Ara
Gümüşhane
Kapalı
6°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce
42,5432 %0.02
49,6758 %0.2
5.766,43 % 0,35
MİLLETİN DESTANI

MİLLETİN DESTANI

YAYINLAMA:

Bazı geceler vardır, sabaha çıkmak sadece güneşin doğuşu değil, bir milletin yeniden dirilişidir. 15 Temmuz 2016 gecesi, Türkiye’nin kalbine saplanan çok karanlık bir hançerdi. O gece gökyüzü yıldızları sakladı, sokak lambaları titredi ama bir milletin yüreği aydınlıktı. Çünkü o yürekte vatan sevgisi, demokrasi inancı ve sonsuz bir cesaret vardı.

O gece saatler ilerlerken, İstanbul ve Ankara semalarında jetler alçaktan uçuyordu. İnsanlar ne olduğunu anlamaya çalışırken, bir şey belliydi. Sıradan bir gece değildi bu. Sonunda milletin beklediği ses geldi. Cumhurbaşkanı millete “sokağa çıkın, demokrasinizi ve iradenizi koruyun.” diyordu. Camilerden sela sesleri yükseldiğinde, bu ses artık ilahi bir çağrıydı. Bu selalar bir cenazeyi değil, bir direnişi başlatıyordu.

Evlerinden çıkan anneler, gençler, yaşlılar… Hepsinin elinde ne silah vardı ne zırh. Tek silahları “bu vatan bizim” inancıydı. Tankların önünde ezilen bedenler, ama yere düşmeyen onurlar vardı. Öyle bir andı ki, bir milletin kalbi, adeta toprağın üstünde atıyordu.

15 Temmuz sadece siyasi bir olay değildi, binlerce ailenin hayatını değiştiren bir travmaydı. Babası bir daha gelmeyen çocuklar, evladını bir daha göremeyen anneler, eşini kaybeden genç kadınlar. O gece hayatını kaybeden her insan, bir hikâyeydi. Adını bilmediğimiz kahramanların sessiz çığlıkları, bu toprakların kaderine kazındı.

O gece, Türkiye Cumhuriyeti tarihinin en kritik gecelerinden biriydi. FETÖ mensubu generaller ve askerler, darbe yapmak için harekete geçmişti. Ankara Gölbaşı’ndaki Özel Kuvvetler Komutanlığı da hedef alınmıştı.

Komutanı Zekai Aksakallı’nın emriyle, darbeci General Semih Terzi’yi durdurma görevi Ömer Halisdemir’e verildi. Görevi biliyordu; Terzi’yi vurursa, darbe girişiminin beyni kesilecekti. Ama bunun ölümle sonuçlanacağını da çok iyi biliyordu.

Ve Ömer o kararı verdi.
Tek kurşunla Semih Terzi’yi etkisiz hale getirdi. O an Türkiye’nin kaderi değişti. Ancak darbeci askerler tarafından hemen oracıkta şehit edildi. Saat 02:16. Ömer Halisdemir artık ölümsüzdü.

Şehit Ömer Halisdemir’in tek bir kurşunla tarih yazması, sadece bir askeri olay değil, bir ruhun silinmeyen izi oldu. Onun gözündeki kararlılık, aslında hepimizin gözündeydi. Belki de 15 Temmuz’un en anlamlı tarafı buydu: Herkes kendi içindeki kahramanı o gece keşfediyordu.

O gece sokakta olanların çoğu, bir gün önce hayatını sıradan yaşayan insanlardı. Kimisi öğretmen, kimisi esnaf, kimisi öğrenci… Ama o gece herkes aynı unvanla anıldı: Vatansever. Korkuyu yendiler. “Ölüm var” diyen tanklara karşı, “Ölmek var, dönmek yok” diye yürüdüler. Bu, sadece siyasi bir kararlılık değil, duygusal bir başkaldırıydı. Kalpten gelen bir direnişti bu.

Sabaha karşı darbeciler teslim oldu. Ancak geride suskun sokaklar, ağlayan anneler, bayraklara sarılı tabutlar kaldı. Ve bir de bu milletin alnına yazılan yeni bir söz: “Bir daha asla darbeye izin verilmeyecekti.”

Türkiye, 15 Temmuz sabahına yorgun ama gururlu uyandı. Çünkü o gece millet olmanın ne demek olduğunu yeniden hatırladık. Biz aynı türküyü söyleyen, aynı duaya amin diyen, aynı vatan için can veren bir milletiz. Ve artık biliyoruz ki, bu topraklara göz diken her karanlık, önce bizim kalbimizdeki ışıkla karşılaşacak.

15 Temmuz, sadece bir gece değildir; bir hafıza, bir ders, bir duadır. O gece yaşananları unutmamak, sadece şehitlere değil, bu milletin ruhuna borcumuzdur. Belki acılar dinmez, belki bazı yaralar hep sızlar. Ama biz artık şunu biliyoruz. Bu millet, dara düşünce ayağa kalkmayı bilir. Çünkü bizim adımız Türk Milleti, vatanımız Türkiye, bizim yolumuz adalet, demokrasi ve hürriyet. 
Muhtaç olduğumuz kudretin, tarihimizde ve damarlarımızdaki asil kanda olduğunu unutmadan..

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *