‘İnsanlık var oldukça deprem de var olacak’

Jeofizik Mühendisleri Odası Gümüşhane İl Temsilcisi Rasim Taylan Kara, depremin yerküre var oldukça olacağını belirterek, Gümüşhane’de özellikle Kelkit ve Şiran ilçelerinin deprem gerçeğini asla ve asla unutmamaları gerektiğini söyledi.

‘İnsanlık var oldukça deprem de var olacak’

Jeofizik Mühendisleri Odası Gümüşhane İl Temsilcisi Rasim Taylan Kara, depremin yerküre var oldukça olacağını belirterek, Gümüşhane’de özellikle Kelkit ve Şiran ilçelerinin deprem gerçeğini asla ve asla unutmamaları gerektiğini söyledi.

Deprem haftası nedeniyle TMMOB Jeofizik Mühendisleri Trabzon Şubesi Başkanı Prof. Dr. Hakan Karslı ve Gümüşhane Üniversitesi Jeofizik Mühendisliği Bölümü Sismoloji Ana bilim Dalı Başkanı Doç.Dr. Serkan Öztürk’le ortak bir basın açıklaması yapan Kara, yerküre üzerinde en büyük enerji boşalımı olan deprem doğal olayının insanlığın yaşadığı en önemli afetlerin başında yer söyledi.

“Ülkemiz en önemli deprem bölgelerinden”

Kara, “Ülkemiz dünyanın en önemli deprem bölgelerinden biri olan Alp-Himalaya deprem kuşağında yer almaktadır. Bununla birlikte ülkemiz topraklarının yüzde 66’sı 1. ve 2. derece deprem bölgesinde bulunmakta, nüfusunun yüzde 70’inin ve büyük sanayi tesislerinin yüzde 75’inin bulunduğu bölgelerde, büyük bir deprem olma ihtimali çok yüksek olup, büyük can ve mal kayıplarına yol açan depremlerle sık sık karşılaşılmıştır. Sadece depremler nedeniyle, son yüzyıldır hemen hemen 100.000 vatandaşımız hayatını kaybetmiştir ve doğal kaynaklı afetlerin neden olduğu doğrudan ve dolaylı ekonomik kayıplarının ülkemizin GSMH‟nin yüzde 3‟üne karşılık gelmektedir” dedi.

“Risk her zaman var”

Geçmişte birçok yıkıcı depremlerde meydana gelen can ve mal kayıpları gibi gelecekte de meydana gelebilecek depremlerle büyük can ve mal kaybına uğrama riskinin her zaman var olduğunu kaydeden Kara, “Bu nedenle, her yıl 1-07 Mart tarihleri arasında deprem haftası olarak kutlamaları ile yakın tarihte yaşadığımız; 7.4 büyüklüğünde 17 Ağustos 1999 Marmara Depremi, 7.2 büyüklüğünde 12 Kasım 1999 Düzce Depremi, 5.9 büyüklüğünde 19 Mayıs 2011 Simav Depremi, 5.4 büyüklüğünde 22 Eylül 2011 Erzincan- Kemah Depremi, 7.1 büyüklüğünde 23 Ekim 2011 Van Depremi, 5.6 büyüklüğünde 09 Kasım 2011 Van-Edremit Depremi ve 21 Temmuz 2017 Bodrum-Kos Depremlerindeki can ve mal kayıplarını ve yaşadığımız büyük acıları anlamak, unutmamak ve unutturmamak ve bu kapsamda toplumun depreme karşı hazırlıklı olması, deprem tehlikesi bilincinin yerleştirilmesi ve deprem olayının kamuoyu gündeminde kalmasını sağlamak büyük önem arz etmektedir. Deprem ve afet gerçeği artık herkesin hemfikir olduğu ve bu konuda ortak eylem kapsamında çalışmalar yapılması gereken en önemli konulardan biridir. Ülkemizin her kesiminde yetkililer tarafından, deprem ve afetlere karşı dirençli ve güvenli yerleşim yerlerinin belirlenmesi, halkımızın güvenli yapılarda yaşaması ve afetlere hazır olmasının sağlanması konusunda bilinçlendirilmesi gerekmektedir. Depremlerin herhangi bir irade ile durdurulması mümkün değildir. Doğanın bir gerçeği olan depremler önlenemez, ancak alınacak akılcı ve bilimsel önlemler, bilinçli eğitim ve planlı yerleşim ile deprem zararlarını azaltabilir. Bir doğa olayı olan depremlerin afete dönüşmesi, felaket olarak yaşanması halkımızın yazgısı olamaz, olmamalıdır. Bu vesile ile ülkemizde dünden bugüne yaşadığımız depremlerde yaşamını yitiren vatandaşlarımızı saygıyla anıyoruz. Tekrar büyük acılar yaşamamak, canlarımızı ve varlıklarımızı kaybetmemek için, afetlerin önlenmesi ve zararların azaltılması kapsamında, afet öncesi hazırlık, kurtarma ve ilk yardım, iyileştirme ve yeniden inşa safhalarında yapılması gereken çalışmaların yönlendirilmesi, koordine edilmesi ve uygulanabilmesi için toplumun tüm kurum ve kuruluşlarıyla kaynaklarının bu ortak amaç doğrultusunda yönetilmesi olarak tanımlanan “Afet Yönetimi” konusunda tüm toplum bileşenlerine, kamu kurum ve kuruluşlara, üniversitelere ve hükümetlere büyük sorumluluklar düşmektedir” şeklinde konuştu.

Kara, TMMOB Jeofizik Mühendisleri odası il temsilciliği olarak depremle iç içe yaşayan ülkemizde, yaşanacak depremlerin yıkıcı afetlere dönüşmemesi için akıl, bilim ve mühendislik gerçekleri doğrultusunda hareket edilmesi gerektiğini sözlerine ekledi.

Toplumsal acıların tekrar yaşanmaması için öneriler:

TMMOB Jeofizik Mühendisleri Trabzon Şubesi Başkanı Prof. Dr. Hakan Karslı da depremle yaşamayı öğrenmek zorunda olduğumuz ülkemizde doğa olaylarının afete dönüşmemesi, toplumsal acıların tekrar yaşanmaması için şu önerileri sundu: 

•    Depreme dayanıklı yapı tasarımı için zemin etütlerinde mutlaka Jeofizik Mühendisliği Hizmetleri etkin ve yetkin şekilde yer almalıdır. 
•    İmar planına altlık teşkil edecek jeolojik-jeofizik-jeoteknik etütler yapılmadan yeni yerleşim yerleri belirlenmemeli ada ve parsel bazlı tüm yapılaşmalarda mühendislik hizmeti almayan hiçbir uygulamaya ruhsat verilmemelidir. 
•    Riskli alanlar imara açılmamalıdır. Bilimsel normlara dayalı yer seçimi yapılmalıdır. Niteliksiz yapı üretimi engellenmelidir. 
•    Binayı yıkan depremin dinamik parametreleridir. Zeminin dinamik özelikleri Jeofizik Mühendisleri tarafından hesaplanmaktadır. Yer seçiminde ve yapılaşmada zemin özelliklerine göre binalar yapılmalıdır. 
•    Merkezi ve yerel idarelerde zemin etüt raporlarının standartlara uygun yapılmasının sağlanması ve denetimi için Jeofizik Mühendisi istihdamı arttırılmalıdır. Kamusal denetim etkinleştirilmelidir. Yerel idarelerde zemin etüt raporlarının kontrolü ve gerekli durumlarda yerinde denetimi amacıyla Jeofizik Mühendisi istihdamı zorunlu hale getirilmelidir. 
•    Yapı Denetim Yasası, İmar Yasası, Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Yasa ve ilgili diğer yasa ve yönetmelikler, TMMOB ve Meslek Odaların önerileri alınarak yeniden düzenlenmelidir. 
•    4708 Sayılı Yapı Denetim Uygulama Yönetmeliği değiştirilmeli, yapı üretim sürecinden bitimine kadar önemli bir rol oynayan Jeofizik Mühendislerinin Teknik Müşavirlik Kuruluşu veya Yapı Denetim Kuruluşu ortağı olma zorunluluğu getirilmelidir. 
•    6306 sayılı “Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun ve Kanunun Uygulama Yönetmeliği’nde, mevcut binaların değerlendirilmesi, riskli bina tespitleri ve güçlendirme çalışmalarında yapılacak tahribatsız incelemelerde Jeofizik Mühendisliği hizmetleri zorunlu hale getirilmelidir. 

Bir doğa olayı olan depremlerin önlenemeyeceğini ancak alınacak bilimsel önlemler ve bilinçli eğitim ile zararların en aza indirilebileceğinin unutulmaması gerektiğini kaydeden Karslı, “Afetler sonrası krizi değil, afetler öncesi riskler yönetilmeli. Riskleri Belirlemek İçin Yerbilimsel Çalışmalar Eksiksiz Yapılmalı. Zemin Etütlerininde Tüm Sorumlu Mühendislerin (Jeofizik-Jeoloji-Jeoteknik) Yer Alması Sağlanmalı. Bu kapsamda, özellikle Kentlerin İmar Planlaması süreçlerinde mutlaka, yerleşime uygun alanlar, önlemli alanlar, ayrıntılı jeoteknik inceleme gerektiren alanlar, yerleşime uygun olmayan alanlar kesinlikle Jeolojik-Jeofizik-Jeoteknik çalışmalarla birlikte belirlenmelidir ve yerleşime uygunluk haritaları amaca göre 1/25000, 1/5000 ve 1/1000 ölçeklerinde kent yöneticileri tarafından hazırlatılmalıdır” dedi.

Gümüşhane Üniversitesi Jeofizik Mühendisliği Bölümü Sismoloji Ana bilim Dalı Başkanı Doç.Dr. Serkan Öztürk ise şunları söyledi: “Deprem Araştırma Dairesi Başkanlığı, Deprem Bölgeleri Haritası yerleşim birimlerine göre; Kelkit ve Şiran ilçelerimizin merkezleri 1.derece deprem bölgesinde, Köse ilçesi merkezi 2. Derece deprem bölgesinde, Gümüşhane Merkez ilçe ve Torul ilçesi merkezleri 3. Derece, Kürtün İlçesi merkezi ise 4. derece deprem bölgesi içinde kalmaktadır. Bakıldığı zaman Kelkit ve Şiran ilçelerimizin ortalama 30 ile 45 km arasında, Köse, Merkez İlçe, Torul ve Kürtün ilçelerimizin ise 65 ile 80 km arasında diri faylara olan yatay uzakları mevcuttur. İlimiz daha çok yaklaşık 80 km uzakta bulunan Kuzey Anadolu Fay kuşağının ürettiği depremlerin etki sahasındadır. 1939 yılında 7.9 ve 1992 yılında 6.8 büyüklüğünde Erzincan’da meydana gelen depremler ilimizde de hissedilmiştir. Gümüşhane sınırları içerisinde, Boğaziçi Üniversitesi, Kandilli Rasathanesi ve Deprem Araştırma Enstitüsü (KOERİ) tarafından verilen bilgilere göre, 1979 yılında 5.0 ve 1985 yılında 5.1 büyüklüklerinde depremler olmuştur. Ayrıca 2008 ile 2018 yılları arasında Köse, Şiran ve Kelkit’i içine alan bölgelerde büyüklükleri 2.6 ile 3.3 arasında değişen çok sayıda küçük deprem meydana gelmiştir. Örneğin, güncel KOERİ verilerine göre 2013 yılı içerisinde Kelkit merkezli magnitüdleri 1.6-3.1 arasında değişen 16 deprem ve Şiran, Çorak gibi farklı ilçelerde meydana gelmiş birçok deprem mevcuttur. 2014 yılları arasındaki güncel verilere göre ise, yine Kelkit merkezli magnitüdleri 1.9-3.3 arasında değişen 20 deprem KOERİ tarafından kaydedilmiştir.”

Güncelleme Tarihi: 04 Mart 2018, 18:10
YORUM EKLE
SIRADAKİ HABER