Ara
Gümüşhane
Kapalı
-1°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce
42,8159 %0.19
50,1754 %-0.05
5.954,96 % -0,01

Unutuldu mu?

YAYINLAMA:

Kalaycı geldi!!! Çağrısı tarihe karıştı gibi. Gelişen teknoloji ile birlikte emaye, çelik,krom ve plastik eşyalara karşı direnmeye çalışıyor kalaycılık.

Bir zamanlar kent ve kasabaların her semtinde Pazar yerlerine yakın sokaklarda kalaycı dükkanları bulunurdu. Kalaycılık yapılan dükkanlar da çekiç sesinden geçilmezdi. Zamanla dükkanlar kapandı ve yerini gezici kalaycılar aldı.

Kalay İşi, Bakırdan yapılmış bir gerecin yüzeyine ak kurşun olarak adlandırılan parlak kül renginde ki gümüşe benzeyen maden olan kalayın eritilerek dökülmesi biçiminde uygulanan kaplamacılıktır.

Köy, köy dolaşan gezici kalaycılar gelirdi. Kalaycıların geleseği tarihler bilinir ona göre kullanılmayacak durumda olan bakır kaplar bekletilirdi. Çocukluk yıllarımda Dörtkonak Köyümüze gelen kalaycılara köyde kalacakları ve çalışabilecekleri bir ev verilirdi. Diğer mahallelerde ki komşular kullandıkları; tencere, leğen, sahan, kazan, sini, tabak, kepçe ve ibriklerini kalaycılara bırakırlardı. Taşınamaz durumda olan kazan ve tencerelerini yük hayvanları ile taşır kalaycılara teslim edilirdi.

Bakır kapların ezilen kısımları çekiçle düzeltilir, kopan kulpları da lehim yapılırdı. Köyde yaklaşık 10 gün konaklayan kalaycılar bakır kapları pırıl pırıl parlatarak ayrılır diğer köylere giderdi.

Çocuklar olarak etraflarında toplanır meraklı gözlerle kalaylanan kapları izlerdik. Öyle ki kalaycılarla akraba olacak derecede samimiyet gelişirdi. Evlerde pişen yemeklerden ikram edilirdi. Gümüşhane’den gelen ekmek ve erzaklardan kalaycıların payı ayrılırdı. Dayanışma, paylaşım ve komşuluk ilişkileri inanılmaz derecede güçlüydü.

Kalaycı Halis Usta köye geldiğinde tanıdıklarımızdan selamlar getirirdi. Kalaycılık mesleğinin kolay olmadığını söyleyen Halis Usta sonraki yıllarda şöyle demişti. “ Bu sanatı öğrenmek için 2 yıl bedava çalıştım. Bir ömür geçecek kadar kalaycılık yapıyorum. Bana elli yıllık kazan gelsin kim tarafından kalaylandığını bilirim. Günlük 8 lira kazanırdım. 50 kişi yaptığımız bu zanaatta 3 kişi kaldık. Plastikler, kromlar çelikler mesleğimizi bitirdi, elimizden aldı. Çırakta yetişmiyor. Torunuma öğretmeye çalıştım benden sonra devam eder mi? Bilmiyorum”.

Siyahlanan tencere tava kenarları, kararan kazan ve sahanlar kalaylanarak yeniden hayat bulur, mutfaklara ışık saçardı.

Hele de evlenecekler için çeyiz bakırlar itina ile kalaylanır sandıklarda yerini alırdı.

Türk kültüründe düğün yemekleri kalaylı kaplarda pişirilir, yoğurtlar kalaylı kaplarda mayalanırdı.

Kültürümüzün bir parçası olan kalaycılık, bir el becerisi idi. İhtiyaçların değişmesi ile beraber bugün ne çırak, nede kalaycı ustası yetişmiyor. Var olan bir kültürün yok edilmesi kadar acı ne ola ki?.

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *