Yalana borcumuz mu var?

Zor bir soru.

Zor olmakla birlikte cevap vermemiz gereken de bir soru.

Her gün karşı karşıya kaldığımız olaylara baktığımızda sadece yalana değil; sahtekârlığa, ahlaksızlığa, üçkâğıtçılığa, büyüklenmeye, böbürlenmeye, adam satmacılığa, makam düşkünlüğüne ve daha nice olumsuzluklara borcumuz var gibi duruyor.

Kitap okuma etkinliği yapıyor, kameralar kapanınca kitapları da kapatıyoruz.

Kıra, bayıra dikmek için fidan alıyor, bir köşede kuruyup gitmesine seyirci kalıyoruz.

Gümüş işlemeciliği için kurslar düzenliyor, kırık küpemizi onaracak usta bulamıyoruz.

Maç boyunca zaman geçiren rakibe küfür ediyor, değiştireceğimiz oyuncuyu sahanın en ücra köşesine gönderiyoruz.

Yavaş gittiği için öndeki araca hakaretler yağdırıyor, kendi alışverişimiz için aracımızı yolun ortasına bırakıyoruz.

Annemizin, bacımızın, kızımızın varlığını unutuyor, kendimizin bile pişmanlık duyduğu ahlaksızlıkların peşinden gidiyoruz.

İşini gereği gibi yapmayan memurlara ağzımıza geleni sıralıyor, kendi görevlerimizin hakkını verip vermediğimizi sorgulamıyoruz.

Hiç ölmeyecekmiş gibi makamlara sarılıyor, yarınımızın hesap günü olduğunu aklımıza bile getirmiyoruz.

Keser gibi her daim kendimize yontuyor, hızar olmanın verdiği huzuru enayilik olarak nitelendiriyoruz.

Daha nice örnekler vermek mümkün. Herkes kendi işini daha iyi bildiğinden hareketle haddimiz olmayan akıl verme işini bir kenara bırakarak, kendi yüreğimizde olan kötülüklerden kurtulmaya çalışalım.

Olması gerekeni biz değil, yılların süzgecinden geçirip ürettiği hikâyelerle, tecrübe edilen deneyimlerle toplumun ta kendisi söylesin.

Bir Hikâye: En iyi buğday

Her yıl yapılan "En iyi buğday" yarışmasını yine aynı çiftçi kazanmıştı. Çiftçiye bu işin sırrı soruldu.

Çiftçi; "Benim sırrımın cevabı, kendi buğday tohumlarımı komşularımla paylaşmakta yatıyor" dedi.

Elinizdeki kaliteli tohumları rakiplerinizle mi paylaşıyorsunuz? Ama neden böyle bir şeye ihtiyaç duyuyorsunuz? diye sorulduğunda, "Neden olmasın?" dedi çiftçi.

"Bilmediğiniz bir şey var; rüzgâr olgunlaşmakta olan buğdaydan poleni alır ve tarladan tarlaya taşır. Bu nedenle, komşularımın kötü buğday yetiştirmesi demek, benim ürünümün kalitesinin de düşük olması demektir. Eğer en iyi buğdayı yetiştirmek istiyorsam, komşularımın da iyi buğdaylar yetiştirmesine yardımcı olmam gerekir."

Kalın sağlıcakla…




YORUM EKLE