Gümüşhane Haberleri
2019-12-05 11:35:04

BİR KADIN CİNAYETİ DAHA

Gülden Meydan

05 Aralık 2019, 11:35

2019’ un ilk 11 ayında en az 430, bu ay ise 39 kadın vatandaşımızı cinayete kurban verdik ve kadın cinayetleri, kadına yönelik şiddet artarak devam ediyor.

Daha geçen gün Isparta'da, ayrılmak istediği erkek arkadaşı  tarafından öldürülen üniversiteli 19 yaşındaki Güleda Cankel’ in üzüntüsünü yaşarken, bu sabah da Ordu' da, evinin önünde kadın cinayetine kurban giden 20 yaşındaki Ceren Özdemir  hepimizi derinden yaraladı.

Kadın cinayetleri, kadına yönelik şiddet her geçen gün artıyor ve bir şeylerin değişeceğini bekledikçe toplum olarak giderek artış gösteren şiddet ve cinayet olaylarına tanık oluyoruz. Daha kulağımızdan, “Anne lütfen ölme” diye bağıran küçük kızın çığlığı gitmeden, işlenen bu vahşi cinayetlere yenileri ekleniyor.

Kadın cinayetleri gerek görsel medyada, gerekse yazılı medyada bir şekilde yer almaya devam ediyor.  Kocaman bir ömür bazen 5 saniyeye bazen iki satıra sığdırılıyor. Bazı toplumsal kitleler tarafından sosyal medyada paylaşılıyor;  bazı kurum ve kuruluşlar ayaklanıyor ve sonra yine aynı düzen, yine birbirine benzeyen kadın cinayetleri. Bir hafta sonra her şey unutuluyor, diğer kadın cinayetlerinde olduğu gibi. Yeni bir cinayet, yeni bir kadına yönelik şiddet haberine kadar... Bu silsile bu şekilde devam edip gidiyor. En üzücü olan da bu olaylara alışır olmak, kanıksamaya başlamak.

Ailede başlayan cinsiyet ayrımcılığı, kadına yönelik işlenen cinayetlerin en temel etkenlerinden biridir. Bazı erkekler, aileleri tarafından hep cinsiyet üstünlüğü varmış gibi yetiştiriliyor. Burada annelere de, babalara da çok büyük görevler düşüyor. “Sen erkek çocuğusun, vuracaksın, kıracaksın” diye büyütülen erkek çocuğu, şiddet eğilimli bir birey haline geliyor. Erkek çocuğunu bu düşünceyle büyütmenin temelinde yatan şey cehalet ve cehaletin getirdiği, erkeğin, kadını kendi malı gibi görme düşüncesidir. Bu toplum yapısının değişmesi,   “Kadının karnından sıpayı, sırtından sopayı eksik etmeyeceksin” şeklindeki, yönlendirici kalıpları yıkmaktan geçmektedir. Erkekler sağlıklı birey olmadıkça, kadını cinsel obje gibi görüp, kendisi gibi bir birey olduğunu kabul etmediği sürece kadın cinayetleri son bulmayacaktır.

Kadın cinayetleri aniden ortaya çıkmamakta, belli bir şiddet sürecinin sonunda yaşanmaktadır. Şiddete uğrayan kadınlarımız karakola gidip,  şikayet ediyorlar veya sığınma evlerinde kalıyorlar.  Erkekler hakkında daha önce alınmış uzaklaştırma kararları var, olay başlamış ve devam ediyor.  Aslında cinayet, aniden ortaya çıkmış bir olay değildir çoğu zaman. 

Bu cinayetleri işleyen erkekler daha önce tehdit ediyor, kadının ailesini taciz ediyor,  aslında  suçun gerçekleşeceğine  dair önceden çok sayıda kanıt var. Peki  bu süreçte resmi makamlar yeterli müdahalede bulunuyor mu ?

Hala ümidimizi kaybetmedik, bekliyoruz,  bu alanda cezaların arttırılmasını ve caydırıcı olmasını. Umuyorum, can almak için yapılan, hepimizi derinden etkileyen, bizi dünyaya rezil eden bu olaylar unutulmaz   ve  unutturulmaz. 

Sorgulanması gereken bir başka durum ise kadın cinayetlerinin önlenebilmesi için siyasi iradenin, adli makamların, üzerine düşen görevi gerektiği şekilde yapıp yapmadığıdır, önleyici tedbirlerin alınıp alınmadığıdır. Bu düzen böyle gittiği sürece  kadınlara yönelik şiddet gün geçtikçe artmaya devam edecek. Takım elbise giyinen, eli kanlı zanlılara iyi hal indirimi uygulanmaya devam edildiği müddetçe hiçbir şey değişmeyecek !

'’SİZİN HAYIRLINIZ,  KADINLARARINA HAYIRLI OLAN  (İYİ DAVRANAN)  DIR.’’ MÜSLİM, BİRR 149

Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.