeceklerdir.
YORUM EKLE