

NİÇİN “TÜRKİSTAN” DEMELİYİZ
Tarih boyunca milletler, yaşadıkları coğrafyaya kendi kimlikleriyle anlam vermiş, ona isimler yüklemişlerdir. Türk milletinin binlerce yıllık tarihine baktığımızda, yaşadığı en geniş ve köklü coğrafyalardan biri, bugünkü haritalarda “Orta Asya” olarak anılmaktadır. Oysa bu topraklar, yüzyıllarca tarihsel, kültürel ve etnik bağlamda “Türkistan” olarak adlandırılmış ve bu ad, milletimizin birliğini ifade eden ortak bir değer olarak kullanılmıştır.
Orta Asya terimi, 18. ve 19. yüzyıllarda Avrupalı coğrafyacılar ve Rus araştırmacılar tarafından, Türklerin ortak kimliğini bölmek için özellikle kullanılmaya başlanmıştır. Sovyetler döneminde Türklerin milli kimlikleri bastırılmış, ortak bir “Orta Asyalı” tanımı ile Türk Milletini zihinlerde yoketme politikası yürütülmüştür. Ruslar da çok iyi biliyordu ki, Türklerin ortak kimliğini yoketmeden, bir sovyet halkı oluşturamayacaklardı.
Avrupalıların ve Rusların “Orta Asya” olarak yutturmaya çalıştıkları bu toprakların gerçek ismi, daha 100 yıl öncesinde bile “Türkistan”dı. Çarlık Rusya’sı Türkistan’ı işgal edince burada kurduğu idarenin ismi bile Türkistan Genel Valiliğiydi. 1917 kominist ihtilalinden sonra buraya Türkistan Özerk Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti adını verdiler.
Türkistan bölgesinin bir kısmında kurulan bu özerk cumhuriyet, Türklerin arasındaki birliği yıkmak için 1924 yılında yine Sovyetler tarafından parçalanarak topraklarında günümüz Özbekistan, Türkmenistan, Kazakistan, Kırgızistan, Tacikistan Cumhuriyetleri kuruldu. Buralarda, Türkçenin birbirine en uzak lehçeleri ayrı dilmiş gibi kullandırılarak, Türk kimliği yokedilmeye çalışılmıştır. Hatta, askeri olarak baskı yapacağı zaman Özbekle Türkmen’e, Kazakla Kırgız’a baskı uygulayarak birbirlerine düşmanmış gibi yetiştirilmeye çalışılmıştır.
Türk kimliğini ve “Türkistan” ortak ismini unutturmak için ellerinden ne geliyorsa yapmış ve isim olarakta Orta Asya” kavramını getirmişlerdir.
Orta Asya” kavramı, etnik kökeni silikleştiren, kültürel özgünlüğü gölgeleyen bir şemsiye terimdir. Kominist Rus ve Avrupa merkezli bu bakış, bölgeyi Çin ile Avrupa arasında kalan nötr bir geçiş alanı olarak tanımlar. Bu nedenle kavram, orada yaşayan milleti değil, dış gözlemcilerin perspektifini yansıtır.
“Türkistan” kelimesi Farsça kökenli olup “Türklerin yurdu, Türk Ülkesi” anlamına gelir. 9. yüzyıldan itibaren İslam coğrafyacıları (İbn Hordâzbih, Mesudi, İstahrî) tarafından kullanılmış ve zamanla kalıcı olmuştur. 16. yüzyılda da bölge, Osmanlı ve Safevi kayıtlarında da “Türkistan” olarak geçer.
Türkistan; milli kimlik yüklü, tarihî derinliği olan bir kavramdır. Türk milletinin ortak hafızasında yer eder. Türk Milletinin yaşadığı ve tarih boyunca Türk devletlerinin kurulduğu toprakları ifade eder.
“Türkistan” adı bugün bağımsız bir devlet adı değil ama kültürel bir birlik ve ideali ifade eder. Batı Türkistan; Kazakistan, Kırgızistan, Türkmenistan, Özbekistan ve çevresindeki Türk yurdunu ifade eder. Çin işgalindeki “Doğu Türkistan” ise, Uygur Türklerinin kimlik mücadelesinde bir direniş ve aidiyet sembolüdür. Türkistan’ın bir bölümü de, Afganistan Cumhuriyetinin kuzeyini oluşturan bölge olup, Güney Türkistan bölgesidir. Afganistan savaşında Özbek general Raşit Dostum, uzun süre bu bölgeyi savunmuştur.
Günümüzde ülkemiz ve uluslararası terminoloji her ne kadar “Orta Asya”yı tercih etse de, tarihsel gerçeklik ve kültürel bağlamda “Türkistan” daha doğru, anlamlı ve yerli bir kavramdır. Coğrafyanın adını koymak, sadece bir tanım meselesi değil, aynı zamanda bir kimlik beyanıdır. Dolayısıyla, Türk Milletinin geçmişini, kültürünü ve medeniyet mirasını anlatırken “Türkistan” kavramını yaşatmak hem tarihî bir sorumluluk, hem de kültürel bir bilinçtir.
Bugün Türk Devletleri Teşkilatı ile birlikte Türk Milletinin Birliği (Turan) sağlanmaya çalışılmaktadır. Bunu yaparken acele hüküm vermemeli, kardeşlerimizin 70 yıldır kominist zulmünde milli kimlikten uzak yaşadığını, bizde de 20 yıl öncesine kadar Turan hedefinin neredeyse suç sayıldığını unutmadan sabırlı olmalıyız. Milli Eğitim Bakanlığımız bu amaçla 2024’ten itibaren hem coğrafi hem de tarihi olarak, bölge için artık “Türkistan” adını kullanmaktadır. Turkey yerine “Türkiye”kavramını kabul ettirdiğimiz gibi, zamanla “Türkistan” gerçekliğini de dünyaya kabul ettirmemiz gerekmektedir.
Hain savaşların ve zulümlerin yaşandığı bu çılgın dünyada, rahatça güvenebileceğimiz dili-dini-tarihi bir, “gerçek kardeşlere” ihtiyacımız olduğunu asla unutmadan…
20.06.2025 Av. Ali Haydar Dereli