ZÜBÜĞÜN SUÇU NE?

Onlar her yerdeler. İdarede, bürokraside, belediyelerde, valiliklerde, marketlerde, kafelerde, sokaklarda kısaca aklınıza insan faktörünün geldiği her yerde onları görmeniz mümkündür.

Bu hal öyle bir haldir ki, İnsan ruhunun ayrı bir boyutudur. Tam olarak yeni bir ruh hali ve yaşayış biçimidir. Bu insanlar üstlerine karşı çok sevecen, çevresine karşı ise bir o kadar egoist ve bencildirler. Üstlerine karşı boyunlarını o kadar eğerler belli bir süre sonra artık yeni bir hastalık olan omurga ve eklem rahatsızlığı baş göstermeye başlar bu tiplerde. Ama bu yamuk omurga çevresindeki insanlara karşı bir anda dikleşir, adeta bir ahlak ve fazilet abidesi insanlar haline dönüştürür. Üst makama hürmet, fırsatını bulduğu ilk anda alt makamı ezmek en temel tanına bilirlik ölçüsüdür bu tipler için.

Bu tiplerin genellikle insanlıkla çok alakaları yoktur.  İyiliği ve güzel işleri çok beceremezler. Duruşu, vefası ya da karakteri yoktur. Görülen insan bedeninin altında çıkarlarını muhafaza ve elde etme istediğine ulaşmak isteyen şeytani bir tebessüm yatar. Kendinden üst makamların her türlü ahlaksız ve hukuksuz işine rıza gösterir hatta dayanak arar, lakin kendinden alt makamdakilere kusur bulmaktan geri durmaz. Yaltaklanmak su gibi en temel ihtiyaçlardan biri durumundadır. 

İçi boş teneke misali olan bu tiplerin dışı çok şekildir. Bu tipler için şekiller, biçimler ve görünüş çok önemlidir. Narsist kişilik özellikleri ön plana çıkar. Kendi bedenine, ideallerine ve menfaatlerine şeytani bir bağlılıkla bağlıdır. Ruhundaki ve kalbindeki boşluğu, zengin bir yaşamla gizlemeye çalışır. Kaliteli arabalar, marka elbiseler bunun en örnek göstergesidir. Aklı, becerileri ve kişiliğinin üstünde yükselenler gibi değil, yükselmek için başka yerlerini kullananlara benzerler.

Bir fikri olmadığı için sözlerinin gerçek bir değeri olmadığı gibi aklının, hayatının ve ruhunun köşeleri, sınırları yoktur; o yusyuvarlak bir toptur. Yuvarlanamayacağı mecra, giremeyeceği delik, şeklini almayacağı kap yoktur… Onun için yegâne kıble, çıkarları, hevâ ve hevesidir.

Normal bir insanda en fazla çalışan uzuvlar Kalp ve Beyin olarak gösterilirken bu arkadaşlarda en fazla çalışan uzuv “dil” dir. Hizmet ettiği kurumdaki amir ya da üst yöneticisine duyması gereken yalanları söyler, çarpıtmaları verir ve gerekli hikâyeyi anlatarak doğruyu kendi istediği gibi şekillendirme sanatına başvurur. Aynı dille yağ çekmek, iltifat etmek ve pek çok şirinliği ustaca yapmakta mahirdir. Yine aynı dille el ayak vb. karşına ne çıkarsa öpmeyi marifet sayar. 

Onlar için bir vatan ve yurt kavramı yoktur. Kurum ya da dost menfaati çok önemli kavramlar değildir. Amacına giden yolda bunlar sadece binektir. O dostlarını ve ekmek yediği kurumu kendisine sadece vasıta olarak görür. Tırnaklarıyla kazıya kazıya bir yerlere gelmiş liyakat sahiplerinden farkları ise bir yerlere yalaya yalaya gelmiş olmalarıdır. Bu yüzden liyakat sahiplerinin elleri ve parmakları aşınırken bu arkadaşların çene ve dili aşınmıştır.

Her ne kadar dik durmaya çalışsa da sabun gibidir bu arkadaşlar. Sabun dediysem öyle markalı olanından değil, sıradan sabun. Ama kendilerini marka gibi gösterirler. Tutarsız, kimliksiz ve karaktersiz yapıları rüzgârın yönüne ve şiddetine göre yön değiştirmekte ustadır. Fikir, ideal ve inanç yoksunu bu arkadaşlar hiçbir zaman başarısızlıktan sorumlu değildir. Çünkü her zaman bir yolunu bulup üstte çıkmayı ve olayla hiç alakası olmayan birinin başını yakmayı becerirler.

Kargaşa dönemleri liyakatin görmezden gelindiği bir dönem olması sebebiyle karışık ortamları severler. Yani kaostan beslenirler. Genellikle hep bir olay örgüsü içerisinde devam ettirirler düzeni. Hiç olay yoksa bir şeyler ortaya çıkarmaya çok küçük meseleleri büyütmeye ve buradan beslenmeye çalışırlar. Çünkü olay onlar için ekmek gibi su gibi aziz bir şeydir. Menfaat tanrısına yılın belli dönemlerinde olay olması için adaklar adarlar. Çünkü onların tek inancı menfaattir.

Bu arkadaşların sardığı kurumlar gelişemezler… O kurumlarda şeklen, suretten işler çok güzel yürür. Gerçekte ise sardığı kurumların içi boştur, anlamsız, plansız ve hedefsizdir. 

Bu kardeşler kurum, toplum, millet vs. için asla risk almazlar; inisiyatif kullanmazlar… Sorumluluklar ortaya çıktığında sıvışıp meydandan yok oluverirler… Başkalarının başarılarının üstüne atlayıp yağmalamayı da çok iyi bilirler ve fark edilmediklerini zannederler… Ama girdikleri çadırlarda kuyrukları hep dışarıda kalır...

Bulunduğu ortamda ayrık otu gibi ayrı takılır ve bir sarmaşık gibi her yeri sarar bu arkadaşlar. Mıknatıs gibidir, kendi gibi olan herkesi yanında toplamayı başarır. Menfaatleri çatışmadığı sürece yanına topladığı bu diğer arkadaşlarla sürü şeklinde takılabilirler. Lakin bu sürüyü dağıtmaya bir kemik parçasının yeteceğini herkes bilir. 

Son olarak amirleri hafif gaz çıkardığı zaman derin derin nefes alırlar. 

Evet, yalakalardan bahsediyorum. Şimdi bu kadar yalakanın olduğu yerde Zübüğün ne suçu var ?

YORUM EKLE
YORUMLAR
Resul doğan
Resul doğan - 4 yıl Önce

Mükemmel

olcay çelik
olcay çelik - 4 yıl Önce

sonuçta hepimizn aklından geçen bildiği şeyler. tabiki bunu edebi bir dille de bu kardeşimiz dile getirmiş.Allah razı olsun

Zeki Doğan
Zeki Doğan - 4 yıl Önce

Ağzına ve kalemine sağlık

emrah alkanlı
emrah alkanlı - 4 yıl Önce

nokta atışı tespitler. bravo kardeşim

temel ağaç
temel ağaç - 4 yıl Önce

kalemine sağlık