Ara
Gümüşhane
Kapalı
5°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce
42,5828 %0.06
49,6682 %0.03
5.743,41 % -0,05
İHANET, SEÇİM Mİ, SONUÇ MU?

İHANET, SEÇİM Mİ, SONUÇ MU?

YAYINLAMA:

İhanet, güvenin bilinçli ya da zorunlu olarak kırılması; bir kişinin veya topluluğun sadakatine, bağlılığına sırt dönmesidir. Bu davranış, hem bireyler arası ilişkileri zedeler hem de toplumsal düzenin temel taşlarından biri olan güveni sarsar.

 

Düşünün bir kere,birine el uzatmışsınız, hayatına dokunmuşsunuz; bir gün arkasını dönüp gidiyor.

 

Bir başkasına yıllarca emek vermişsiniz, omuz omuza yürümüşsünüz; o da küçük bir çıkar uğruna sizi terk ediyor. 

 

Farklı hikâyeler ama aynı acı: sadakatin sessizce terk edilişi.

 

Sosyolojik açıdan ihanet iki düzlemde ele alınır: bireysel irade ve toplumsal koşullar. Max Weber, bireyin davranışlarını kendi anlam dünyası içinde seçtiğini söyler; yani ihanet, çoğu zaman bilinçli bir seçimdir.Oysa Émile Durkheim, toplumsal bağların çözülmesinin bireyleri sadakatten kopardığını, bu nedenle ihanetin bazen bir sonuç olduğunu vurgular. Zygmunt Bauman ise modern zamanları “akışkan ilişkiler çağı” olarak tanımlar; ilişkiler kolay kurulur ama aynı hızla çözülür, güvenin kökleri sığ kalır.

 

O hâlde ihanet bazen kişisel tercihin, bazen de koşulların doğurduğu bir sonuçtur. Ama her iki durumda da yaralanan ilk değer, güvendir. Çünkü güven olmadan ilişki olmaz, ilişki olmadan da toplum ayakta kalamaz.

 

Tarih de bunu söyler: Sezar’ın sırtına hançer saplayan Brütüs, yalnızca bir insana değil, Roma’nın adalet duygusuna saldırmıştı. Bugün ihaneti konuşmak, aslında sadakati ve güveni yeniden inşa etme çabasının bir parçasıdır.

 

İhaneti sadece “kişisel kötülük” diye görmek kolaydır, ancak onu hazırlayan adaletsizlik, korku ve çıkar düzenini görmezden gelmek, sorunu yarınlara devretmektir. Eğer sadakatten    beslenen adil bir düzen kurabilirsek, ihanetin kök saldığı toprak da kuruyacaktır.

 

“İhanet bazen bir seçimdir, ama en büyük ihanet; onu olağanlaştıran bir düzenin sessizliğidir.” Allah hepimizi bu düzenden korusun.

 

Gümüşhane:08.08. 2025

Yusuf Sadık, Eğitimci, Yazar, Gazeteci, Emekli Milli Eğitim Müdürü

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *