Seçimleri satın almak

7 Haziran Milletvekili Genel Seçimi yaklaştıkça aday adaylarının yarışı giderek hızlanıyor. Caddelerde, sokaklarda ve insan kalabalıklarının olduğu her mekanda kendini gösteren aday adayları vatandaşlarla gerek yüz yüze ve gerekse kitle iletişim araçları yoluyla iletişim kurabilmenin binbir türlü yolunu aramaya devam ediyor. Kuşkusuz bu arayışın bir bedeli var.  Bu bedel 1990’lı yıllarda başlayan ve günümüzde büyük bir sektör haline gelen kampanya tüccarlarının devreye girmesiyle daha da yükseliyor. Ayrıca her yeni iletişim teknolojisini kullanmak, bu pazarda var olabilmenin temel bir koşulu oluyor.  Tabi bunları kullanırken diğerlerinden farklı olabilmek için yeni maskeler takınan, olduğundan farklı görülebilmenin yolu olarak soytarılığa soyunan, olabildiğince para harcayan, her gün gazetelerde, medyada ya da kampanya tüccarlarının çıkardığı dergilerde, bültenlerde ve çeşitli yayınlarda boy gösteren, özellikle internet üzerinden gerçekleştirilen manipülatif kamuoyu araştırmalarında birinci gelmek için her türlü dalavereye başvuran, diğerlerini karalamak ve itibarsızlaştırmak için iftira atmayı bir kazanç sayan ve gördüğü düşü satmak için yollara koyulan onlarca aday adayı…

Bunları söylerken Türkiye’nin dört bir yanında fikrinden, birikiminden, bütünsel dünya görüşünden, geleceğe dönük kaygılarından yola çıkan ve zamanını, emeğini feda etmeye hazır onlarca siyaset muhatabını bir kenara bırakarak, giderek siyaseti zengin mesleği haline dönüştüren zihniyetleri konuşmak istiyorum. Zengin mesleği tabiri yanlış bir kavramsallaştırma olmasa gerek. Çünkü siyaset yapmak giderek ticari bir değer haline gelmekte ve bedeli her geçen gün daha da yükselmektedir. Dolayısıyla ekonomik olarak ortalama, hatta ortalama üstü bir insanın ulaşamayacağı bir meta haline gelmektedir.

Gelişmiş demokrasiler öncelikli olarak seçim güvenliğini sağlamak zorundadırlar. Seçim güvenliği, sandıktan oy çaldırmamak ya da seçimlerin maddi olarak sorunsuz bir şekilde tamamlanması değildir. Seçim güvenliği gücün gönüller ve tercihler üzerine kuracağı baskıların ortadan kaldırılmasıyla mümkün olabilir. Çünkü siyaset üzerindeki meşrulaştırılan maddi güç etkisi, seçimlerin bir meta gibi satın alınmasına zemin hazırlamaktadır. Kişisel bütçesi büyüdükçe halkın gündemini ve parti teşkilatlarını kontrol altına almak kolaylaşmaktadır.

Bu sistemin getirdiği bir sonuç olarak binlerce aday adayı özellikle iktidar partilerine akın etmektedir. Kampanyalarında kullandıkları maddi güç, milletvekili olduklarında karşılanacak bir değerin çok üstünde. O zaman neden bu kadar parayı kampanyalarında harcarlar? İçlerinde çok halis niyetlerle yola çıkanlar olsa bile genel olarak bakıldığında kuşkular oluşturmaz mı? Temel ekonomik döngünün çok büyük bir bölümünün devlet tekelinde işlediği bir ülkede bu kuşkular haksız mı?

Demokrasisi gelişmiş birçok ülkeye baktığımızda üzerinde durulan en önemli konulardan biri de seçimlerin finansmanıdır. Seçim kampanyaları parti ya da adayların taraftarlarınca finanse edilmektedir. Ancak bunların bir sınırı vardır. Hatta adayların kendi kampanyalarına yapacakları bağışlara bile sınırlama getirilmiştir. Çünkü seçimler bir toplumun fikir ve özgürlüğüdür. Bu değerler asla satın alınacak metalar değildir.

Gelişmiş demokrasi hedefimize ulaşmak için önümüzde duran sorunlardan biri de seçimlerin finansmanıdır. X, Y ya da Z partisi penceresinden bakmadan ülkenin genel bir sorunu olarak siyasal kampanyaların finansmanı üzerinde fikir ve düşünce özgürlüğümüz adına yeni düzenlemeleri konuşmamız gerekiyor. Bu bakımdan siyasal partilere aday adaylığı başvurusu yaptığında bir banka hesabı açtırma zorunluluğu getirerek, adayın kendisi de dahil olmak üzere belirlenen sınırlar ölçüsünde yapılan bütün bağışların bu hesapta toplanması ve buradan kampanya harcamaların yapılması sağlanamaz mı? Bu kuralın dışına taşan adaylara hem hukuki zeminde hem de meşruluk zemininde yaptırımlar getirilmesi gerekmez mi?

Galiba giderek niteliksizleşen ve paketlenen sunumlara dönen siyasetimizin kalitesini artırmak için öncelikli olarak bu finansman sorununa eğilmemiz gerekiyor. Bu, iktidar ya da muhalefet partilerinin değil, bütün siyasal sistemimizin sorunu olarak karşımızda duruyor. 
YORUM EKLE