Ara
Gümüşhane
Kapalı
4°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce
42,8044 %0.17
50,1756 %-0.07
5.972,23 % 0,28

TANZİMAT GAZETECİLİĞİ

YAYINLAMA:

İnsan elinde olanın kıymetini ancak kaybettiğinde anlarmış. Elinde varken dikkatini çekmeyen çokta önemsemediği gerçekleri kaybettiği zaman anlamlandırır ve ne kadar büyük bir servete sahip olduğunu anlarmış. İşte bunların en başında gelende hiç şüphesiz sağlıktır. 

Dünya mülkünün tek sahibi de elinde olmadan şöyle bir beyit yazabiliyorsun, 

“Halk içinde muhteber bir nesne yok devlet gibi 
Olmayan devlet cihanda bir nefes sıhhat gibi” 

İnsan sağlığın önemini hastalanıp yatağa düştüğünde anlıyor. Aslında ne kadar çaresiz bir varlık olduğunu da bu dönemde anlıyor desek yeridir. Her şeye gücünün yettiğini iddia eden, her şeyi başarabileceğini söyleyen bir varlığın göremediği çok küçük virüsler karşısındaki dayanılmaz yenilgisi ona bazı varlık meselelerini ister istemez sorgulatıyor. 

İki haftayı aşkın süredir bende sıhhatimde yaşadığım sıkıntılar sebebiyle yatmaktaydım. Şükürler olsun ki şimdi biraz daha iyim. Ama anladım ki bütün dünya servetlerini önüne yığsalar sağlığın ederi değilmiş. Bu vesileyle arayıp soran geçmiş olsun dileklerini ileten bütün dostlara teşekkür etmek istiyorum.

İkinci olarak bahsetmek istediğim husus şudur ki, tarafıma iletilen isimli ya da isimsiz mektuplardır. Daha öncelerden defalarca söylememe rağmen ısrarla hala mektup gönderenler, içinde bulunduğu kurumu ya da teşkilatı şikâyet ederek bunların ifşasında yer almamı isteyenler var. Daha önce de söyledim şimdi de tekrar beyan etmekte fayda görüyorum. İfşa merkezli bir hayat felsefem yok. O yüzdendir ki kim kimle sevgili, kim kurumunun kasasından para aşırıyor ya da kimler kurumlarında çetecilik oynuyor, kim akrabasını işe almış ya da işten çıkarmış…

Bu ve bunun gibi meseleler beni ilgilendirmiyor. Benim gazetecilik tarifime ve yürütmeye çalıştığım gazetecilik politikasında da yer almıyor. Bunlar için devletin oluşturmuş olduğu yetkili şikâyet merkezler bulunmaktadır. Şikâyetlerinizi, görüş ve önerilerinizi buralarda beyan edebilirsiniz. İfşa kültüründe büyümemiş biri olarak bu gibi meselelerin ortalığa saçılması ve lastik gibi herkesin ağzında dolanması da beni rahatsız ediyor. Dediğim gibi bunların tartışma makamları yine resmi kurumlardır. Ya da yayın politikasını bu ve benzeri konular üzerine inşa eden yayın organları ile paslaşabilirsiniz. Onlar böyle meselelerde kalem oynatmayı severler. Ben gelen her mektubu detaylı incelerim, emin olmadığım hiçbir şey hakkında ise tek kelime yazmam. 

Benim gazetelik anlayışım birileri için çok çağ dışı kalmış olabilir. Lakin içinde bulunduğum toplumda en isabetli anlayışında bu tarz gazetecilik olduğu kanaatindeyim. Tanzimat dönemi gazeteciliği yolunda ilerlemekte ve bu ilkeler çerçevesinde yazılar kaleme almaktayım. Gündelik politik ve siyasi kavgaların içine girmeden topluma bir şeyler öğretme ve açıklama amacındayım. Daha net ifade edecek olursak bir fikrin meşru yollarla toplumsal zeminde kabulü ve inşası için çaba göstermekte bunun için mücadele etmekteyim. Bu yol Şinasi, Namık Kemal ve Ali Suavi gibi basın tarihimizin önemli isimlerinin izlemiş olduğu yoldur. Toplumu aydınlatmak, topluma bir şeyler öğretmek gerektiği fikrinin gazeteleri var ettiği görüştür bu görüş. 

Basın yelpazesi geniş bir kavramdır. Dolayısıyla tarifi de geniş olacaktır. O yüzden bu konudaki tariflerde şahsi düşüncelerimden ileri gelmektedir. 

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *