10 Aralık: Hakların Hâlâ Öğretilemediği Bir Dünya
Bugün 10 Aralık… Takvimlerde “Dünya İnsan Hakları Günü” olarak yer alan bu tarih, aslında insanlığın hâlâ tamamlayamadığı bir ödevin hatırlatıcısı niteliğinde. Kutlanıyor olması, ne yazık ki gerçek anlamda uygulanabildiği anlamına gelmiyor. Çünkü dünyanın birçok ülkesinde olduğu gibi bizim ülkemizde de kendi haklarını bilmeyen milyonlarca insan yaşamını sürdürüyor.
Hak bilinci olmayınca, hak arayışı da olmuyor. Bu durum, güç sahiplerine alan açarken güçsüzü daha da savunmasız hâle getiriyor. Sonuç ise toplumun geniş kesimlerinin mağduriyeti… Yani insan hakları ihlalleri sadece hukuki bir mesele değil; aynı zamanda sosyolojik ve eğitsel bir problem.
Tam da bu noktada eğitimin hayati önemi bir kez daha ortaya çıkıyor. Çünkü haklarını bilmeyen bireyler, hakları ihlal edildiğinde bunun farkına bile varmıyor. Oysa adil, eşit ve özgür bir toplumun inşası ancak bilinçli bireylerle mümkün. Eğitimin temel amaçlarından biri de insanı sadece meslek sahibi yapmak değil; haklarını tanıyan, sorumluluklarının farkında olan ve adalet duygusu gelişmiş bireyler yetiştirmektir.
İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’nin kabul edilişinin üzerinden onca yıl geçmesine rağmen, pek çok toplum hâlâ bu ilkelerin uzağında. Hâlâ eşitlik arayışı sürüyor, hâlâ adalet mücadelesi veriliyor ve hâlâ en temel haklardan mahrum bırakılan milyonlar var.
Oysa insan olmak, başlı başına haklara sahip olmak için yeterlidir. Adil, eşit ve özgür bir yaşam sadece belli kesimlerin değil; her bireyin, her topluluğun, her milletin hakkıdır. Bu hakların güvence altına alındığı bir düzeni kurmak ise hem devletlerin hem de bireylerin ortak sorumluluğudur.
Bugün, İnsan Hakları Günü vesilesiyle yapılması gereken en önemli şey, kutlamalardan çok, eksiklerimizi görmek ve geleceğe dair daha güçlü bir bilinç oluşturmaktır. Çünkü hak bilinci arttıkça, adalet de güçlenir; adalet güçlendikçe toplumlar daha yaşanabilir hâle gelir.