Gümüşhane Üniversitesi tarafından düzenlenen "Üniversite Şehir Buluşmaları" etkinlik serisi, kentin kültürel ve entelektüel hayatına değer katmaya devam ediyor.
Serinin bu haftaki konuğu, İletişim Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Gülsüm Çalışır oldu. Nihal Atsız Kültür Evi'nde gerçekleştirilen "İletişim Becerileri" konulu söyleşide, insan ilişkilerinin temeli, beden dili ve ikna stratejileri masaya yatırıldı.
"Bir Ağız, İki Kulak Tesadüf Değil"
Konuşmasına iletişimin yanlış tanımlandığına dikkat çekerek başlayan Prof. Dr. Gülsüm Çalışır, toplumda iletişimin sadece "konuşmak" olarak algılandığını, oysa asıl meselenin "dinlemek" olduğunu vurguladı.
Yaratılıştan gelen fizyolojik özelliklere atıfta bulunan Çalışır, "İnsana bir ağız ve iki kulak verilmesi, 'çok dinle, az ama öz konuş' ilkesinin en büyük kanıtıdır. Sağlıklı bir iletişim süreci, karşı tarafı sadece duymakla değil, söylenenleri zihinsel süzgeçten geçirip doğru anlamlandırmakla mümkündür" ifadelerini kullandı.
Sözsüz İletişim: Gerçekleri Yansıtan Ayna
İletişim süreçlerinde kelimelerin etkisinin sanıldığından çok daha az olduğunu belirten Prof. Dr. Çalışır, bilimsel verilerle konuya açıklık getirdi, sözlü iletişimin etkileşimdeki payının sadece yüzde 30 olduğunu, geri kalan yüzde 70’lik büyük dilimin ise beden dili, mimikler ve sözsüz iletişim unsurlarından oluştuğunu aktardı.
Beden dilinin manipülasyona kapalı olduğunu vurgulayan Çalışır, "Kelimelerle gerçekleri gizleyebilirsiniz ancak beden dili, omuz duruşu ve bakışlar, insanın iç dünyasını yansıtan en şeffaf aynadır. İletişimde ustalaşmak isteyenler, sözlerin ötesine bakmayı öğrenmelidir" değerlendirmesinde bulundu.
İknanın Sacayağı: Etos, Patos, Logos
Katılımcılara ikna edici iletişimin inceliklerini Aristo’nun retorik üçlemesi üzerinden anlatan Prof. Dr. Gülsüm Çalışır, güvenilir bir konuşmacının sahip olması gereken özellikleri şu şekilde sıraladı:
• Etos (Etik ve Güven): Kaynağın etik değerlere bağlılığı, duruşu ve güven vermesi.
• Patos (Duygu): Konuşmacının dinleyiciyle duygusal bağ kurabilmesi ve kişisel çekiciliği.
• Logos (Mantık): Söylemlerin mantık çerçevesinde, bilgiye ve tutarlılığa dayanması.
Bu üç unsurun birleşimiyle kişinin toplumda "atanan" değil, "seçilen" ve fark edilen bir birey haline geleceğini belirten Çalışır, statü ve bilginin dinlenilirlik oranını doğrudan artırdığını ifade etti.
Türkçe Hassasiyeti ve Diksiyon
Konuşmasında Türkçe’nin doğru kullanımına dair uyarılarda da bulunan Çalışır, dijitalleşme ve sosyal medya dili nedeniyle kelime hazinesinin daraldığına dikkat çekti. Günlük hayatta kısıtlı kelimeyle iletişim kurmanın ilişkileri zedelediğini belirten Prof. Dr. Çalışır, "Türkçe, dünyanın en ahenkli ancak kuralları olan zor dillerinden biridir. Yazıldığı gibi okunmaz; ulamaları ve melodisi vardır. Güzel konuşmak için bol bol sesli okuma yapılmalı ve diyafram doğru kullanılmalıdır" dedi.
Program, Prof. Dr. Gülsüm Çalışır'ın katılımcılardan gelen soruları yanıtlamasıyla sona erdi.