BİR KÖŞE YAZISI AMA ÜÇ BİN ALTIN DEĞİL...

Yaz mevsimi yağmurlar arasında geldi ve çok hızlı geçmeye başladı. Ramazan kapımızda… Bir yanda yaz tatili yapılmaya çalışılırken diğer yandan da yaklaşan ramazan öncesi son hazırlıklar yapılmakta. Kimileri Ramazan gelmeden tatili bitirme telaşında kimileri ise tatili ramazanda geçirme planında… Sonuçta ibadette tatil olmuyor.

Bu gün sizlerle satır arası hikâyelerden bir tanesini paylaşmak istiyoruz. Sohbetimiz Ariflere…

Adamın biri gurbet ele para kazanmaya gitmiş, yıllarca çalışmış, Üç bin altın biriktirmiş. Aradan geçen yılların ardından artık biriktirdiğim para yeter deyip memlekete dönmeye karar vermiş. Yola koyulmuş derken yolda bir beldede mola vermiş. Handa dinlenirken bir ses ile irkilmiş:

Adamın biri 'bir nasihat bin altın, bir nasihat bin altın' diye bağırıyormuş.

Bizim adam merak etmiş bir nasihat ne ola ki bin altın etsin. Ben yıllarca gurbet elde o parayı zor biriktirdim diye aklından geçirmiş. Ama bir yandan da içi içini kemiriyormuş. En sonunda dayanamamış bin altını almış ve bağıran adamın yanına gitmiş. Al bin altını ver nasihati demiş.

Nasihatçi bizim adamın kulağına eğilip 'Kaderde ne varsa o olur' demiş. Bizimkisi bu nasihat mi bin altın demiş ama bin altın gitmiş bir kere. Adam hana geri dönmüş neyse bin altın gitti geri iki bin altın kaldı buda yeter demiş.
Sonra tekrar o sesi itmiş bir nasihat bin altın bir nasihat bin altın. Adam bin altını verdik belki bu sefer iyi bir nasihattir diğer bini kurtarırız hesabı dayanamamış ve nasihati almaya gitmiş adamın kulağına Nasihatçı 'Gönül kimi severse güzel odur' diyerek 2.nasihati vermiş.

Bizimkisi yine üzgün bir şekilde geri dönmüş en son bin altınla yola çıkacakken tekrar o ses: Bir nasihat bin altın bir nasihat bin altın… Bizimkisi şöyle bir bakmış. İki bin altın gitti zaten kalan binde gitse ne olur deyip bin altını vererek 'Hiddetlenip ani karar verme' nasihatini almış.

Beş parasız düşmüş yola. Bir beldeden geçerken büyük bir kalabalık görmüş ne olmuş diye bir uğrayıp sormuş. Oradan biri: Bir dev geldi köyün suyunun önünü kesti yanına kim inse onu yiyor, kimse yanına yanaşamıyor. Kim devden köyü kurtarırsa ona büyük ödül verilecek demiş. Bizimkinin aklına 1. nasihat gelmiş kaderde ne varsa o olur diyerek inmiş devin yanına. Devin yanında bir kurbağa ve bir denizkızı varmış. Dev sormuş adama: Söyle bakalım şu denizkızı mı güzel yoksa şu kurbağamı? Bizimkinin aklına 2.nasihat gelmiş ve cevap vermiş gönül kimi severse güzel odur. Dev bu cevap karşısında şimdiye kadarkiler denizkızı dediler bende onları öldürüp yedim. Oysaki ben şu kurbağanın gözlerine vurulmuşum dedikten sonra suyun önünü açmış. Bizimkisi de büyük ödülü kazanıp altınlara boğulmuş. Evin yolunu tutan bizimkisi eve gelince hanımının yanında genç bir adam görmüş. Çekmiş hançerini cama doğru yanaşmış ki aklına 3.nasihat gelmiş. Hiddetlenip ani karar verme. Eve girmiş hanımı yıllardır görmediği kocasının boynuna sarılıp hoş geldin bey demiş. Bizimkisi bu genç adam kim diye sorunca ellerinden öper bey oğlundur demiş.

Şimdi bu hikâyeyi sonuna kadar okuduysanız üç bin altın cepte demektir. En azından kaybınız yok tedbirimizi alalım ama sonuçta takdir edilen neyse onu göreceğiz onun içindir ki biraz cesaret…
   
Sevgi ve Saygılar…    
YORUM EKLE