Çamur Dağının Kızı (9)

Çamur Abbas’ın oğlu Bedrettin, köyün meydanında üç arkadaşı ile oturuyordu. Arkadaşları gibi o da çalışmayan, babasının parası ile köyün içinde çaka satan, atı ile sabahtan akşama kadar köy köy gezen avare birisiydi. İşi gücü arkadaşları ile birlikte köyün kızlarını takip etmek ve laf atmaktı. Onun bu davranışları ayyuka çıkmıştı. Kimseyi dinlemeyen bir yapısı vardı. Salı pazarından aldığı on santim uzunluğundaki şimşir ağacından yapılmış ağızlığına sigarasını takıyor, biri bitmeden birini yakıyordu. Babasının köylülerden borçlarına karşı kazandığı tarlalar onun daha da şımarmasını sağlıyordu.

Kazım, Muhsin ve Burhan ile oturduğu köyün meydanında lakayt bir şekilde bir taraftan sigarasını içiyor bir taraftan da işine giden, işinden dönen genç kızlara laf atıyordu. Kızlar cevap vermeyip yoluna devam ederken o:

-Boyuna kurban olayım, alacağım seni Çemiş Hasan’ın kızı.

Laf atmasına ara vermiyor, kızlar iyice huzursuz oluyorlardı. Akşam paydosunda okulu kapatan öğretmen Cemal, yanlarından geçiyordu ki:

-Ooo, öğretmen bey, selam sabah yok mu?

-Selam.

-Selammış, doğru dürüst selam versene mektepli. Selamünaleyküm varken selam da ne oluyormuş? Ama ne olacak, böyle çocukları, böyle tıfılları öğretmen yaparsan selam vermesini de bilmezler.

-Bak arkadaş, bu köye daha yeni geldim, adını bilmiyorum, konuşmana dikkat edersen iyi olur.

-Bak bak bak. Bir de kafa tutuyor bizim tıfıl öğretmen. Dikkat etmezsen ne olacak?

-Senin başka işin yok mu? 

-Yok, işim senin gibi tıfılları yola getirmek. Tutmuşsun Kadrinur kadının yanındaki evi, göz de koydun kızı Zeynep’e. Yedirmezler sana Zeynep’i tıfıl öğretmen.

-Sen kaşınıyorsun.

-Gel kaşı öyleyse.

Öğretmen ile Çamur Abbas’ın oğlunun tartıştığını duyan köylüler meydana doluyordu. Herkes öğretmene hak verirken, bu işin altından nasıl kalkacağını düşünüyorlardı ki muhtar İsmail atı ile meydana geldi.

-Ne oluyor burada?

-Bir şey olmuyor muhtar, sohbet ediyorduk öğretmenle, yanındakilerine dönerek, öyle değil mi?

-Öyle öyle öyle.

Muhtar, meydana toplanan köylülere:

-Hadi dağılın herkes evine işine gitsin.

-Yollamasaydın muhtar, tıfıl öğretmene bir ders vereydik de öyle dağılaydılar. Tıfıl öğretmen göreydi, okuldaki ders ile bizim verdiğimiz ders nasıl.

Muhtar, öğretmen Cemal’e:

-Gel öğretmen bey.

-Bey mi dedin muhtar.

-Evet.

-Bunun neresi bey. Beyliği kim kaybetmiş de bu bulmuş.

-Sana öyle bir ders verirdim ki, okuldaki derse mi benzerdi.

-Bak sen, bizim dersleri de çok iyi biliyor.

-Haydi gidelim, dedi muhtar.

-Yürü tıfıl öğretmen, boyunu görelim.

-Uyma sen ona öğretmen oğlum. Bir gün belasını bulacak ama bakalım ne zaman.

Çevirmenin kapısından içeri girdiler. 

-Sen geç otur, ben atı ahıra çekip hemen geliyorum.

Cemal, az önce yaşadıklarından dolayı canının çok sıkkın olduğu her halinden belli oluyordu. Onların üçünü de üç yumrukta devirmek çok kolay olurdu da öğretmen olmasaydı. Okulda aldığı eğitimin dışında beden eğitimi derslerine gelen boksör öğretmen Abdullah’tan çok eğitim almıştı. Boksa meraklıydı ama bok yapmak için değil sadece kendini savunmak için almıştı o eğitimi.

Muhtar, yanına gelirken kızı Çeşminaz’a seslendi:

-Kızım bize çay koy.

-Tamam baba.

Öğretmenin canının sıkkın olduğunu gören muhtar.

-Öğretmen oğlum sıkma canını, onlara uyma.

-Uyduğum falan yok muhtar. Hayret ediyorum, nasıl katlanıyorsunuz bunlara?

-Onu bir de bizlere sor öğretmen. Kızlarımız onların yüzünden bağ bahçeye gidemez oldular. Gördükleri yerde laf atıyorlar.

-Çok mu güçlü bu Çamur Abbas?

-Çulsuzun tekiydi, şimdi köyün yarıdan fazlası onun oldu. 

-Nasıl oldu peki muhtar?

-Bizim akılsız köylülerimizin yüzünden. Herkes borçlandı ona. Nasıldır, nedendir bilinmez, geçmişten beri erkekler pek çalışmaz. Ne varsa bütün yük zavallı kadınların, kızların sırtında. Onun için de kızlarını okula yollamıyorlar. 

-Olmaz muhtar, yollayacaklar. Yedi yaşını dolduran her çocuk kız olsun erkek olsun okula gitme zorunluluğu var. Bugüne kadar kimse söylemedi mi?

-Senden önceki öğretmen çok uğraştı ama yollamadılar.

-Yollamazlarsa ben kanuni işlem başlatacağım. İlk anda para cezası daha sonra da işin ucunda hapis var muhtar. Ben on iki yaşından büyük olup da okuma yazma bilmeyenler için de okuma yazma kursu açacağım.

-Yorma kendini öğretmen bey. Sen kız çocuklarının okula gelmelerini sağla arkası gelir.

-Yarın Koca Çavuş Dede’nin evinde toplanacakmış köylüler.

-Evet, sana söylemeyi unuttum, dedem senin de gelmeni söyledi.

-Olur gelirim muhtar. 

Cumhuriyetin kuruluşunun üzerinden henüz on yıl geçmişti. Ülke genelinde olduğu gibi Çamur köyünde de okul yeni yapılmış Cemal öğretmen ikinci öğretmendi. Büyük Millet Meclisinin aldığı karar doğrultusunda herkesin okuma yazma öğrenmesi için eğitim seferberliği ilan edilmişti. Kent merkezlerinden çok köylere okullar yapılıyordu. Okullar önce kalabalık nüfusu olan köylerden başlanıyordu. Gümüşhane genelinde de öyle yapılmıştı. Devletin sağladığı az bir ödeneğe köylüler de işgücü katarak okulların yapılması tamamlanıyordu. 

Köyde, yaşlıların çoğu okuma yazma bilmiyordu. Erkeklerin çoğu askerlikte okuma yazma öğrenmişlerdi. Kadınlar arasında ise okuma yazma bilen hemen hemen yok gibiydi. Muhtar her ne kadar giden öğretmenle okuma yazma kursu açmak istediyse de Çamur Abbas, elinden gelen engeli koymuş, kursu açma başarısı gösterememişti. Okuma yazma kursuna gitmek isteyenleri alacağı ile tehdit ederek korkutuyordu. 

Kazandıkça kazanan, kazandıkça gücüne güç katan Çamur Abbas, köyde kurduğu çiftliğin başına büyük oğlu Hüsamettin’i getirmiş, çiftliğin korunması ve köylülere güç gösterisinde bulunmak için de dışarıdan silahlı adamlar tutmuştu. Küçük oğlu Bedrettin ise köyde başıboş dolaşıyor, edindiği iki üç arkadaşı ile şuna buna sarkıntılık ediyordu. Köylüler, korkularından ses çıkaramıyorlardı. 

Cemal öğretmen, muhtar İsmail’in anlattığı durumu büyük bir şaşkınlık içerisinde dinledi. Hayretler içerisinde kalmıştı. 

-Nasıl olur muhtar, böyle bir şey olabilir mi? Eşkıyalık denir buna. Bu devirler geride kaldı. Artık herkes kendi toprağını ekip biçecek, kendisine yeten ürünü ayırdıktan sonra artanı satarak geçimini sağlayacak. Bunları anlatan olmadı mı?

-Oldu ama öğretmen bey oğlum, korku Çamur Dağını çoktan sarmıştı. 

-Bu böyle yürümez muhtar. Kalk, birlikte kahvehaneye bir gidip bakalım.

-Yemek yiyelim öyle gideriz.

-Yok yok ben aç değilim. Bir bakalım ne yapıyor senin bu köyün erkekleri.

Kalktılar, birlikte Çamur Abbas’ın kahvehanesine geldiler. Kahve yine köyün erkekleri ile doluydu. Öğretmen ve muhtarın geldiğini gören Çamur Abbas, koşarak kapıya kadar geldi.

-Hoş geldin öğretmen bey, hoş geldin muhtar. Buyurun. 

-Sağol.

-Size güzel iki tane okkalı kahve yapayım.

-Yok, dedi öğretmen, sen bize iki çay ver.

Cemal öğretmen, çayı gelinceye kadar kahvehanede oturanlara göz gezdirdi. Köylüler boş boş kahvehanede oturuyorlardı. Onlar da kendisine dikkatlice bakıyordular. Çaylarını içtiler.

-Arkadaşlar beni dinleyin, dedi Cemal öğretmen ayağa kalkarak.

Herkes ona baktı. Bu da önceki öğretmen gibi kız çocuklarını okula neden yollamıyorsunuz diyecek, göndermeyenlere ceza verileceğini söyleyeceğini bildikleri için pek fazla ilgilenmediler. Dikkatli bakan ve ağzından çıkacak kelimeleri merak eden biri vardı o da kahveci Çamur Abbas’tı.  

-Biliyorsunuz, tüm ülkede Cumhuriyetimiz onuncu yıldönümü nedeniyle okuma yazma seferberliği ilan edilmiş, özellikle kız çocuklarının okula göndermeyenler için Büyük Millet Meclisinden kanun çıktı. Bu nedenle yaşı gelmiş tüm çocuklarımızı okula gönderme zorunluluğu getirilmiştir. Okula gelen çocuklar arasında bir tane kız çocuğu göremedim. Bu köyde okul çağı gelmiş kız çocuğu yok mu?

Kahvehaneyi bir kahkaha kapladı. Herkes katıla katıla güldü.

-Anlaşıldı. Okula göndermeyen aileleri tespit edip kaymakamlığa bildireceğim. Sizlere bir hafta süre. Kendi düşen ağlamaz. 

Çamur Abbas’ın kaşları çatılmış bir şekilde öğretmeni dinliyordu. Biliyordu ki kız çocukları okula giderse anaları yalnız kalacak, onlara kocaları yardım etmek zorunda olacaklardı. O zaman da kahvehaneye gelen olmayacaktı.

-Kimseyi zorla okula alamazsın öğretmen bey.

-Öyle mi Çamur Abbas? Neden kızların okula gelmelerini istemiyorsun?

-Neden istemeyeyim ki, gönderen oldu da göndermeyin mi dedim?

-Dedin, dedin, hem de alacağın para karşılığında korkutarak, tehdit ederek dedin.

-Haşa, sünme haşa öğretmen bey, kim uyduruyor bunları. Ahan da buradalar istersen bir de kendilerine sor.

-Sormama gerek yok, hiçbiri senin karşında doğruyu söylemezler.

-Sen okula gelenleri okut yeter öğretmen.

-Ben okulda gelenleri okutacağım, gelmeyenleri de okula getirip okutacağım.

-Zorla yapamazsın.

-Zorla yapmayacağım, onlar isteyerek gelecekler okula.

-Bak bu güzel olur.

-Güzel olur Çamur Abbas güzel olur.

İçtikleri iki çayın parasını ödedi, kahvehaneden de çıkarken:

-Kız çocuklarınızı yarın okula bekliyorum. Onların önlük ve yakalıklarını, defter, kalem ve kitaplarını ben alacağım.

-Paranı boşa harcarsın öğretmen.

-Sen kendi paranı düşün Çamur Abbas.

(Devamı var)

YORUM EKLE