Ara
Gümüşhane
Kapalı
2°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce
42,7059 %0.01
50,2236 %0.12
5.964,11 % 1,05
Söylesem Tesiri Yok, Sussam Gönül Razı Değil

Söylesem Tesiri Yok, Sussam Gönül Razı Değil

YAYINLAMA:

Beyhude gamlanma divane gönül!
Cümle alemin rızkını veren vardır.
Yaptığın hatayı görmüyor sanma.
Kalpte gizli en derin sırları bilen vardır.

***

Bu mısraları ünlü divan şairimiz Fuzuli’nin bir şiirinden aldım. Yazıma başlık olan cümle ise şiirin içinde geçiyor.

Neden böyle başlık seçtim…

Anlatayım!

Geçtiğimiz gün aracımla yolculuk yaparken yol kenarında el kaldıran yaşlı bir amca dikkatimi çekti.

Aracı önünde durdurup yanıma aldım.

Muhtemelen emekli bir ağabeyimizdir diye geçti içimden.

Öylede oldu.

Emekli dediğimiz insanlar bizlerin eğitiminde ülkemizin gelişiminde katkısı, payı olan kişiler.

Onlara ne yapsak haklarını ödeyemeyiz!

Allah hepsine sağlık afiyet versin.

Ülkemize yıllarca emek verip emekli olanlardan bir tanesiydi.

Hüseyin amca…!

Yol arkadaşım oldu bir süre.

Hoş beşten sonra aracın içinde buruk bir sohbetin içinde buldum kendimi.

“bir dokun bin ah işit” sözünün ete kemiğe bürünmüş haline şahit olacağım hiç aklıma gelmezdi.

Özetle Hüseyin amca, iki evladının evlendirip yuvadan uçurduğunu, hanımıyla ahir ömründe yaşam sürdüğünü, yaklaşık 10 yıl önce aşçılıktan emekli olduğunu kurduğu kısa cümlelerle anlattı.

Bir ara öfkesi ses tonuna yansıdı.

-Amca nereye böyle? Diye henüz soracaktım ki kafasını kaldırıp, gözlüklerinin altındaki zeytin karası gözlerini üzerime çevirerek “Aracım var evladım. Ancak benzine gelen zamlardan sonra daha binemiyorum. Evin önünde duruyor. Satacağım başka çarem yok. Köye gitmek için otobüs, minibüs ne rast gelirse binip gidiyorum. Bugünde sen çıktın karşıma. Beni aracına aldığın için teşekkür ederim. Emekliyim aldığım maaş  7500 TL. ay sonunu zor getiriyorum….”

Bu cümleler beni derinden etkiledi. İçimde tarif edemediğim duygu yoğunluğu içindeydim.

İnsan hayatında kimi anlar vardır ki çok kısa sürer ama etkisi uzun süre devam eder.

Bende öyle bir anı yaşıyordum.

Hüseyin amca söylediklerinde yerden göğe kadar haklıydı.

Benzer serzenişleri yakın çevremdeki emeklilerden de duyuyordum.

O’nu dinledikçe yüreğim acıdı.

Kolay değil.

Aldığı bu maaşla bu pahalılıkta nasıl geçindiğini düşündüm!

Öyle ya; onlarda aynı ekmeği alıp, aynı yağı, çayı, şekeri, pirinci tüketiyorlar.

Güya enflasyona ezdirmiyorlar emeklileri! Sevsinler sizi!

Hele de oturduğu evi kiraysa dedim kendi kendime …

Gerisini yazmaya gerek yok!

Ahh…! Hüseyin amca!

-Avrupa’da yaşayan bir emekli olsaydın haftalık maaşınla Türkiye’de istediğin bölgede, dört yıldızlı otellerde tatilini yapar dönerdin… Diye cümleler geçti zihnimden…

Ama morali daha fazla bozulmasın diye söyleyemedim bunu.

Şimdi temel soru şu! Avrupa’daki bir emekliden neyi eksik?

Geçtik tatil yörelerini bizim emekliler Eskişehir’deki evinden köyündeki bahçesine kendi aracıyla gidemiyor!

***

Emeklilerin içinde bulundukları zorlu yaşam koşullarını bazı emekli dernekleri ara sıra dile getiriyorlar.

Bir çoğunun sesi çıkmasada… Galiba hallerinden memnunlar!

Ama Türkiye Emekliler Derneği Eskişehir Şube Başkanı Arif Duru ağabeyimiz bu işe öncülük edenlerden.

Aynı şekilde Eskişehir Tüm Emekli Sendikası Başkanı Nalan Karagöz’de öyle…

Konuşuyorlar da  sesleri Sivrihisar’ı geçip Polatlı’da kalıyor bence… Ankara’ya ulaşmıyor.

Ya da Ankara onları duymuyor!

İstedikleri tek bir şey var; insanca, onurlarıyla yaşam sürecek bir maaş! Ve elbette ki adalet!

Hiç unutmam Arif ağabey geçen ay bir açıklamasında şu sözleri söyledi: “ Bugünlerde zam yağmurundan kafamız, vücudumuz, cebimiz delik deşik oldu. Hayatta kalabilme mücadelesi veriyoruz. Avazımız çıktığı kadar bağırıyoruz duyun sesimizi. Emekliyi ölüme terk etmeyin En düşük emekli maaşı asgari ücret seviyesinde olmalıdır. Emekliler bu ülkenin atıl insanı değil akil insanlarıdır.”

Söylediklerine katılmamak elde değil.
Emeklilerimizin gözleri Türkiye Büyük Millet Meclisinde!

Yüce Meclisin ilk görüşeceği konu emeklilerin maaş düzenlemesi olması bekleniyor.

Dolayısıyla en düşük emekli maaşı acilen en azından asgari ücret seviyesine çıkarılmalı.

Evet…

Yıllarca brüt maaş üzerinden yüksek primler ödeyen bu insanları da göz ardı etmek tam bir adaletsizliktir.

Elbette üç dört maaş alanların umurunda bile değil emekliler.

Bu şartlar altında torununun düğününde, bileziği geçtik bir çeyrek altın dahi takamayacak emeklinin psikolojisini düşünün!

İşte tüm bu düşüncelerden sonra emeklilerin durumunu Hüseyin amcaya söz verdiğim için yazıyorum.

Sussam gönlüm razı değil.

Bu insanlar istedikleri zaman çarşı pazara çıkamadıkları bir yana Atatürk parkında veya Hamam yolunda oturup bir bardak çay iç(e)meyen emekliler biliyoruz.

***

Çalışırken aldıkları ücreti emekli olunca alamayan emekliler…

Ahir ömründe daha çok paraya ihtiyacı olan emekliler…

Yaşamı boyunca kemer sıkan rahat bir yaşam kendilerine reva görülmeyen emekliler…

Sağlık giderlerinin yaşları ilerledikçe daha çok arttığı gariban, hasta emekliler…

Ülkemizin tadını çıkaramayan, canı istediğini alıp yiyemeyen öz yurtlarında parya olan emekliler…

Haklı mücadelenizde yanınızda olmaya devam edeceğiz.

Söylesem tesiri yok ama sussam da gönlüm razı olmayacak size reva görülen yaşama!

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *