DEMİRTAŞ TAHLİYE EDİLİR Mİ ?
2014’te Suriye’nin Kobani (Ayn el-Arab) kenti, IŞİD’in saldırısına uğrayınca, HDP 6 Ekim 2014’te şu ifadeyi içeren bir tweet paylaştı:”Halklarımızı sokağa çıkmaya ve Kobani’ye destek olmaya çağırıyoruz.”
Bu çağrıdan sonra başta Güneydoğu illeri olmak üzere 35 şehirde protestolar teröre dönüştü. 37 kişi öldü, 326 kişi yaralandı, çok sayıda kamu binası ve işyeri yakıldı.
Savcılık, Demirtaş ve dönemin 108 HDP yöneticisi hakkında; Devletin birliğini ve ülke bütünlüğünü bozmak, birden fazla kişiyi öldürmeye teşebbüs ve azmettirme,
silahlı terör örgütü üyeliği, yağma, gibi birçok suçtan Ankara 22. Ağır Ceza Mahkemesinde dava açtı.
Mahkeme 16 Mayıs 2024 tarihli kararıyla Demirtaş’ı “devletin birliğini ve ülke bütünlüğünü bozmak” ve “birden fazla kişiyi öldürmeye teşebbüs” suçlarından 42 yıl hapis cezası ile cezalandırdı.
Karar şu anda istinaf aşamasında.
2016 yılından beri tutuklu bulunan Demirtaş’ın ayrıca, daha önceden terör örgütü propagandası suçundan aldığı 4 yıl 8 ay cezası daha bulunmaktadır.
Bir ülkede adaletin terazisi, sadece verilen cezalarla değil, o cezalar verilmeden önceki süreçle de ölçülür. Türkiye’de bu terazinin en hassas kefesi, uzun yıllardır “tutukluluk” kavramıdır. Hukukun diliyle tutukluluk bir tedbirdir ama bizde çoğu zaman cezaya dönüşen bir alışkanlık haline gelmiştir. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, Türkiye hakkında verdiği birçok kararında “Tutukluluk, Türkiye’de cezalandırmaya dönüşmüş durumda.” tespitini yapmıştır. Ancak Dünyada tüm devletlerin, terör ve ülke bütünlüğüne karşı suçlarda, çaydırılık açısından uzun tutukluluk kararları verdiği de bir gerçektir.
Ceza Mukameleri Kanunu’na göre tutuklama sadece “kuvvetli suç şüphesi” ve “kaçma veya delil karartma riski” varsa uygulanır. Yani istisna olmalıdır. Ülkemizde uygulamada ise tutuklama adeta kural haline gelmiş durumda. Bazen çok basit suçlarda bile, ne yazık ki gereksiz tutuklamalar yapılmaktadır.
Ülkemizde gerçek adaletin, herkes için eşit ve adil olarak uygulanmasını bir hukukçu olarak gönülden istemekteyiz.
Hukuk devleti olmanın ölçüsü, kuralları kişilere göre değil herkese eşit uygulamak, suçluyu cezalandırırken, mağduru ve masumu da koruyabilmektir. Çünkü hukuk kuralları sadece Selahattin Demirtaş için değil, dosyası sessiz sedasız raflarda duran binlerce insan için de aynı şekilde uygulanmalıdır.
Uzun tutukluluk süresi ve AİHM kararı dikkate alındığında, hukuki manada Demirtaş’ın tahliyesi mümkündür. Ancak Türkiye’nin hukuk uygulaması bunun tam tersini göstermektedir. Terör ve ülke bütünlüğünü bozma suçlarından 46 yıl 8 ay ceza verilmiş bir kişiyi tahliye ettiğinizde, artık kimseyi tutuklamamak ve tutuklu bulunanların tamamını tahliye etmek gerekmektedir. Terör, cinayet veya tecavüz gibi ağır suçlarda, bunun topluma izahı ise mümkün değildir.
Ülkemizin 40 yıldır yaşadığı terör belasından kurtulmak isterken, toplumun acılarını ve hassasiyetinin gözönüne alınması gerçeği gözardı edilmemelidir. Aksi halde bunu toplum vicdanına, terör mağdurlarına veya şehit ailelerine izah edemezsiniz.
Yüklenen suçların niteliği ve verilen ceza miktarı dikkate alındığında, Demirtaş’ın tahliyesi Türkiye uygulamasında mümkün gözükmemektedir. Ayrıca Demirtaş’ın tahliyesinden sonra hedeflenen aşamanın, teröristbaşının affı olma ihtimali büyüktür.
Türk Milleti bunu kabul eder mi ?
07.11.2025 Av. Ali Haydar Dereli