Huzur Kenti Gümüşhane’ye Nazar mı Değdi?
“Sessizliğin Şehri, Son Günlerde Neden Bu Kadar Gürültülü?”
Gümüşhane, yıllardır “huzur kenti” diye anılır. Bunun sebebi yalnızca düşük suç oranı ya da istatistiklerin soğuk rakamları değildir. Asıl sebep, bu şehrin insanının fıtratındaki nezaket, esnafının dürüstlüğü, sokaklarının güveni ve yıllarca bozulmadan gelen o sessiz düzenidir. Esnaf dükkânının kapısını kilitlemeyi unutsa bile kimsenin elinin uzanmadığı, Kabahatler Kanunu’nu bile zorlayan küçük olayların dışında kamuoyunu rahatsız eden hiçbir vakanın yaşanmadığı bir şehir… Böyle gelmiş, böyle gidecekmiş gibi görünürdü.
Ancak son günlerde, Türkiye genelinde artan şiddet olaylarının gölgesi ne yazık ki Gümüşhane’nin üzerine de düşmüş görünüyor. Özellikle kadına yönelik şiddetin Ülke gündemini kararttığı bir dönemde, benzeri olumsuzlukların bu Kent’ede sıçraması hepimizi derinden sarstı.
Geçtiğimiz hafta yaşanan ilk olay, birçok haber kanalının son dakika geçmesiyle gündeme oturdu. “Gümüşhane Üniversitesinde bir memur, kadın mesai arkadaşını rehin aldı” haberini duyduğumuz anda kulaklarımıza inanmak istemedik; fakat ne yazık ki iddia doğru çıktı. Sorunlu olduğu anlaşılan erkek memur, çalışma arkadaşını sebepleri ne olursa olsun kabul edilemez bir şekilde rehin aldı. Beş saat süren kritik süreçte, Gümüşhane Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Oktay Yıldız, kıvrak zekâsı, sakinliği ve etkili iletişimiyle zanlıyı ikna etmeyi başardı. Olay, yine onun ferasetiyle ve profesyonel ikna yöntemiyle tek bir cana zarar gelmeden teslimiyetle sonuçlandı.
Bu süreçte Valimiz Sayın Aydın Baruş başta olmak üzere tüm kolluk kuvvetlerinin üst düzey müdahalesi dikkat çekici bir koordinasyonla yürütüldü. Şehrin güvenlik birimleri, istihbaratıyla, sabrıyla ve kararlılığıyla büyük bir felaketin önüne set çekti.
Aradan çok geçmeden, ikinci bir olay şehrin en işlek güzergâhı olan Atatürk Caddesi’nde ikindi vakti yaşandı. Ayrı yaşadığı eşine bıçakla saldıran bir kişi, çarşı esnafının anında müdahalesiyle etkisiz hâle getirildi ve kolluk güçlerine teslim edildi. Bu olayda hem vatandaşın cesareti hem de polisin hızlı refleksi, daha büyük bir trajediyi önlemiş oldu.
Şimdi sorulması gereken sorular şunlar:
Bu eylemler, toplumda zaman zaman görülen rutin sapmalar mıdır? Yoksa ülkenin çeşitli yerlerinde görülen kaotik girişimlerin, psikolojik provokasyonların yerel yansımaları mıdır? Bunu adliye süreçleri, soruşturmalar ve yargı netleştirecek.
Ancak şu gerçek şimdiden ortadadır:
Huzur kenti de olsak, olmasak da bu çağda kimse kendisini tamamen güvende hissetme lüksüne sahip değildir. Devletin güvenlik güçleri ne kadar özverili ise, vatandaşın dikkat ve desteği de o kadar elzemdir. İstihbarat dediğimiz şey yalnızca kurumların değil, halkın da gözlemleriyle güçlenir. Şehrimizde huzuru bozmak isteyenlere fırsat vermemek, yalnızca kolluk kuvvetlerinin değil, hepimizin görevidir. Gümüşhane halkını sınamak, onurlarını yoklamak, bu kadim şehre kaos taşıyabileceğini sanmak gaflettir, delalettir ve beyhude bir çabadır. Çünkü bu şehir, geçmişinde olduğu gibi bugünde de aklıselim, dayanışma ve dirayetle yoluna devam edecektir.
Yusuf SADIK Eğitimci yazar-Gazeteci. Emekli Milli Eğitim müdürü