Türkiye’de adını değerli bir madenden alan tek şehir olan ve Gümüşhane’de hem açılırken hem de kapanırken büyük gürültüler koparılan, açılışına karşı çıkanların rezervler bitip kapanınca da eleştiri yağmuruna tuttuğu madenlerle ilgili tartışmalar devam ediyor.
Türkiye ve dünyadan bu konuyla ilgili örnekler vererek madencilik faaliyetlerinin ardından kalan izlerin turizm potansiyeli taşıdığını ifade eden Kara, madencilik sektöründe yaşanan değişimlerin, gelecek nesillere aktarılması ve turizm yoluyla değerlendirilmesi gerektiğini vurguladı.
“Başka Mastra yok” başlıklı makalesinde yeraltı galerileri ve döküm odaları gibi birçok bölgeyi kaplayan yapılarla birlikte kapanan madenlerin turistik bir potansiyele sahip olduğunu ifade eden Kara, madencilik mirasının hem edinilmiş tecrübe hem de yeni iş fırsatları açısından gelecek nesillere aktarılmasının önemine dikkat çekerek madencilik mirasının turizm potansiyelinin değerlendirilmesi gerektiğini belirtti.
Dünyada madencilik mirasının turizme kazandırıldığı başarılı örnekler olduğunu belirten Kara, Koza Altın İşletmeleri A.Ş Bergama Ovacık Altın Madeni ve Almanya Ren Bölgesi Lusatia Linyit Havzası'nı örnek göstererek, “İyi örnekler, kötü örnekler var veya yok, bu bir sorun değil, neden ilk olmasın niçin denenmesin?" sözleriyle Gümüşhane'nin bu alanda öncü olabileceğini vurguladı.
Mastra Altın Madeninin turizme kazandırılması sürecinde dikkat edilmesi gereken noktalara da değinen Kara, rehabilitasyon ve geri kazanım sürecinin şeffaf ve katılımcı bir şekilde yürütülmesi gerektiğini belirterek, “Bu eşsiz altın madenciliği mirası tek düze kişi ve kuruluşlara bırakılmadan akil ve işinin ehli, liyakatli insanlar ile birlikte bağımsız bir denetçi gözüyle değerlendirilerek masaya yatırılmalıdır. Proje madencilik mirası ve turizm paydaşlığı şehirde sürdürülebilir yeni bir modelin ilk lokomotifi olabilir" dedi.