

TOPLUMDA YAŞAMA SANATI
"Halkı tek insan, tek insanı da bütün halk gibi gör."
Montaigne
Her ardımızda kalan günün daha beter, nasip olursa önümüzde olacak günlerden de ümitsiz olarak ömür denen trenin kompartımanlarında yolculuğa devam ediyoruz.
İçinde yaşadığımız toplumun bozularak giderek yaşanamaz hale geldiğini görmek son derece bizleri üzmeye devam ediyor. Zira ait olduğumuz toplumu anlamamakta, o toplum içinde yaşama sanatını bilememekte bir nevi ısrar ediyoruz.
Hâlbuki ailede aldığımız eğitimin ilk meyvelerini hayata tatbik ettiğimiz yerin adıdır toplum. Ancak gelin görün ki birbirinin fikirlerine tahammülsüz, düşüncelerine kayıtsız bir halde sanki bu caddeler, sokaklar, araçlar ve hemen her şey bizimmiş gibi hor görüp kullanıyoruz.
Çatısı altında huzur ve refah içinde din, mezhep, sosyal statü, ırk, millet her ne ise yaşamayı maalesef bilmiyoruz, bilemiyoruz, bilmek de istemiyoruz. İçeriden malum Kabil’in kırıntıları ve dışarıdan Haçlı ve Tapınakçı müsveddelerinin kumanda ile karıştırmaya çalıştıkları güzel ülkemizin biz değerli bireyleri bize sundukları senaryoyu ve oynanan oyundaki verilen rolleri maalesef şartsız şurtsuz kabul ediyoruz.
Toplum eğer birilerinin özel mülkü değilse ve bu toplumda farklı renkler olsak da bir ve beraber kardeşçe, huzurla yaşamak zorundayız. Ben özgürüm maskesi arkasına sığınarak devletin görevini yapan güvenlik güçlerine orantısız güç kullanmaları, devletin ve şahsın mallarına tasallut etmeleri, polisime askerime asit atmaları, ortalığı yakıp yıkmaları akla ziyan değil midir?
Bu toplum ortak alanımız ise ve bu toplumu dizayn eden ahlaki kurallar var ise kusura bakmayın ama yerlere tüküremezsin, milletin ortasında anadan üryan gezemezsin, kaldırımları keyfine göre işgal edip malını satmak için bağıramazsın, devlete ve şahsa ait olan malı yağma ederek asla zarar veremezsin.
Hak aramak yasal çerçeveler dahilinde sesini duyurmakla olur. Birilerinin emri ile ve bölücü bayrakları ve flamaları ile maskelerin arkasına sığınarak, izinsiz sokaklara dökülerek, mahlas isimlerle sosyal medyadan ana avrat küfrederek, orantısız güç kullanarak olmaz değerli kardeşim.
Devletin yayın organı olan TRT’de veyahut başka bir kanalda çalışan insanların hem oranın ekmeğini yiyip hem de ekmek yediği kaba tabiri caizse pislemeleri hem vefasızlık hem cehaletin ta kendisi değil de nedir?
Bugün üretimi tamamen bırakmak ve sadece tüketim toplumu hâline gelmek, yerli mallarımızı boykot etmek hangi aklın tezahürüdür.
Evet, toplum bizim ve biz bu toplumun içerisinde birlikte yaşamaya mecburuz. O halde birbirimizin haklarına karşılıklı olarak saygı duymalıyız. Değişik fikir, inanç, mezhep ve değerlere inanıyor olabiliriz ancak biz farklılıklarımızla güzel ve özeliz.
Ancaaaaak…!
Ortak alanımız olan toplum içerisinde sen, ben, sağcı, solcu, Alevi, Sünni, Türk, Kürt, Laz, Çerkez, şucu, bucu, Trabzonsporlu, Fenerli, Cimbomlu olabiliriz elbette. Ama birbirimize bu sıfatlarımız üstünlük göstergesi olmamalı olamaz da.
Ben eğer senin giyimine, kuşamına, ibadetine, yaşam tarzına özgürlük kisvesinin altında müdahale edemiyorsam sen de benim dinime, kültürüme, gelenek göreneklerime, başörtüme, sarığıma, cüppeme karışamazsın vesselam…