Ara
Gümüşhane
Kapalı
4°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce
42,7031 %0.23
50,1678 %0.06
5.902,25 % 0,77

Mehmet Akif Ersoy

YAYINLAMA:

(gazetecilik)

 

İstiklal şairimiz Mehmet Akif’in hem adını hem de soyadını taşıyan gazeteci yakın bir tarihte uyuşturucu kullanmak suçundan tutuklandı. Doğru söylemem gerekirse bu durum, duyunca çok üzüldüğüm vakalardan birisidir. Tv de nispeten tarafsız sunuculuk ve programlar yapabilen ender gazeteciden bir tanesiydi. Temiz bir yüzle samimi söylemleri ve güven veren duruşu ile benim dünyamda dinlemekten ve izlemekten çekinmediğim hatta keyif aldığım bir figürdü. Sanırım ona duyduğum güvende İstiklal şairimizin adını hakkıyla taşımış olduğuna olan inanç da beni böyle düşündürüyordu.TV de öyle tipler var ki; dinlerken insanın midesi bulanıyor. Kendisinin inanmadığı yalanlara beni inandırmaya çalışan, bunu yaparken yüzleri renkten renge giren, kişiliksiz tiplerin yanında M.Akif bana samimi ve içten birisi gibi görünürdü. İzleyiciyi aptal yerine koyarak kendi yalanlarını gerçek gibi sunup birbirlerini onaylayan bunun sonucunda rütbe ve paye bekleyen yüzsüzlerin yanında O ‘nun bendeki kredisi oldukça iyiydi.

 

Ne oldu da bize masum görünen O yüz, böyle bir suça bulaştı. Nasıl olduda kendisini benim gibi değerlendiren büyük bir taraftar kitlesini hayal kırıklığına uğratacak bu eylemi yapabildi? Bunun pek çok sebebi olabilir. Toplumun değişen sosyolojik yapısı ve son yıllarda ülkemizde görülen uyuşturucuya bulaşan insan sayısındaki büyük sıçrama da bunun sebeplerinden birisi olabilir. Gelir seviyesi arttıkça kendini refah seviyesi daha iyi olan kesime benzetmeye yada benzemeye çalışan taşralı mağduriyetini kırma çabası da olabilir. 1980 yılından sonra hızlanan köyden kente göç sonrasında bu göçle şehirlerde yeni toplumsal yapıda yerini alanlar ne şehir kültürü ile yakınlaşabildiler nede köylü kalabildiler. Özellikle ikinci kuşak olup 20-40 yaş aralığında bulunan gençlerde üst refah seviyesini zahmetsiz yakalamak için uyuşturucu batağına düşenler oldu. Son yıllarda kendi köyümden ve çevre köylerden tanıdıklarımızın çocukları yada torunlarından bu suça bulaşan ve haklarında adli işlem yapılanları duymaktayız. İnsanın inanası gelmiyor. Şiran“ın bir köyünden giden ve masumlukta zirve olan bu insanların çocukları nasıl bu suça bulaşabilir? Aslında cevabı çok basit;

Çevrenizde görmek istemediğiniz yada temas etmek istemediğiniz nesneler çoğalmışsa siz ondan bir kaçarsınız, iki kaçarsınız sonunda illa üstünüze bulaştığını görürsünüz. Gençlerde bu gerçekle yıllarca yüz yüze gelince bir şekilde yenik düşebiliyorlar. M.Akif’in durumu bizim gençlerden daha farklı elbet. O refahı, şöhreti yada serveti yakaladıktan sonra kendi durumunda farklı güncellemeler yapma isteği hissetmiş olabilir. Taşradan gelip bir üst klasmana çabuk erişen bazı kimselerde de benzer davranışları gözlemleyebiliyoruz. Halk arasında bununla ilgili; “Ne oldum delisi olmak” deyimi kullanılır. Her ne sebepten olursa olsun insan bazı insanlara bunu konduramıyor. Herkes yapsın ama sen yapma diyor. Bu sana yakışmaz, senin üzerinde durmaz demek istiyor. Oysaki hepimiz insanız ve Fransız yazar Moentei’nin dediği gibi ‘Bir insanda olan bütün duygu, his ve durumlar aslında her insanda mevcuttur. “

 

Sezen Aksu’nun “hadi bakalım” adlı şarkısında şöyle bir söz geçer:

 

Bir yanımız her duruma müsait

 

Ne kadar uyarsa o kadar ister.

 

……

 

İnsanız ve ne kadar doyarsak o kadar daha istiyoruz. Daha azını, daha kafi miktarını daha en gerekli olanı istediğimiz yok. Daha fazlasını daha ve dahasını talep ediyoruz Burada okuyucu bizden asıl büyük soruya cevap vermemizi ister, haklı olarak soracaktır: Neden son yıllarda uyuşturucu bu kadar yaygınlaştı, köy çocuklarını bile içine alacak kadar geniş bir alan buldu? Nasıl oldu da önüne geçilemedi?

 

Bu sorunun cevabını bende sizler gibi basında çıkan haberlerden kısmen biliyorum. Çıkan haberlerin %10 u bile doğru ise durum vahim. Bu vahameti yazabilmeyi çok isterdim ancak malum olduğu üzere sınırlı sözcüklerle düşüncelerimizi ifade etmek durumundayız. Okuyucudan af dilerim. Kanıta dayanmayan duyumlardan bir sonuç çıkarmak çok isabetli olmaz ancak benim genel öngörüm şudur ki; Ülkemizde her türlü kutsal kabul edilen izimler ve inançlar “para” karşısındaki imtihanlarını kayıp ettiler. Daha çok para kazanmak hırsı devrimcisinden ülkücüsüne; muhafazakarından çağdaşına herkesi kündeye getirdi. Bütün hassasiyetlerimiz para karşısında şairin dediği gibi “künde üstüne künde” yedi. Bundan mütevellittir ki: Uyuşturucunun yurda sokulması ve pazarlanmasından mesul kişilerin hepsinin insanlıktan çıkmış suç çeteleri olduğunu düşünmüyorum.

 

Not:

Künde: Güreşte bir oyun (sporcunun hasmını altına alıp kollarını kilitlemesi)

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *