Huskalı Deli Esma destanı (19)

Berber Osman, kasabalıların ileri gelenlere oğlu ile haber saldı. Kambur Cemal’in kahvehanesinde toplantıya çağırdı. Çağrıya uyan kasabalıların akil adamları iş yerlerini kapatarak birer birer Kambur Cemal’in otelinin kahvehanesinde toplandı. Berber Osman herkese çay verilmesini istedi. Gelen çaylar içilene kadar kimse konuşmadı. Birer çay daha söyledi.

-Komşular, arkadaşlar, hepimiz bu kasabada yaşıyoruz. Devletimizin bir sorunu bizim de sorunumuzdur. Huskalı Deli Esma tarafından Baltazar denilen eşkıyadan kurtulduk ama şimdi başımıza yeni bir bela daha var. Bu bela Baltazar soysuzuna benzemiyor. Nereden geldiği bilinmeyen Gedikçioğlu Behzat eşkıyası ve adamları ile karşı karşıyayız. Şeyran tarafını haraca kesen bu eşkıya şimdi de bizim başımıza musallat oldu. Adamlarının çoğunun kurtuluş savaşı sırasında askerlikten kaçan soysuzlar olduğunu biliyoruz. Öğrendiğimiz kadarıyla çok iyi silah kullanıyor, karşı koyanı anında öldürüyorlar. Daha bir ay önce Silve köyümüze baskın düzenlemiş, yakıp yıkmasının yanında iki masum vatandaşımızın canına kıydılar. Yaptıkları hain saldırıdan sonra Trabzon sınırlarına girmişler ancak orada barınamayınca tekrar bizim topraklarımıza geri dönerek Zigana Dağında ikinci baskını yaptılar. Hepimizi saygı duyduğu, sevip saydığı Lütfi dayımızı hırpalayıp, dağdaki işyerlerini soyup soğana çevirdiler. Şimdi, siz diyorsunuz ki bunları biz biliyoruz, neden anlatıyorsun? Anlatmamdaki tek neden bu çetenin çok güçlü bir çete olduğudur. Bundan kurtulmamız için biz kasabalılar olarak da bir şeyler yapmalıyız.

Berber Osman’ı dikkatlice dinleyen Terzi Mehmet:

-Anlattıklarını aşağı yukarı biliyoruz Osman. Bizden ne yapmamızı istiyorsun?

-Sizden isteğim, devletimize destek olmaktır.

-Ne yapmalıyız, diye sordu Çapulacı Hüseyin.

-Her şeyi devletten beklemeyelim. Savaştan yeni çıktık. Devletimizin silah ve asker gücü çok zayıfladı. Baksanıza koskoca kasabamızda sadece bir yüzbaşı, bir onbaşı ve yedi asker var. Gençlerimiz savaşta şehit oldu. Bunun en güzel örneği Çitikebir köyünde Mehmet Çavuş’un iki oğlunun savaşta şehit olmasıdır. Huskalı Deli Esma’ya ve arkadaşlarına, askerlerimize yardım etmemizi öneriyorum.

-Ne gibi bir yardım, dedi Giresunlu Şükrü.

-Parası olanlar para, parası olmayanlar da üst baş ve gıda yardımında bulunabilir.

-İyi düşünmüşsün Berber Osman, diye söze girdi kahveci Ali Osman. Ben para yardımında bulunurum. 

-Ben üst baş, dedi Kurt İsmail.

-Daha sözümü bitirmedim arkadaşlar. Bildiğiniz gibi Huskalı Deli Esma, arkadaşları ile Cami Boğazı Yaylasında eşkıyanın önünü kesmek için gitti. Zigana’dan da askerlerimiz. Bu Gedikçioğlu Behzat, teslim olacak bir eşkıya değildir. Sonuna kadar çarpışacaktır. Onu yok etmek zaman alabilir. Huskalı Esma ile arkadaşları ve askerlerimize gıda ve üst yardımı götürmeliyiz. Elbette ki şimdi değil. Ama yardımları şimdiden toplamalıyız. Bizimkiler hemen ölü ya da sağ olarak ele geçireceklerini düşünmüş olabilirler. Umarız ki öyle oldu. Süre uzarsa onlara yardım götürmek için şimdiden hazırlıklı olmalıyız. Herkes yapacakları para ile üst baş yardımını Kambur Cemal’e teslim etsin. 

Xxx

Komutanım.

-Söyle Onbaşı ama dikkatli konuş.

-Önümüzde Alpullu Yaylası var.

-Evet biliyorum.

-Bu Gedikçioğlu eşkıyası yaylaya baskın düzenlemiş olmasın?

-Adı eşkıya, yapar mı yapar.

-Dikkatli olalım diyorum.

-Doğru söylersin, askerlere döner ve beni dinleyin, hazneye mermi sürün ve her an ateş eder gibi hazır olun. Ben emir vermeden kimse ateş etmesin.

-Emredersiniz.

Yaylaya yaklaştıkça daha dikkatli olmaya başladılar. Her adımı dikkatli atıyorlardı. Kısa bir mesafe kalmıştı ki, gelen ağlama sesleri yürekleri parçalıyordu. 

-Koşun, emrini verdi Yüzbaşı.

Yaylanın geniş bir alanında toplanan on beş yirmi kişi vardı. Ağlama sesleri sürüyordu.

-Eliniz tetikte olsun.

Sağı solu kontrol ederek toplanan insanlara yaklaştılar. Yerde cansız yatan iki genç gördüler.

-Korktuğumuz başımıza geldi onbaşı. Hele bir yaklaş da sor bakalım ne oldu.

Onbaşı denileni yaptı. Sakalları apak olmuş yaşlı bir adamın yanına geldi:

-Amca ne oldu burada?

-Ne olsun oğul. “Ben, Gedikçioğlu Behzat’ım. Eşkıya başıyım, bunlar da benim adamlarım. Elinizde avucunuzda ne varsa getirin” dedi. Bu yerde yatan iki genç karşı gelince hiç acımadan öldürdüler.

-Vay şerefsizler.

-Sonra da elimizde avucumuzda ne varsa alıp, Cami Boğazı Yaylası yolunu göstererek, şu tarafa gittiler.

-Tamam amca, başınız sağ olsun.

-Siz sağ olun komutanım. O canilere acımayın. Gördüğünüz yerde gebertin.

-Siz hiç merak etmeyin amca, onlar gereken dersi alacaklar.

-Güle güle oğul.

İçleri buruk, bu kez daha hızlı bir şekilde yola koyuldular.

-Önümüzde başka yayla var mı Onbaşı?

-Birkaç kelifli yaylalar var.

-Koşarak gitmeliyiz.

-Emredersiniz.

Onlar da yürümekten yorulmuşlardı ama her gecikmeleri yeni yeni baskınlara, yeni yeni canlara neden oluyordu.

-Yorulmak ve dinlenmek yok asker, koş.

-Emredersiniz.

Xxx

Huskalı Deli Esma ve amazon kızlar İstavri köyünün zirvesine çıktıklarında Cami Boğazı Yaylasının minaresini gördüler. 

-Şu minaresi görülen yer neresi Neriman?

-Cami Boğazı Yaylası abla.

-Geldik desene.

-Geldik abla az yol kaldı.

-Şu karşı kırandan giden yol Neriman, yaylaya mı gidiyor.

-Evet abla. O yol, Zigana’dan gelen yoldur.

-Yani Gedikçioğlu ve çeteleri bu yoldan mı geçecek?

-Evet abla.

-Güzel. Atlardan inin.

-Neden abla?

-İnin dedim ve etrafıma toplanın.

Amazon kızlar denileni yaptılar. Atların dizginlerini bırakıp Huskalı Deli Esma’nın çevresini sardılar.

-Beni dinleyin. Karşıki yol tam atış menzilimizin içerisinde. Yapacağımız tek şey burada pusuya yatıp karşı kırandan gelecek olan eşkıya bozuntularını tuzağa düşürmektir. Ancak, bizden önce Gedikçioğlu Behzat ve arkadaşlarının yaylaya gelip gelmediklerini öğrenmemiz gerekiyor. Nasıl yaparız Neriman?

-Ben yaylaya hakim bir yol biliyorum abla. Sizler burada mevzilenirken ben o yaylayı en iyi gören yere çıkar bakarım.

-O zaman durma.

-Tamam abla.

Huskalı Deli Esma, karşı kırandan gelip ve bir dere içerisinde kendi yolları ile birleşen yola dikkatlice baktı. Mavzerle buradan yapılacak atış, çete bozuntularını temize havale edilecek gibi gördü.

-Ne dersiniz kızlar, buradan karşı yola yaptığınız atışta hedefinizi bulursunuz değil mi?

Hepsi bir ağızdan:

-Buluruz abla.

-Şimdi atları geldiğimiz kıranın arkasına götürüp bağlamamız gerekiyor. Gedikçioğlu Behzat <atlarımızı görmemesi lazım.

Geldikleri yoldan geri döndüler. Kıranın dönemecini geçerek atlarını görünmeyecek bir şekilde ağladılar.

-Herkes çok iyi siper alsın. Tek atışta vuramazsak çatışmaya gireriz. Bunlar Baltazar ve adamlarına benzemez. Çoğu asker kaçağıdır. Attıklarını vururlar. Boşa atışları yoktur. 

Bu sırada Neriman koşarak yanlarına geldi. 

-Yaylada yoklar abla.

-Bu çok iyi. 

-Yaşayan var mı yaylada görebildin mi?

-Birkaç kişi gördüm ama yayla çok sakindi.

-Gelmediler öyleyse. Biz tam zamanında geldik. Herkes kendinde siper yapsın. Dediğim gibi ilk atışta hedefi vurmalıyız. Çatışmaya kalırsak işimiz zorlaşır.

-Tamam, dediler.

(Devamı var)

YORUM EKLE